Pangaltı Mıhitaryan Ermeni Okulu'nda Lise Müdürü Eva Orakyan ve Ortaokul Müdürü Elda Karagözyan'ın sözleşmelerinin yeni dönemde yenilenmemesi kararı alan okul yönetimi, öğrenci ve velilerin tepkileri ile karşılaşmıştı. Yönetim ise müdürleri görevden almak gibi bir niyetleri olmadığını eski Tıbrevank Müdürü Armen Saruhanyan'ın kurucu üye yardımcısı olarak göreve gelmesi üzerine müdürlerin tepki gösterdiğini bu yüzden sözleşme yenilememe yolunu tercih ettiklerini belirtmişti. Yönetim halen süreci değerlendirme aşamasında. Öte yandan Türkiye Katolik Ermenileri Ruhani Önderi Başepiskopos (Kerabaydzar) Levon Zekiyan Pangaltı Mıhitaryan yönetimine ve Mıhitaryan çevresine uzun bir mektup gönderdi. Zekiyan Mıhitaryan yönetimini izlenen yöntem nedeniyle eleştirdi.
Mektup şöyle:
Pangaltı Mıhitaryan Okulu Mütevelli Heyeti üyeleri ve Okul Kurucu temsilcisi Aziz kardeşlerim,
Göreve geldikten bu yana yaptığınız başarılı işleri defalarca övdükten sonra, bu kez maalesef eleştiri niteliğinde birkaç satır yazmak zorundayım: Her şeyden önce, manevi ve ruhani görevimin gereği bir vicdan borcu olarak bunu yapmaktayım.
Şunu da hemen ekleyeyim: Bu yazı, mail adresinde kayıtlı şahıslara özel değildir. Herkes uygun gördüğü kişilerle bu satırları paylaşabilir. Hatta, yakın geçmişteki deneyimlere bakarak, konuyla ilgili herkesçe, Cemaat Reisinin ne düşündüğünün bilinmesi önemlidir.
Pangaltı okulumuz vahim durumdadır. Bu vahamet, maalesef Heyetimizin bazı dikkatsiz tavırlarından kaynaklanmış olup durum bilahare alevlenmiştir.
Bu durumun acilen giderilmesi, hepimiz için manevi bir görev ve vicdan borcudur.
Kısaca fikirlerimi özetleyeyim.
Bugüne kadar, duyarak bilgisine vardığım veya bana şahsen söylenen düşünce ve kaygıların muhtevasına girmeyeceğim.
Burada sadece, temelde yatan usul ve metot hatalarına değineceğim.
Anlaşılan, Mütevelli Heyetimiz okulun gidişatından ve eğitim seviyesinden memnun değildir. Hatta “yeni bir eğitim”den bile söz edilmektedir.
Ne var ki, varsayılan hataları ve yetersizlikleri açık ve sarih şekilde formüle etmeden genel olarak hoşnutsuzluk ifade etmek, kabul edilemez: mantığa ve en ilkel strateji anlayışına aykırı, son derece tehlikeli bir tutumdur bu.
“Yeni eğitim”den kasıt nedir? Bunu açıkça ve sarahaten tanımlamak şarttır.
Yeni eğitimden kasıt, günümüzde birçoklarınca önerilen “kâğıtsız”, “gramersiz” okul sistemi midir? Batı’da kısmen de olsa hükmeden ve bazı eğitim yuvalarında uygulanan teorilere göre çocuklara hemen hemen sınırsız bir “özgürlük” mü tanımaktır? Veya Finlandiya metodu mudur? Ya da “gender” teorisine olduğu gibi uymak mıdır?
Bu “yenilik” kavramı ve uygulamaları hakkında ne doğrudan şahsıma yönelmiş olarak ne de dolaylı olarak kulaktan, bir kez bile olsun, bir tanım ve açıklama duymadım.
Şahsen tanıdığım ve ülke çapında uzun eğitim tecrübesine sahip kişilerden bendenize gelen bazı dostane yorumlara göre, alınan veya alınması tasarlanan bazı tedbirler Yönetmeliğe aykırı düşebilir. Bu böyle ise, şahsen son derece endişeliyim. Gençliğimde Bomonti Mıhitaryan Okulumuzun, gözlerimiz önünde ve büyük ölçüde kendi hatalarımızın sonucu olarak nasıl çöktüğüne gözlerimle tanık olmuşumdur. Asla razı olamam ki, Cemaatimizin ruhani riyasetim döneminde, Cemaatimiz dahilinde benzeri hatalara, durup durduğumuz yerde, hemen yukarıda arz ettiğim gibi herhangi organik ve gerekçeli açık bir muhakeme yapılmadan, tekrar yer verilsin veya göz yumulsun.
Eninde sonunda, Pangaltı Mıhitaryan’ı en zor koşullar içinde ayakta tutmuş olan, İstanbul’da görev alan son büyük Mıhitaryan H. Kapriyel Ayanyan’ın aziz anısına hepimizin derin bir saygı borcu vardır ve onun – söyledim – en zor şartlar altında, mucize kabilinden sağ tutmuş olduğu mirası durduğumuz yerde heba etmeye kimsemizin hakkı yoktur!
Gerekçeler açıkça ve ikna edici bir şekilde gösterilmedikçe ve tepeden iner bir şekilde, “genel koordinatör”, “genel müdür”, “genel gözlemci” veya benzeri sıfatlarla kişiler görevlendirmek, görevde bulunan kişileri rencide edici mahiyettedir. Bunu açıkça söylemeliyim. Böyle bir ihtiyaç söz konusuyduysa, yönetmelik gereklerini mutlaka dikkate alarak başka bir şekilde hareket edilmeliydi. Ve konu ilk başta bendenizle istişare edilmeliydi.
Ayrıca, şunun da önemle altını çizmek gerekir ki, genelde Tağaganlar, prensip itibariyle, Okulun müfredat ve programlarıyla ilgili konularda gerek Müdürlük, gerek öğretmen kurumlarıyla muhakkak danışmalıdırlar. Aksi takdirde Baronyan’ın bir buçuk asır önce ve Odyan’ın bir asır önce sertçe ve mümtaz ustalıkla hicvettiği durumlar, bugün de bizleri zedeleyebilir. Daha çok yakın bir geçmişte İstanbul’umuzda bu tür durumlar maalesef tekrarlandı. Hemen hemen İstanbul seviyesinde bir model okul durumunda olan Pangaltı Okulumuzun böylesi durumlara düşmesi, gerçekten üzücüdür.
Cuma günü tesadüf eseri Orta I’de bulunan bir öğrenci annesine rastladım. Kadıncağızın derinliğine hüzünlü halini hayat boyu unutamayacağım. Fakat, özellikle sarf ettiği şu ibareyi: Biz anneler, Okulumuzdan o kadar memnunuz ki, aramızda şöyle konuşmalar da geçer: Keşke Mıhitaryan’ın bir Üniversitesi olsa da, çocuklarımız tahsiline orada devam etse. Tabii, gayet iyi bilirim: bir güvercinle bahar gelmez. Ne var ki, on yıldır Cemaat Reisi olarak İstanbul’dayım, Pangaltı Mıhitaryan Okulumuz hakkında bir tek olsun ciddi bir şikâyet kulağıma gelmemiştir, ancak ve ancak övgüler, methiyeler duymuşumdur. Bu da herhangi bir kurumumuz hakkında sıkça tenkitler duyduğum bir ortamda. Tabii bu demek değildir ki, Pangaltı’da eksikler, kusurlar, hatta belki hatalar bile yoktur. Hatta, bu konuda ilk organik, gerekçeli sözü ben kendim söyleyebilirim. Fakat sizlerden istirham ediyorum: Lütfen söyleyin bana, var mıdır bu alemde insanoğluna ait kusursuz bir müessese? Şunu da sözlerime ekleyeyim ki, özel olarak görevlendirilmesi tasarlanmış zat-ı muhteremin daha önce görevde bulunduğu okul hakkında – tüm saygım ve hürmetimle söylemekteyim – salt Ermeni okullarımız alanında bile kalarak, diğer okul veya liselere kıyasla sivrilen özel bir methiye duymamışımdır.
Bazı kuruluşlarda olduğu gibi, yeni Heyette, her şey değişmeli gibi bir anlayış hakim olmuşsa, bu tür düşüncelerin, ciddiyetle temellendirilmiş ve muhasebesi yapılmış gerekçeler gösterilmeden, çoğu durumlarda sebep olduğu feci durumlar tarihte kayıtlıdır.
Nihayet, alınması tasarlanan kararların yarattığı tepkiler, bazı bakımlara Pangaltı Lisesinin şanlı tarihinde belki de bir ilkler mahiyetindedir, tasarıların ne denli tartışılır olduğunun da bir kanıtıdır.
Buraya kadar söylediklerimden zaten anlaşılacağı üzere, bütün bu tavır ve hareketler en çok bendenizi üzmüş, fakat incitmiştir de. Bunu bu bapta, ilk başta Ruhani Reis sıfatımla söylememekteyim. Anladığım kadarıyla, bir eğitim uzmanı aramışsınız ve bu işe muktedir olarak bir Ermeni okulumuzun eski Müdürünü tespit etmişsiniz. Ayrıca, duyduğum kadarıyla, eğitimle asla ilgisi olmayan başka bir kişi de bazan okul hakkında bir danışman kılıfı giyebilmiştir.
Sorum: bu konuda bir danışmaya bu denli ihtiyaç duyduğunuz bir durumda, aklınızdan hiç mi geçmedi yakınınızda bulunan, istediğiniz an ve zaman ulaşabileceğiniz Levon Zekiyan isminde bir şahsa fikir sormak? Levon Zekiyan hakkında bilgi vermek gereğini görmüyorum, görmeyi de asla arzu etmem. Fakat, görevim icabı, şu kadarını olsun söyleyeyim ki, bu zat hayatını eğitime adamış, eğiticilik ve araştırma ile hayatını geçirmiş, yurdumuzu iyi bilen, fakat aynı zamanda uluslararası geniş tecrübeye sahip biridir. 38 yıldır Venedik’te düzenlediği Ermeni Dili ve Kültürü İntensiv Kursuna günümüze kadar 36 ülkeden 1.500’den fazla kişi katılmıştır. Bu kurs, birkaç yıllar önce Ermenistan’ın o zaman var olan Diyaspora Bakanlığı tarafından Ermenistan dışında Ermeni Dili ve Kültürüne en büyük katkıyı getiren kurumlardan biri olarak taltif edilmiştir.
Bu genel mülahazanın yanı sıra, Ruhani Reis sıfatımla da konuyla ilgili üzüntüm fazladır. Kendim için değil tabii. Ben yarın gitmekteyim. Cemaatimiz adına üzgünüm ki, on senedir telkin etmeye çalıştığım Cemaat mefhum ve anlayışı, benimsenememiş… Durum ortadadır. Takriben Ocak’ta başlayan bu “yenileme” çabaları ve çatışmaları hakkında ilk fısıltılar, ancak Paskalya ertesi kulağıma varmaya başlamıştır. Ve bütün ikazlarıma rağmen, harekete konan araç yürüyüşüne hızla devam etmiştir.
Kuşkum yok, organize edilmiş, çok cepheli, belki de perde arkasından yönetilen ve yönlendirilen olgu ve durumlarla karşı karşıyayız.
Burada kısaca İstanbul’daki iki Mıhitaryan ruhbanımızın Kilise dahilinde kanunî durumuna da değinmem gerekir. Sizlere söyledim. Özetle tekrar edeyim. 2016 yılında bendenize verilen Mıhitaryan Birliği (Congregation, Order, eski terimle “Tarikat”) veya Mıhitaryan Keşişleri “Papa Vekili” yetkisiyle birlikte, Kurum dahilinde daha önce var olan tüm görev ve yetkiler askıya alındı. Benim “vekilim” olmak üzere bazı görevleri kendim yeniden tevdi ettim. Fakat yılın önemli bir kısmını İstanbul’da geçirdiğimden dolayı, İstanbul’daki Mıhitaryan kurumlarının sorumluluğunu direkt olarak kendim yüklendim. 2022 yılının başında Papa Vekili görevimden istifamdan sonra, İstanbul’da bulunan iki Mıhitaryan rahibimize yeniden bir görev tevdi edilmemiştir. İstanul’da sadece kalmaktadırlar. Onların şu anda, Mıhitaryan Birliği adına yetkili bir görevi yoktur. Herkesi bu konuya hassasiyetle dikkat etmeye davet etmekteyim. Bendenizin İstanbul ve Türkiye Ermeni Katolikleri Ruhani Reisi olarak, burada bulunan Ermeni Katolik ruhbanların, ait bulundukları Kurum doğrudan Papa’ya bağlı olsa bile, davranışlarını Kilise hukuku uyarınca gözetlemem ruhani görevlerim arasındadır.
Burada noktalıyorum. Fakat noktalamadan önce, RUHANİ REİS sıfatımla şu temel önerilerde bulunmak isterim:
İlk ve Orta Okul müdürlük görevini iki kişi yerine bir kişide toplama kararı hariç, Mütevelli Heyeti, okulla ilgili ve tarafımdan yazılı olarak tasvip edilmemiş diğer tüm kararlarını askıya almalıdır.
Her şey 2023 yılının Kasım-Aralık aylarındaki duruma dönmelidir. Gereğinde, haberim bile olmadan basına verilmiş aksi yönde bildiri veya mülakatlar tekzip edilmelidir.
Milli Eğitim yönetmeliklerine sıkıca ve harfiyen sadık kalınması yüzde yüz temin edilmelidir.
Okulla ilgili tüm konular, dıştan gelen her türlü temas ve telkinden önce, Mütevelli Heyetimiz ve Müdürler, Yar-Müdürler ve Öğretim kadroları arasında görüşülüp huzur ve sükunet içinde tartışılmalıdır. Bilahare, gerektiğinde, okul kadroları dışında uzmanlara başvurulabilir. Çoğul olarak “uzmanlar” diyorum, çünkü kimseyi “mesih” sıfatında okulun kurtarıcısı ve ahkâm kesen bir hazret olarak görmeyi yararlı bulmamaktayım.
Her şeyi gün ışığında yapmayı sevdiğimden ve prensip olarak bundan taviz vermek istemediğimden dolayı, şunu da bilgilerinize sunmak isterim: Yörenin Patriği veya Episkoposu, Mıhitaryan Keşişleri gibi doğrudan Papaya bağlı olan kurumlar üzerinde, zaten söylediğim gibi, Katolik Kilisesi Hukukuna göre, bir gözlemci göreviyle yükümlüdür. Buna göre tüm durumlardan haberdar tutulması önemlidir.
Şurasını da tekrar edeyim: İkinci bir Bomonti fenomeninin oluşmasına asla tahammül edemem. Dönemin Episkoposu, rahmetli selefim, bizzat bendenize de söylemiş olduğu gibi, “nezaket icabı” çoğu zaman herhangi bir müdahalede bulunmamayı tercih etmiştir. Tüm samimiyetimle söyleyeyim: Benim tutumum aynı yönde değildir. Kilise hukukuna göre yetkilerim dahilinde düşündüklerimi söyleyeceğim. Cemaatimizin hayrı bunu gerektirir. Uzak ve yakın geçmişimizin tarihi de bunu açıkça kanıtlar.
Tabii insanoğlu özgürdür ve bendeniz polis olmadığından, yazdıklarımın dikkate alınıp alınmayacağını yalnız Allah bilir, alınmasını da yalnız O’nun lütfu temin eder. Alınmaması tabii ki, yalnız üzücü olmakla kalmayıp manevi düzeyde ciddi ve ağır sonuçlara yol açabilir.
Geçen Cuma akşamı büyük şair Zahrad’ı anma törenine katıldım. Hemen hemen herkes büyük bir endişeyle olup biten hakkında bilgi almak istedi.
Tabii ki, tüm olası eksiklerine rağmen, inci gibi bir okulumuzun bu durumlara gelmesi, herkes için gayet üzücüdür.
Allah selamet versin ve okulumuz, bu acı günleri zedelenmeden geçirebilsin. Bunun için ve hepiniz için sürekli duacıyım.
Ս․ Աստուածածին Աթոռանիստ Եկեղեցի
Սաքըզաղաճ, Իսթանպուլ,
(Ayrıca bkz: Pangaltı Mıhitaryan'da müdür değişikliği tartışmaları: Yönetim kurulu süreci değerlendiriyor)