BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

1993 Paris’te iki barış öncüsü: Tuğrul Türkeş ile Samson Özararat

İlk temas 13 Mart 1993’te Paris’te. Petrosyan gelmiş, Alparslan Türkeş de gidiyor. Concorde Meydanındaki Crillon Otelinde yapılan bu ilk görüşmede Büyükelçi Tansuğ Bleda’nın yanı sıra Tuğrul Türkeş, Petrosyan’ın yanında da Dışişleri Bakanı Papazyan, Samson Özararat ve tarihçi Girayr Libaridian bulunmakta. Büyükelçilik makam arabasından inen A. Türkeş’in kapısını S. Özararat açıyor. Halep doğumlu Petrosyan’ın T. Türkeş için “Oğlunuz mu, Allah bağışlasın” diye yaptığı Türkçe girişim havayı yumuşatıyor. A. Türkeş, günümüz milliyetçileri açısından “yüz kızartabilecek”, bugün için bile inanılması zor dostluk girişimleri öneriyor: Karalara hapsolmuş Ermenistan’a “transit geçiş”; Karadeniz’de transit limanı; İpekyolu’nda işbirliği; Orta Asya’dan gelen doğal gazın en kısa yol Ermenistan’dan geçebileceği; Transkafkasya otoyolu.

Bu mayıs başında patladı olayın haberi. MHP’den çok sert tepkiler aldı, çok kimseyi de “Alparslan Türkeş’in oğlu” Tuğrul Türkeş neler yapıyor diye şaşırttı.

Ben şaşırmadım, çünkü T. Türkeş’le hiç tanışmamış olmama rağmen kendisini ortak arkadaşlardan ve özellikle de 1993 Paris olayından biliyordum.

Ama, önce haberlerin akışını (sonra da 1993 Paris’i) özetlemeliyim. Çünkü daha dün sayılabilecek bu konu öyle dallandı budaklandı ki, hangi haber/demeç önceydi hangisi sonraydı, insan karıştırıyor. Şöyle:

***

Haberler, Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi’nin, Erdoğan-Özel görüşmesine damga vuracak konunun Osman Kavala ve Gezi davası dosyası olduğunu söyleyen 2 Mayıs 2024 tarihli yazısıyla başladı . 

Bundan sonrası birbiri ardına döküldü. Ertesi gün (3 Mayıs) AKP Milletvekili ve AK Parlamenterler Meclisi T.C. Delegasyonu Başkanı  T. Türkeş, A. Selvi’nin yazısına gönderme yaparak,  ''Düşünmek bile istemiyorum ama; acaba konunun iç hukuk ile çözülmesi ihtimali mi bazı çevreleri rahatsız ediyor?'' diye sordu .

6 Mayıs’ta A. Selvi milliyetçilere hitaben, “Siz Türk milliyetçiliğinin lideri Alparslan Türkeş’in oğlu olan Tuğrul Türkeş’ten daha çok mu milliyetçisiniz?” diye sordu .

Bunu, 7 Mayıs’ta Sözcü’den İsmail Saymaz’ın, “Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi ve ekonomik sıkıntılardan çıkabilmesi için özgürlükleri arttırması lazım, cezaları değil. (…) Bundan Türkiye de kazanacak, Türk insanı da kazanacak, AK Parti de kazanacak” diyen T. Türkeş’le yaptığı görüşme izledi .

T. Türkeş’in “Osman Kavala’yı ilk kez o ziyarette görmüş olacağım. İşte gerçek millilik, yurtseverlik bu. Bana öğretilen milliyetçilik bu”  demesinin (ve Adalet Bakanlığının ancak 8 gün sonra vermeye razı olduğu ziyaret izninin) ardından MHP’den gelen, “düştüğü zillet çukurunu bir daha gösterdi” ; "Türkeş soyadına yakışmayan duruşsuzluğu ile tanıdığımız” ; “Bir sonraki ziyaret Edirne F Tipi Cezaevi mi?”  biçimindeki tepkileri hatırlıyorsunuzdur.

Bunlara T. Türkeş30 yıldır soyismimden ekmek yiyor hepsi (…) Gangsterliği size [A.] Türkeş mi öğretti?diyerek cevap verecektir.

Şimdi gelelim, T. Türkeş hakkındaki önemli konuya: 1993 Paris meselesi.

***

Türkiye, eski Sovyet cumhuriyetlerini ve bu arada Ermenistan’ı 16 Aralık 1991’de tanıyor. Fakat o sıralarda Ermenistan ile Azerbaycan Dağlık Karabağ’da birbirine girince, Ankara Ermenistan’la sınırlarını kapatıyor. Çatışma durumu.

Avrupa’dan Ermenistan’a giden insani yardımları örgütleyen dernek yöneticisi ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan’ın danışmanı, ODTÜ mezunu Konyalı Ermeni Samson Özararat (tanırım ve severim) devreye giriyor. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü toplantıları sırasında, ikili ilişkilerin düzelmesi için neler yapılabileceğini Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’le görüşüyorlar. Kafalarını meşgul eden, iki tarafın milliyetçilerinin verecekleri tepkiler.

Alparslan Türkeş ne der?” diye konuşurlarken, bir tanıdıkları, A. Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş’le temasa geçiyor. O da babasıyla konuşuyor. İyi haber: Başbakan Demirel’le görüşüp onayını alan A. Türkeş’in de yumuşama taraftarı olduğu ortaya çıkmıştır.

***

1993 Paris görüşmesine geçmeden önce, kısa bir parantez olarak T. Türkeş’in kişiliği:

Soyadı benzerliği dışında MHP ideolojisiyle ilgisi yok. Babası Nisan 1997’de vefat edince parti başkanlığına adaylığını koyuyor ve seçilemeyince istifa ediyor. 2007’de dönüyor fakat 2015 seçimlerinde AKP’nin davetini kabul edince MHP’den atılıyor, AKP milletvekili oluyor şu andaki gibi .

Kendisi, İstanbul’daki Çiçek Bar’ın Ankara’daki muadili sayılabilecek Siyah-Beyaz’ın müdavimlerinden; oranın sahibesi Fulya Sade’nin de çok yakın okul arkadaşı. Bozkurtçulukla ilgisi yok. Özellikle de günümüz “katliam yasası” açısından anlamlı olarak, köpek meraklısı. Sınıf arkadaşı Emekli Büyükelçi Hasan Göğüş yazıyor: Kaybolan Villy isimli köpeği boynundaki çip sayesinde bulunduğunda “çocuklar gibi” seviniyor, tvitler atıyor .

Yine 1993 Paris’e geçmeden önce, S. Özararat’ın A. Türkeş’le ilk karşılaşması:

Ankara’daki tanışmalarında Osmanlı Ermenileri konusundaki bilgileriyle S. Özararat’ı çok etkileyen A. Türkeş “1915 bu 600 yıllık ilişkinin bir kazasıdır. Olaylarda yabancı devletin [Rusya] çok dahli vardır. Bizimkilerin de kabahatleri var ama şimdi yapılması gereken bu kazayı telafi edip eski dostluğu devam ettirmektir” diyor. S. Özararat tutup parmağını ısırınca soruyor ve şu cevabı alıyor:

Duyduklarım doğru mu, rüya mı görüyorum diye ısırıyorum”. Bunun üzerine A. Türkeş “Çok dobra insanmışsın” deyip yanaklarından öpüyor. Özararat kalkıyor, telefonla Petrosyan’ı arıyor hemen .

***

İlk temas 13 Mart 1993’te Paris’te. Petrosyan gelmiş, A. Türkeş de gidiyor . Concorde Meydanındaki Crillon Otelinde yapılan bu ilk görüşmede Büyükelçi Tansuğ Bleda’nın yanı sıra T. Türkeş, Petrosyan’ın yanında da Dışişleri Bakanı Papazyan, S. Özararat ve tarihçi G. Libaridian (tanırım ve severim) bulunmakta. Büyükelçilik makam arabasından inen A. Türkeş’in kapısını S. Özararat açıyor (fotoğrafı var).

Can Dündar’ın, Özararat’tan naklen yazdığı anlaşılan 17 Ekim 2009 tarihli Milliyet haberinden takip edelim:

Halep doğumlu Petrosyan’ın T. Türkeş için “Oğlunuz mu, Allah bağışlasın” diye yaptığı Türkçe girişim havayı yumuşatıyor. A. Türkeş, günümüz milliyetçileri açısından “yüz kızartabilecek”, bugün için bile inanılması zor dostluk girişimleri öneriyor: Karalara hapsolmuş Ermenistan’a “transit geçiş”; Karadeniz’de transit limanı; İpekyolu’nda işbirliği; Orta Asya’dan gelen doğal gazın en kısa yol Ermenistan’dan geçebileceği; Transkafkasya otoyolu.

Azerbaycan’ın da bilgilendirildiği bu öneriler, Petrosyan’ın kontrol edemediği Taşnak güçlerin Laçin Koridorunda karşı saldırıya geçmesi üzerine sonuçsuz kalacaktır. Geçen hafta yazmıştım ; milliyetçilik milletin başına beladır.

(Ha, unutmadan, 1993 Paris görüşmesinden önce ve muhtemelen 1992’de Ermenistan’ın ciddi kıtlıkla karşılaşması üzerine talep ettiği 100.000 ton “borç” buğday, Azerbaycan’ın “ekmeğin lafı olmaz” biçimindeki olumlu tavrı gelince, 41.000 ton olarak yollanacaktır. Hatta, ilginç bir bilgi de vereyim, A. Türkeş “Götüren trenleri Ülkücüler korudu” demiştir S. Özararat’a).

Bu ortamda, Türkiye-Ermenistan sınırına ortak bir anıt dikilmesi de konuşulacaktır. Anıtın Ermenistan’a bakan yüzünde Türkçe, Türkiye’ye bakan yüzünde ise Ermenice “Verdiğimiz acılardan dolayı üzgünüz” yazılması düşünülecektir.

Bu görüşmeler konusunda ikili bir yorum çıkacaktır: Birincisi, Dışişleri Bakanı Papazyan’ın Petrosyan kadar işbirliğine yatkın olmadığı söylenecektir; ikincisi, A. Türkeş’in ateşkese dair söylediklerinin Azerbaycan yönelimini yansıttığı ileri sürülecektir ki, iktidardaki Elçibey ateşkes ilanına razı değildir.

***

Geçmişten bir belge niteliğindeki bu yazı konusunda netice-i kelam:

Hatırlayacaksınız:

Abdullah Gül’ün Ekim 2008’de Erivan’a futbol vesilesiyle yaptığı ve 22 Nisan 2009’da iki ülke arasında protokollerin imzalanmasından 21 gün sonra Başbakan R. T. Erdoğan Bakü’ye giderek “Yukarı Karabağ işgal edilmiştir, işgal ortadan kalkmadan kapıların açılması mümkün değildir. Bunu size T.C. Başbakanı söylüyor” diyerek protokoller olayını bitirmişti.

İşte bu 1993 Paris, protokoller olayından önce yapılmış çok önemli (ama yine sonuçsuz) bir barış girişimi. Mimarları da S. Özararat ve T. Türkeş.