Zamana yayılan yargılamama refleksi ve/veya kararı bizi sürekli “zamanaşımı” zırhıyla güvenceye alınan cezasızlıkla karşı karşıya bırakıyor. Kaldı ki bu kararlar Ogün Samast’ın 10 yıl daha fazla ya da az cezaevinde kalmasına değil, cinayetin tüm yönleri ile etkin bir şekilde soruşturulmamasına yarayan ve bunu doğuran kararlardır.
Hrant Dink’in 19.01.2007 tarihinde öldürülmesinden sonra cinayete dair İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 20.04.2007 tarihinde ve takip eden tarihlerde düzenlenen bazı ek iddianamelerle, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/428 E. sayılı dosyası ile terör örgütüne üye olmak ve cinayetten cezalandırılmaları istemiyle, sadece sivillerden oluşan, aralarında Ogün Samast ve Yasin Hayal’in de olduğu 20 sanık hakkında dava açıldı.
Yargılama neticesinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 17.01.2012 tarihinde sadece üç sanık hakkında cinayet suçundan hapis cezası vererek cinayetin bir örgüt kapsamında işlenmediği hükmünü verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu kararı, cinayetin ardında bir örgütsel bağlam/yapı olup olmadığının araştırılması gerekliliği ve bir dizi başka gerekçeyle 13 Mayıs 2013 tarihinde bozdu. Bozma kararı üzerine sanıklar yönünden yeniden yargılama başladı.
On yıl boyunca kamu görevlileri için dava açılmadı
Sivil kişiler hakkında dava açıldığı dönemde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Hrant Dink cinayetine dair açığa çıkan bilgileri soruşturabilmek amacı ile kamu görevlisi bazı şahıslara ilişkin bir soruşturma dosyası açık tutuldu ancak cinayetten sonraki on yıl boyunca hiçbir kamu görevlisi hakkında dava açılması mümkün olmadı.
2010 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına kadar soruşturma dosyasında çok sayıda delilin varlığına rağmen, mülki amirler tarafından izin verilmediği için, ilk dava açılan 20 sivil kişi dışında kamu görevlisi veya sivil başka hiç kimse hakkında soruşturma yürütülmemiş ve dava da açılamamıştır. Tarafımızdan ilgili idari ya da yargısal kararlara karşı çok sayıda itirazda bulunuldu ve bu yargısal süreçler neticesinde AİHM'ye başvuru yapıldı. AİHM, 14.09.2010 tarihinde Hrant Dink’in yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi. AİHM, kararında; İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ve Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin Dink cinayetindeki sorumluluklarını tespit etmiştir.
AİHM kararından sonra
AİHM kararından sonra yine yaptığımız bir dizi başvuru ve itirazlar neticesinde yürütülen soruşturmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aralarında İstanbul ve Trabzon il emniyet müdürlüğü ve İl Jandarma komutanlığı görevlilerinin olduğu çok sayıda kamu görevlisi hakkında 2016 yılında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Açılan bu dava dosyası ile Ogün Samast’ların yargılandığı dava dosyası birleştirildi.
Böylece kamu görevlilerinin yargılandığı dosya ile birleştirilerek devam eden 85 sanıklı ana dava dosyasında Mahkeme, zamanaşımı süresinin dolmasının yakın olması sebebiyle Ogün Samast ve diğer 9 kişi hakkındaki davayı ayırdı ve 17.07.2019 tarihinde Ogün Samast ve bir kısım sanıkların basit suç örgütü üyeliğinden (TCK M. 220/2) cezalandırılmalarına karar verdi.
Karara müdahil avukatlar olarak itiraz edildi ve sanıkların TCK’nın 314/2. Maddesinde belirtilen silahlı terör örgütüne üye olmaktan cezalandırılmaları talep edildi. Ancak Yargıtay 1. Ceza Dairesi itirazlarımızı dikkate almayarak 14.12.2021 tarihinde Ogün Samast ve bir kısım başka sanıklar hakkında, davanın “dava zamanaşımı süresi olan 12 yılın dolması” sebebiyle düşmesine karar verdi ve Ogün Samast örgüt üyeliğinden ceza almamış oldu.
Kamu görevlileri davasında karar
Kamu görevlilerinin yargılandığı ana dava dosyasında ise mahkeme 26 Mart 2021 tarihinde karar verdi. Mahkeme, cinayeti önlemede ve Hrant Dink’i korumayarak öldürülmesine yol açmada sorumluluğu bulunan kişilerden FETÖ ile bağlantılı olduğunu düşündüğü sanıklara ceza verirken; bu örgütle bağlantısının olmadığını düşündüğü, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay, Engin Dinç, Ercan Demir, Muhittin Zenit, Sabri Uzun, Metin Yıldız, Cevat Eser, Ünsal Gürel, Hüseyin Yılmaz, Ergün Yorulmaz ile Hacı Ömer Ünalır’ın da aralarında olduğu bazı sanıklar hakkında beraat ve düşme kararı verdi. Bu karara karşı da Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay’a itirazda bulunduk.
İtirazlarımızın en temel başlığı “cinayete giden sürecin” yani Hrant Dink’in hedef haline getirilmesi sürecinin soruşturulmaması idi. Hrant Dink’in hedef haline getirilmesinde fitili ilk kimin ya da kimlerin ateşlediği, devamında kimlerin bu sürece katkıda bulunduğu ve örgütlediği, kimlerin cinayeti tasarladığı/tasarlattığı, cinayet kararını kimin ya da kimlerin verdiği yönündeki soruşturmanın savcılıklar tarafından, ve devamında da kovuşturmanın mahkemeler tarafından ısrarla yapılmaması idi.
Yargıtay itiraz sebeplerimizi değerlendirmedi
Taleplerimiz bu refleksle, ve/veya kararlarla yerine getirilmemiş ya da reddedilmiştir. İtiraz sebeplerimizin hiçbiri değerlendirilmeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi 21.06.2023 tarihinde, mahkemenin verdiği beraat ve düşme kararlarının onanmasına, bir kısım sanık hakkında da mahkeme kararının bozulmasına karar verdi. Bu karardan sonra, başta haklarında beraat ya da düşme kararı verilen sanıklar açısından etkin soruşturma ve kovuşturma yapılmamasını ve böylece Hrant Dink’in yaşam hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptık. Mahkeme tarafından henüz bir karar verilmedi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 26.03.2021 tarihinde kamu görevilerinin yargılandığı ana dosyada verdiği cezalandırma ve beraat kararlarının yanı sıra, aynı zamanda Ogün Samast ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu bir kısım sivil kişiler hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçundan, kamu görevlisi olan bir kısım kişi hakkında ise “terör örgütüne üye olma”, “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme” suçlarından suç duyurusunda bulunulmasına kararı vermişti. Suç duyurusunda bulunulan 11 kişi hakkında (suçu işlediği tarihte yaşı küçük olan Ogün Samast’ın dosyası tefrik edilerek) Mart 2023 tarihinde hazırlanan iddianame ile dava açıldı (2023/48 E.).
Ogün Samast’ın tahliyesi
Bu yargılama devam ederken Ogün Samast 15 Kasım 2023 tarihinde cezaevinden tahliye edildi. Ogün Samast’ın cinayet tarihinden bugüne kadar geçen 16 yıl 10 ay boyunca hakkında çeşitli aşamaları takip eden yargılamalar neticesinde aldığı ceza, sadece tasarlayarak adam öldürmekten ve ruhsatsız silah taşımaktan dolayı toplam 22 yıl 10 ay hapis cezasıdır. Samast’a örgüt üyeliğinden ceza verilmemişti. Dolayısı ile verilen ceza miktarı ve İnfaz Kanunu’na göre ve Ogün Samast’ın içeride suç işlememesi şartında, birkaç yıl önce tahliye edilmesi bekleniyordu. Fakat Ogün Samast cezaevinde suç işlediği ve ceza aldığı için bu cezası da eklenerek tahliye edilmemişti. Ancak, sadece içeride işlediği suçtan dolayı aldığı ceza eklendiği için değil; bunun yanı sıra, aynı zamanda bu sebeple, koşullu salıverilme hakkını kaybettiği için de tahliye edilmemesi ve almış olduğu cezanın tamamını cezaevinde geçirmesi gerekiyordu. Her ne kadar müddetnameyi görmesek de Ogün Samast cezaevi gözlem kurulu tarafından birçok siyasi muhalife suç işlemedikleri halde verilmeyen “iyi halli” ya da “topluma uyum sağlayabileceği” yönünde bir raporla ve bu raporun ilgili Sulh Ceza Hakimliği’nce onaylaması sonucu 15 Kasım 2023 tarihinde tahliye edildi.
Kamuoyundaki tepkiler üzerine…
Samast’ın tahliyesinin kamuoyunda tepki yaratması neticesinde tahliyeden 2 gün sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, (mahkemenin 26 Mart 2021 tarihinde suç duyurusunda bulunulmasına karar vermesinden iki yıl 8 ay sonra), 17 Kasım 2023 tarihinde Ogün Samast hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçundan cezalandırılması için yeni bir dava açtı. Bu dava, Yasin Hayal ve arkadaşlarının aynı suçtan yargılandığı dava dosyası (2023/48 E.) ile birleştirildi. Yargılamada Savcılık, 12.06.2024 tarihinde mütalaasını verdi. Savcılık mütalaasında sanıklar Ogün Samast, Yasin Hayal, Ahmet İskender, Erhan Tuncel, Ersin Yolcu, Tuncay Uzundal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçundan açılan davanın, zamanaşımının dolması sebebiyle düşmesini talep etti. Davanın 10 Ocak 2025 tarihinde yapılacak duruşmasında mahkemenin karar vermesi bekleniyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 20 Nisan 2007 tarihinde düzenlenmiş olan ilk iddianamede Ogün Samast’ın silahlı terör örgütü üyeliğinden (TCK 314/2) cezalandırılmasını talep etmişken yıllar süren yargılama aşamalarında mahkemelerin ve Yargıtay’ın önce “örgüt yok”, sonrasında da “basit suç örgütü var” diyerek cinayeti siyasi yönünden, sürecinden, tüm fail ve sorumlularından koparmaya yarayan bu değerlendirmeleri olmasaydı, zaman aşımı tartışması hiç yapılmayacaktı. Zamana yayılan yargılamama refleksi ve/veya kararı bizi sürekli “zamanaşımı” zırhıyla güvenceye alınan cezasızlıkla karşı karşıya bırakıyor. Kaldı ki bu kararlar Ogün Samast’ın 10 yıl daha fazla ya da az cezaevinde kalmasına değil, cinayetin tüm yönleri ile etkin bir şekilde soruşturulmamasına yarayan ve bunu doğuran kararlardır. 17 yaşında bir tetikçinin hukuki durumunun belli bir noktada tutulmaya çalışılması ve yargılamaların zamanında yapılmaması, ortaya çıkarılmış ya da çıkarılmamış tüm diğer faillerin akıbetini belirleyen bir sürece dönüştü, dönüşüyor.
Yine bu davadan başka, aynı mahkemede Yargıtay’ın bozma kararı sonrası kamu görevlilerinin yargılandığı ana dava dosyasının (2023/93 E.) yargılamasına da 05.09.2023 tarihinde başlanmıştı. Bu dosyada 15 kamu görevlisi yargılanıyor ve bu davanın da 10 Ocak 2025 tarihinde yapılacak duruşmasında mahkemenin karar vermesi bekleniyor.