Cumartesi Anneleri: Gayrettepe, 'utanç müzesi' olmalı

İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası kapsamında 27 Mayıs Pazartesi günü, bilhassa 12 Eylül sonrasında işkence uygulamaları ile bilinen ve artık yıkılan eski Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının ardından Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü’nde yakınlarını kaybedenler yaşadıklarını anlattılar

Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Bu bina, aydın, yazar, gazeteci ve devrimcilere uygulanan ağır işkencelerle ve gözaltında kaybettirmelerle tarihe geçti. Bina Mart ayı itibariyle yıkıldığında  ‘Tarihi bina bütün yaşananlarla beraber yıkıldı, enkaza dönüştü.’ diyenler oldu,  ancak yüzlerce insanın kanı olan karanlık bir tarihin simgesini unutmak mümkün değil. Hafıza, hakikat ve adalet arayışı yanında çekiler acılar son bulsun diye; yıkılan bina yerine bir “utanç müzesi” ve yaşanan insanlığa karşı suçları simgeleyen bir anıt yapılmasını istiyoruz. Yapılan çalışmalar, 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde yaklaşık 650 bin kişiye tam 45 çeşit işkence uygulandığını söylüyor.  Sadece 12 Eylül döneminde belgelenen 171 işkencede ölümün önemli bir bölümünün izleri burada. Olanlar bütün tanık ve delillere rağmen inkâr ediliyor”

Basın açıklaması şöyle devam etti:

“Hayrettin Eren bu binada kaybettirildi. Süleyman Cihan burada işkenceyle öldürüldü,  sonra ‘Camdan atladı’  diye belge düzenlendi. Mustafa Asım Hayrullahoğlu bu binada öldürüldükten yıllar sonra Kasımpaşa’daki kimsesizler mezarlığında bulundu. Maksut Tepeli burada gördüğü ağır işkenceler yüzünden koma halinde Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne kaldırıldı fakat sonrasında mezar yeri açıklanmadı. Nurettin Yedigöl, Yusuf Erişti, Hüseyin Toraman, Hüsamettin Yaman, Soner Gül, Hasan Gülünay, Ayhan Efeoğlu, Ali Efeoğlu, Cüneyt Aydınlar, Halil Alpsoy, İsmail Bahçeci hala adalet bekliyorlar. Murat Yıldız, Rıdvan Karakoç, Hasan Ocak, Fehmi Tosun ve  Hüseyin Aydemir da kaybedildi. Yakınları,  hala adalet bekleyenler arasında. Gerçekler devlet sırrı denilerek saklanıyor, bütün failler cezasızlık zırhıyla korunuyor. 2 Ağustos 2010 günü Emekli Koramiral Atilla Kıyat katıldığı bir TV programında 1993 ile 1997 yılları arasındaki faili meçhullerin ve gözaltında kaybedilmelerin  ‘bir devlet politikası olduğunu’,  bu cinayetleri işleyen askerlerin emirleri uyguladığını  söyledi. Dönemin Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarının, Genelkurmay başkanlarının, OHAL valilerinin hesap vermesi gerektiğini açıkça itiraf etti.”

"Nerede olduklarını bildiğinizi çok iyi biliyoruz"

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de “Bu binaya her geldiğimizde her taraftan işkence haykırışlarını duyardık. Cüneyt Aydınlar İktisat 1. Sınıf öğrencisiydi. Arkadaşları çıkarıldığı mahkemede  Cüneyt’e çok işkence yaptıklarını söylediler. Cüneyt’i Beyoğlu’nda yer göstermeye ‘Haydi Cüneyt ölüme gidiyorsun.’ diyerek götürmüşler. Etraftakilerin ifadesine göre bir inşaatta sokmuşlar ve ateş sesi gelmiş. Bu büyük katliamları açıklamayan her iktidar bunu devam ettiriyor.” dedi.

Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ise şunları söyledi:

“Eşim ben ve çocuklarımın gözleri önünde gözaltına alındı. Gayrettepe’den evime not bırakılınca eşimin burada olduğuna emin oldum. Bana ‘buradan eşinizi kaybederler’ şeklinde tehditte bulunuldu. Kimseye bir şey anlatmamam konusunda tehdit edildim. Bizim mezar yerimiz yok. Artık Galatasaray Meydanı’na karanfil bırakmak istemiyoruz. Arşivleri açarak mezarın nerede olduğunu söyleyin en azından karanfilimizi oraya bırakalım. Nerede olduklarını bildiğinizi çok iyi biliyoruz. Bu mücadele son kayıp bulunana, son fail cezalandırılana dek devam edecek.”



Kategoriler

Güncel