Beyrut'ta doğup büyüdüm. Özellikle Ermeni mahallesi Burç Hamud’da büyüyen biri olarak, kimliğimin karmaşıklığı içinde gezindim durdum. Kürkçüyan, 1968 yılında yazdığı “Çok Bilinmeyenli İkinci Bir Denklem” başlıklı makalesinde diaspora Ermenilerinin bu varoluşsal mücadelesini ele aldı. Diasporadaki Ermeni kimliğinin doğası hakkında önemli sorular ortaya attı.
ARAZ KOJAYAN
Kırk gün önce, 8 Ağustos'ta, önde gelen bir entelektüel, pedagog, ders kitabı yazarı ve editör olan Harutyun Kürkçüyan, arkasında Ermeni çalışmaları, tarihsel ve edebi analizler ile kitap incelemelerinden oluşan zengin bir miras ve ardında en iyi şekilde cevaplamaya hazır olduğu birçok soru bırakarak aramızdan çok erken ayrıldı. Kürkçüyan hakkındaki ilk izlenimim, Beyrut'ta Ermeni ortaokul ve lisesinde okuduğum ders kitaplarına dayanıyordu. Daha sonraki yıllarda Beyrut’a yaptığı ziyaretlerden birinde, kendisiyle bağlantı kurma isteğimi dile getirdikten sonra onunla şahsen tanışma şansına sahip oldum. Bu tanışma, öncelikle yazışmalarımız aracılığıyla gelişen bir dostluğun ilk kıvılcımı olacaktı.
İnternetten yapılacak hızlı bir araştırma Kürkçüyan’ın hayatı hakkında yeterince bilgi verebilir. 1943 yılında Beyrut'ta doğan Kürkçüyan, Ermeni eğitim ve siyasetinin önde gelen isimlerinden Nigol Ağpalyan ve Levon Şant tarafından kurulan Hamazkayin'deki Nişan Palancıyan Cemaran'dan mezun oldu. Kürkcüyan eğitimine Lübnan Fransız Üniversitesi'nde devam etti ve ardından Fransa'da Sorbonne'da Felsefe alanında yüksek lisans yaptı. Cemaran, Haygazyan Koleji (şimdiki Haygazyan Üniversitesi) ve Hamazkayin Ermeni Araştırmaları Enstitüsü'nde Ermeni dili ve edebiyatı, Fransızca ve felsefe dersleri verdi. Edebiyat yayınlarına katkıda bulundu, houshamadyan.org için çalıştı ve Ermenice için sözlükler ve iki dilli öğretim kaynakları yazdı. Editörlüğünü yaptığı eserler arasında Beyrut'ta yayımlanan Ermeni diaspora edebiyatı derlemesi ve İstanbul'da Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan "Ler Gamsar" üzerine bir çalışma bulunmaktadır. Yazıları iki ayrı ciltte toplanmıştır: biri 1978'de Paris'te, diğeri 2022'de Pakin dergisi tarafından yayımlanmıştır. Bir entelektüelin etkisini tam olarak kavrayabilmek için fikirlerini derinlemesine incelemek gerekir. Bu nedenle, onun fikirleri hakkındaki düşüncelerimi birkaç cümleyle ifade etmek istiyorum.
Beyrut'ta doğup büyüdüm. Özellikle Ermeni mahallesi Burç Hamud’da büyüyen biri olarak, kimliğimin karmaşıklığı içinde gezindim durdum. Kürkçüyan, 1968 yılında yazdığı “Çok Bilinmeyenli İkinci Bir Denklem” başlıklı makalesinde diaspora Ermenilerinin bu varoluşsal mücadelesini ele aldı. Diasporadaki Ermeni kimliğinin doğası hakkında önemli sorular ortaya attı: Sabit bir varlık mı, soyut bir kavram mı, yoksa önemi sürekli değişen, evrim geçiren bir varoluş mu? Ermeniliğimize nasıl yaklaşmalıyız - onu muhafaza mı etmeliyiz yoksa olduğu gibi yaşamalı mıyız?
Ermeni lisesinden mezun olduktan sonra, Marc Nichanian'ın bize Ermeni edebiyatını öğrettiği Haigazian Üniversitesi'nde Ermeni Çalışmaları alanında lisans eğitimime başladım. Bu dönem, Nichanian'ın fikirlerinden önemli ölçüde etkilenen diaspora Ermeni kimliğime ilişkin anlayışımda derin bir değişime işaret ediyordu. Beni yeni perspektifler keşfetmeye iten sadece gençlik merakım değil, Nichanian'ın okumalarından ve 1915 sonrası diaspora yazarları kuşağını, özellikle de “Menk” ve “Paris'i Dghak” kuşaklarını incelemesinde ortaya koyduğu yeni bilinç halleriydi. Gerçekten de, Nichanian'ın tanımladığı üç büyük 20. yüzyıl kuşağının (“Mehyan”, “Menk”, “Ahegan”) kilit figürlerinden biri olan Kürkçüyan, okuyucuları 1968'de Paris sokaklarında bir yolculuğa çıkarıyor. Daha sonra onları “Paris'li Çocuklar” ortamına sokuyor ve nihayetinde onları kendi zaman ve mekânlarına getiriyor. Asimilasyon ve kimliği muhafaza etme mitini tartışırken, Kürkçüyan aynı zamanda şimdiki anı yakalayan edebiyatın eksikliğini de vurguluyor. Bu da onun diasporayı canlı, kültür üreten bir varlık olarak gördüğünün altını çiziyor.
Kürkçüyan ilk olarak Ahegan’da yayınlanan bu makaleye son kitabında tekrar yer verdi. Dahası, “Horizon” dergisi Kürkçüyan’ın ölüm ilanında, ölümünden bir ay önce Lizbon'da Calouste Gulbenkian Vakfı tarafından düzenlenen bir konferansın bu makaleden esinlenerek “Yeni Bir Denklem” başlığını benimsediğini yazıyor. Kürkçüyan, son kitabı vesilesiyle Beyrut’ta yayımlanan Pakin Edebiyat ve Sanat dergisi ile yaptığı söyleşide kendi kuşağını statükoya meydan okuyan bir kuşak olarak nitelendirdi. Ermeni kimliğinin “muhafaza edilmesi” kavramını samimiyetle eleştirmiş, bunun hem varoluşsal hem de edebi-kültürel bağlamda tehlikeli olduğu uyarısında bulunmuştu. “Ermeniliğin yalnızca geçmiş değerler ve geleneklerle tanımlandığını iddia etmek bir hata ya da en azından abartıdır” demişti.
Kürkçüyan, benim gibi yirmili yaşlarının başında olan tipik bir Burç Hamud gencinin on yıl önce Ermenilerin tarihi yurtlarına yaptığı ilk ziyaretle ilgili endişelerini dile getirdiği bir e-postaya yanıt olarak şunları söylemişti: “Bazı gerçeklerin 'doğrulanmasının' sıkıntıyla karşılanmasını DOĞAL BULUYORUM. Kişinin tüm yaşamı için hayati önem taşıyan hakikatlerden bahsediyorum - hakim zihniyetlere ve ideolojilere uymayabilen, ancak bireysel olarak keşfedilen, kısmen değinilen ve daha derin bir şekilde düşünce dürtüsü tarafından önerilen, inanılmayı hak eden hakikatler. Tehlike, çoğunluk bir kez şekillendikten sonra totaliterleştiğinde ve bireylerin kendilerini geliştirmelerini bastırmaya çalıştığında ortaya çıkar.”
Gençlik yıllarımda, Kürkçüyan ders kitaplarımın yazarıydı ve daha sonra bana yol gösteren akıl hocam oldu. Kürkçüyan bilgeliğiyle genç zihnimi cömertçe aydınlattı. Kaybını derinden hissediyoruz, ancak çalışmalarından bizlere kalan derin zenginlikte teselli buluyoruz.
Anın hep ışıldasın, sevgili Harutyun Kürkçüyan.
(Ermenice aslından tercüme: Parrhesia Collective)