Yaşı yetenler Banker Kastelli krizini hatırlar. 1980 sonrası girdiğimiz liberal ekonomi furyasında birdenbire yüksek faiz vaadeden bankerler ortaya çıkmıştı. Bunların en önde geleni Banker Kastelli’ydi. Ünlü oyuncuların rol aldığı reklam filmleriyle piyasadan yüklüce para topladılar.
Aylardır kendi kendimize yönelttiğimiz “Bu fahiş kiraları kimler karşılayabiliyor?”, “Bu astronomik fiyatlı evleri kimler alıyor?”, “Ekonomik kriz varken lüks restoranlar nasıl dolup taşıyor?”, “Bu ağır ekonomik krizi sadece biz mi hissediyoruz?” sorularının yanıtlarını herhâlde alıyoruz artık.
Bir süredir her yerden fırlayıp karşımıza çıkan sosyal medya fenomenleri hakkında başlatılan soruşturmada pek çok kişi gözaltına alındı. İsnat edilen suçları gerçekten işleyip işlemediklerini bilmiyoruz, dava henüz başlamadı, ancak etrafa para saçtıkları görüntüleri paylaştıklarında bu işte bir terslik, saçmalık olduğunu hepimiz biliyor, güzellik merkezlerinden bu kadar para kazanmanın zor olduğunu tahmin ediyorduk.
İddialara göre bu kişiler bir tür kara para aklama organizasyonunun içindeymiş. Şaşırtıcı olan, bu kişilerin kendilerini ısrarla sosyal medyada faş etmeleri. Kim bilir neye, kime güveniyorlardı. Bilemediğimiz bir detay da bu işin ne kadar yaygın olduğu. Şimdilik sadece sosyal medyada kendini ortaya atanlar soruşturuluyor gibi. Her neyse, peş peşe gelen operasyonların yankısı sürerken, bu sefer de bir tür saadet zincirinin ‘patlaması’yla karşılaştık.
Çoğunluğu eski Galatasaraylı futbolculardan oluşan bir grup, Denizbank’ın bir şube yöneticisinin oluşturduğu fona yüksek gelir vaadiyle milyonlarca dolar yatırmış. Bu gelir kendilerine dönmemiş tabii. Dolandırılmışlar.
Şimdi bu konuda açılan davanın ayrıntılarını takip etmekle meşgulüz. Burada ayrıntıya girmeye gerek yok; yazışmaları, açıklamaları her gece bültenlerde izliyoruz zaten. Bence asıl üzerinde durmamız gereken, kolay para kazanma hevesinin toplumun pek çok kesiminde hâlâ canlı olması.
Yaşı yetenler Banker Kastelli krizini hatırlar. 1980 sonrası girdiğimiz liberal ekonomi furyasında birdenbire yüksek faiz vaadeden bankerler ortaya çıkmıştı. Bunların en önde geleni Banker Kastelli’ydi. Ünlü oyuncuların rol aldığı reklam filmleriyle piyasadan yüklüce para topladılar. En sonunda balon patladı ve pek çok mağdur yıllarca mahkemelerde hak aramaya çalıştı.
Ancak bu kolay para kazanma hevesi hiç bitmedi. Sonraki yıllarda da sayısız skandalla karşılaştık. Bunları söylerken suçu topluma, açıkgöz girişimcilere atıyoruz aslında ama asıl bakmamız gereken yer, bu yolu açan hükümetler. Merkez sağ, liberal sağ ya da muhafazakâr sağ fark etmiyor, her türlü sağ hükümet böyle skandallara da yol açacak, ‘rahat’ bir ortam oluşturduğunu topluma belli ediyor. Durum böyle olunca, açılan yoldan içeri doluşuyor insanlar.
Merkezinde futbol dünyasının olduğu skandalın bir başka yönü de var elbette. Öyle anlıyoruz ki söz konusu teknik direktör ve futbolcular hayli yüklü meblağlar kazanmışlar, ve bu paralar bile onlara yeterli gelmemiş. Pastane köşelerinde bavulla, dekontsuz para teslim edecek kadar kazanç hırsıyla dolmuşlar. Geçmiş yıllarda yüksek transfer paralarını ya da maaşları gördükçe “Futbolumuzun değeri aslında bu kadar değil” değil deyip dururduk. İşte, var olmayan bir değer yarattığınızda sonucu bu oluyor.
Yine de, en önemlisi herhâlde şu: Öyle anlaşılıyor ki bu bahsettiğimiz yollarla epey vergi kaçırılıyor. Milyonlarca asgari ücretlinin vergisi daha kaynağında kesilirken böylesi vergi kaçakçılıkları için nasıl bir uygulama olacak, onu da merak ediyoruz.
Velhâsıl, kayıtsız para cenneti olmuşuz. Ne yazık ki hiç şaşırtıcı değil.