Ergün: 'Türkiye’de yasalar bize gelince uygulanmıyor'

Süryanilerin “ikinci Kudüs”ü sayılan, 1615 yıllık Mor Gabriel Manastırı’nda hayal kırıklığı hâkim... Yargıtay’ın “işgalci” dediği manastırın rahibi Timotheus Aktaş “Yapılan hukuki değil. Hiçbir yere gitmiyoruz” diyor.

Mor Gabriel Manastırı, Mardin’in Midyat ilçesine 23 km uzaklıktaki bir tepenin üzerinde, olağanüstü tarihi ve kültürel değeri olan bir yapı, 1615 yıl önce Süryanilerin anayurdu olarak bilinen Turabdin bölgesinde kuruldu. Kilise, Süryaniler için “ikinci Kudüs” olarak görülüyor.

Artık sadece birkaç bin Süryani’nin yaşadığı bölgede Mor Gabriel,  dünyanın dört bir yanından inananların ve turistlerin akınına uğruyor. Ancak manstırdaki huzur, son birkaç yıldır köylülerin açtığı davalar ve devletin tutumu nedeniyle bozuldu.  Haziran ayında Yargıtay, Mor Gabriel’in arazisinin Hazine’ye ait olduğuna karar verdi. Protesto için internette “morgabrieledokunma.com” adresinde imza kampanyası sürüyor.

Turabdin metropoliti Mor (Rahip) Timotheus Samuel Aktaş ve Vakfın Başkanı Kuryakos Ergün’le görüşen, Milliyet’ten Mehveş Evin son durum hakkındaki değerlendirmelerini aldı.

Açılan davanın Süryanileri yıpratmak için açıldığını değerlendiren Kiryakos Ergün, dava konusu duvarın 20 yıldır var olduğunu, yapım sürecinde de bölgenin mülki amirleri olsun, askeri yetkilileri olsun, herkesin haberi olduğunu ifade etti.  Ergün aradan 15 yıl geçtikten sonra bu duvarın dava konusu olmasını ‘bahane’ olarak değerlendirdi. 

Ergün duvarla ilgili: “Manastırın elinde 1.600 yıllık belgeleri ve şu anda devletin arşivlerinde 1937’den kalma belge kartlarımız var. 1938’deki krokimiz duruyor. Devlet bir taraftan arazilerin vergisini alacak, ondan sonra zamanı gelince diyecek ki ‘Bu arazi senin değil, sen oraları işgal etmişsin.’ Duvar, eski duvarın kalıntıları üzerine yapılan duvardır. Bu duvar eğer dedikleri gibi devletin malı içinde yapılmışsa peki yetkililer niye gelip demediler?” dedi.

Devlet isterse çözer

Metropolit Samuel Aktaş ise penceredeki parmaklıkları ve sürgülü kepengi göstererek, “Görüyorsun değil mi? Gündüzleri korkumuzdan bunu kapatıyorduk. Bu duvarı korkumuzdan yaptık, yoksa burada duramayız. Önceleri tacizler oluyordu. Birisi gelir pencereden bir şeyler atabilir. Devlet isterse çözer, fakat çözmek istemiyor. Çözmesin ya da ne yaparsa yapsın” diyerek duvarı inşa etme sebeplerini anlattı.

Bari bu ülkenin yasalarına saygı gösterin

Davayla ilgili hukuki süreci anlatan Kiryakos Ergün; “Midyat’ta kadastro yenilemesi yapılıyor. Maliye Bakanlığı ‘Bunlar devletin malı, sizin adınıza tapu yapılamıyor’ diyor. Sonra davalar açıldı. Kazandığımız davalar, sudan bahanelerle Yargıtay’da bozuluyor. 1974’teki yabancı isimlere ilişkin kararlar alındı... 38 sene geçti, hukuk alanında o kadar iyileştirmeler yapıldı, kanunlar, yönetmelikler değişti. Hiç kimse bir şey demedi. Bari bu ülkenin yasalarına saygı gösterin. Bu yargının başında olan birisi bunu yapmıyorsa vay halimize!” diyor.

İşgalcilik suçlamalarının kendilerini nasıl etkilediğini aktaran Ergün, “İşgalci bizim için hakarettir. Daha Hazreti Muhammet doğmadan 172-174 sene önce bu manastır vardı. Bizim tarihimiz, bölgede 6-7 bin yıla dayanır. Artık kim işgalcidir, bilmiyoruz! Ona rağmen bu manastıra 1615 yıla kadar kimse işgalci demedi; ama sonra o da denmeye başladı. Ondan sonra Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kadastro çalışmalarında birisi zilliyetini ispat ettiği takdirde ona tapusu veriliyor. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti yasaları bize uygulanmıyor” sözleriyle serzenişte bulunuyor.

Avrupa’da ifade özgürlüğü var

The Economist’te çıkan habere göre bu davaların, yurtdışında yaşayan Süryanilerin 1915 olayları ile ilgili yaptığı lobiye karşı TC’nin hamlesi olarak değerlendirildiğini hatırlatan Mehveş Evin'i Mor Gabriel Vakfı’nın Başkanı Kuryakos Ergün şöyle yanıtlıyor;

“O konu resmi olmasa dahi Avrupa’da yaşayan Süryanilerin bazı makamlarda dile getirdiğini öğrendik... Avrupa’da o imkânlar veriliyor. Düşünce özgürlüğü konusunda isteyen düşüncelerini söyler. Çıkın bölgeye 1915 olayları ile ilgili, Müslüman kardeşlerimize sorun. Sayın Dışişleri Bakanı iki yıl önce Mardin’e geldiğinde ‘Biz Süryanileri üzdük’ dedi. Gerektiğinde dile getiriyorlar.

Metropolitimiz 2007 yılında Avrupa’ya geziye gittiğinde Süryanilere ‘Geri dönün memleketinize, yatırım yapın, köyünüze sahip çıkın’ dedi. Bu olaylar yaşanınca ‘Bizi ateşe mi atmak istiyorsunuz’ dediler.

Konuyla ilgili İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeye hevesli değiliz ama o yol bize dayatılırsa gideceğiz. Neticede bir davamız var AİHM’de. Geri kalan bir davamız var. Bu sene Anayasa Mahkemesine başvuru yapılması yönünde kanun çıktı. Oradan netice alamadığımız takdirde AİHM’ye gideriz.”

(Kaynak: Milliyet)

 

Kategoriler

Güncel Azınlıklar