Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin düzenlediği ‘Hrant Dink Anısına İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı’nın bu yılki başlığı ‘Bir Paradigma olarak Filistin’di. Santa Barbara Tarih bölümünde öğretim üyesi Doçent Sherene Seikaly konferans sonrası Agos'un sorularını yanıtladı.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Sosyoloji ve Tarih bölümleri aracılığıyla her yıl düzenlediği Hrant Dink Anısına İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı 10 Mayıs Cuma saat 19.00’da çevrimiçi olarak yapıldı.
Konferansın bu yılki konuşmacısı Kaliforniya Üniversitesi, Santa Barbara Tarih bölümünde öğretim üyesi Doçent Sherene Seikaly idi.
Konferans Boğaziçi Üniversitesi’nden Seda Altuğ’un “Boğaziçi Üniversitesi’nde son 3 yılda yönetim tarafından uygulanan baskılara karşın Hrant Dink’in bize miras olarak bıraktığı prensipleri ve akademik özgürlüğü korumak için çabalıyoruz. Şu an canlı bir soykırıma tanıklık ediyoruz. Gazze’de yaklaşık iki milyon insanın can güvenliği yok. Günümüzde yaşanan durumun bölgede yıllardır süren sömürgecilik politikasından kaynaklandığını bildiğimiz için böyle bir sunum yapılmasını istedik.” sözleriyle başladı.
Sherene Seikaly konuşmasında şunları söyledi:
“Bu konuşmayı 1948’de diğer Filistinliler gibi mülteci olmak zorunda kalmış Filistinli anne babanın çocuğu olarak yapıyorum. 7 Ekim 2023’ten beri bölgede her gün Dünya’nın en acı dolu günü. Her iki dakikada bir çocuk hayatını kaybediyor. En basit gözlemde bile İsrail’in Amerika’nın sağladığı silahlarla sivlilleri hedef aldığını görülebilir. Filistin bize her gün nasıl önceki güne kıyasla daha kötü olunacağını ve düzelme umudunun kaybolduğunu öğretti. İsrail her gün birbirinden acımasız ölüm yolları bularak bunu çocuklar üzerinde deniyor. Ayrıca İsrail, Filistin arşivindeki 150 yıllık tarihi belge kaybına yol açtı. Filistin’deki soykırıma dair ölüm oranlarına dair elimizde net bir veri de yok. Çünkü arşivler, hastaneler ve resmi makamlar gibi bilgi edinebileceğimiz yerler bombalanmaya devam ediyor. Olanlara baktığımızda hikayemizi anlatmanın her şeye rağmen var olmak olduğunu görüyoruz.” Seikaly sunumunda bölgeden kendisi için çarpıcı fotoğrafları ve videoları paylaştı.
Rakel Dink konferansın kapanış konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“İnsanlık maalesef kötülüklerden ders almak yerine kötülükleri çoğaltarak yapmaya devam ediyor. Yaşama destek vermemenin sonucu kargaşa, savaş, kıtlık ve ölüm. Hrant’ın ‘Terörün gücü ve gücün terörü’ tabiriyle aklımıza kazıdığı sarmalda yaşarken bizler, barış söyleminden ne pahasına olursa olsun vazgeçmiyoruz.”
Konferansın ardından ise Sherene Seikaly ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Hrant Dink Anısına İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı’nda konuşmacı olmak sizin için ne ifade ediyor?
Bu kadar cesur ve zeki bir anlatıcının anmasında yer almak benim için çok gurur verici. Cesareti için ödediği vahşi bedele rağmen Hrant Dink hepimize prensiplerimiz ve özgürlüğümüz için birlikte olmanın önemini öğretiyor.
Ortadoğu’da kapitalizm, tüketim ve kalkınma hakkında birçok eser verdiniz ve araştırma yürüttünüz. Ayrıca şu an da UC Santa Barbara Üniversitesi’nde Ortadoğu çalışmaları yürüten bir akademisyensiniz. Sizi bu alanda çalışmaya iten şey neydi?
Aslında tüketiciliğin satın alma arzusuna etkisini ve ürün satın almanın insanı nasıl bir şekillendirme yolu olduğuna ilgi duyuyordum. İsrail’deki Filistinlilerin, 1948’den sonra tüketicilik vasıtasıyla öznelliklerini nasıl koruduklarını araştırmak istiyordum. Arşivlerde çalışmaya başladığımda Arap Ticaret Odasından bahsedildiğini gördüm. Siyonist, Avrupalı ve Filistinli milliyetçi tarih anlatılarından silinen bir kapitalist sınıf hakkında bilgi sahibi olmak için daha derin araştırmaya başladım. Sermayeye sahip olan bu erkekleri ve tutumlu kadınları sadece tarihteki yerlerine tekrar yerleştirmek için değil, aynı zamanda şimdinin mimarı olarak eleştirmek için çalışmalarımı yürüttüm.
Aynı zamanda Filistin dergisinin de editörlerindensiniz. Öğrencilerin Filistin yanlısı protestolarını nasıl yorumluyorsunuz? Bu protestolara karşı çeşitli kurumlar ve polis tarafından uygulanan baskı hakkında ne düşünüyorsunuz? Akademisyenlerin bu duruma karşı tutumları nedir?
Bu protesto hareketiyle gurur duyuyorum. Soykırım etkinliğini genişletmede bir etken olsa da bu hareketin 7 Ekim’de başlamadığının anlamak gerekir. Filistin Özgürleşme Hareketi Amerika Birleşik Devletleri’nde 1980’lerdeki ilk başkaldırıdan beri en hayranlık uyandırıcı hareketlerden biridir. 250 Filistinli sivil toplum örgütünün boykot, yalnızlaştırma ve yaptırım çağrısından beri hareketin daha da güçlendiğini söyleyebiliriz. Bugün üniversite kampüsünde gördüğümüz askerileşme, egemen güce karşı doğruları söylemenin üsttekileri tehdit ettiğini gösteriyor.
Konu hakkında konuşmayı ve protesto etmeyi sürdürmeliyiz. Fakültelerin tepkileri ise birbirinden farklı. Şu an Amerika Birleşik Devletleri genelinde yüzden fazla kolu olan ulusal Filistin’de Adalet Birliği’nin bir üyesiyim. Öğrencilerimizin yanında duran ve hepimiz özgür olana kadar hiç birimizin özgür olmayacağı çağrısına önem veren, gelişmekte olan bir topluluğuz.
Basın özgürlüğünün ve akademik özgürlüğün Ortadoğu'daki durumunu nasıl yorumluyorsunuz? Genel toplumun gelişimi açısından basın özgürlüğünün ve akademik özgürlüğün önemi nedir?
Ortadoğu büyük bir coğrafya ve hemen hemen hiçbir yerinde basın özgürlüğü yok. Filistinli gazetecilerin doğruyu söylemesini aşırı biçimde engelleyen İsrail, uzun süre bölgedeki “tek demokrasi” olarak takdir edildi. Gazeteciler tarihçi ve geleceğin hikâye anlatıcılarıdır. Her koşulda gazetecilerin haklarını savunmalıyız. Basın özgürlüğü her yer için çok önemli. Avrupa ve Kuzey Amerika’da da saldırı altında. Belki de çok güçlü olan bu yerlerin “gelişmeye” ihtiyacı olduğu hakkında biraz düşünmemiz gerekiyor. Akademik özgürlük ise geçmişi anlayan, şimdi ayakta duran, daha iyi bir gelecek tasarlayan işer bir toplumun özüdür. Gazetecilik gibi akademik özgürlük de her daim yanında olmamız ve uğruna mücadele etmemiz gereken bir şeydir.
Konferans hakkında
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Sosyoloji ve Tarih bölümlerinin, Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de öldürülmesinin ardından ilk kez 2008 yılında düzenlemeye başladığı ‘Hrant Dink Anısına İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansları’ dizisinin daha önceki konukları arasında Arundhati Roy, Noam Chomsky, Naomi Klein, Angela Davis, Vandana Shiva, Étinne Balibar, Eyal Weizman, Shahrzad Mojab’ın da olduğu dünyaca ünlü pek çok akademisyen, düşünür ve insan hakları savunucuları bulunuyor.