İsrailli gazeteci ve yazar Amira Hass, Almanya'nın İsrail'e verdiği desteği eleştiren bir yazı kaleme aldı. 16 Ekim'de Haaretz gazetesinde yayınlanan yazı Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'a doğrudan hitap ediyor. 2009 Hrant Dink Ödülü sahibi olan Hass'ın yazısını Milena Büyüm Agos için Türkçeye çevirdi.
Geçtiğimiz Perşembe, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz “Gazze Şeridi’ndeki sivil halkın yaşadığı ıstırap ve zorluklar giderek artacak. Hamas da bundan sorumlu,” dedi.
Sizin ve Batı’daki mevkidaşlarınızın İsrail’e sınırsız destek açıklamalarınıza bakınca, acaba bu ıstırap artışının bir sınırı var mıdır?
2,000 Filistinli çocuğun öldürülmesini kabul edecek misiniz? 80,000 yaşlı insanın Gazze’de su bulamadıkları için su kaybından ölebilecek olması, ıstırabın meşru bir artışı mı sizin gözünüzde?
“Bizim kendi tarihimiz, Holokost’tan kaynaklanan sorumluluğumuz, İsrail Devleti’nin varlığını ve güvenliğini desteklemek için bize ebedi bir görev yüklüyor.” Ama Scholz, bu cümle yukarıda alıntıladığım sözlerinizle çelişiyor.
“Istırap… giderek artacak” sözleri yaralı, incinmiş İsrail’e kısıtlama olmaksızın mahvetmek, yok etmek ve öldürmek için verilmiş bir açık çektir; ve bu (açık çek) İsrail’in güvenliğini ve varoluşunu da tehlikeye atacak, hepimizi bölgesel bir savaşın, hatta bir 3. Dünya Savaşı’nın içine sokma riskine maruz bırakıyor.
Oysa “Holokost’tan kaynaklanan sorumluluk”, savaşa yol açan ve ıstırapları artıran felaketlerin hiç bitmeyen kısır döngüsünü değil, savaşı önlemek için elden gelen herşeyin yapılmasını gerektirir.
Bunu Alman havyan vagonlarından kurtularak hayatta kalan babamdan öğrendim. Ta 1992’de, İsrail’in Gazze halkına zulmünün raporlarıyla döndüğüm her seferinde bana “Evet, bu bizim yaşadığımız gibi bir soykırım değil; ama bizimki beş-altı yılda sona erdi. Filistinliler için ise bu zulüm durmaksızın sürdü, sürüyor, onlarca yıldır,” derdi. Sürüp giden bir Nakba, felaket.
Siz Almanlar sorumluluğunuza ihanet edeli çok oldu, o “Holokost’tan kaynaklanan sorumluluğunuz” - yani benim ebeveynlerimin ailelerinin katledilişinden ve hayatta kalanların ıstırabından kaynaklanan sorumluluğunuza. İşgal eden, sömüren, insanları içme suyundan mahrum bırakan, topraklarını çalan, iki milyon Gazze’liyi sıkışık bir kafese hapseden, evlerini yerle bir eden, insanları topluca yuvalarından uğratan ve (İsrail’deki) yerleşimcilerin saldığı dehşeti cesaretlendiren İsrail’e verdiğiniz koşulsuz destekle ihanet ettiniz.
Ve bütün bunlar sizin ve diğer Batılı liderlerin kucak açtığınız sözde barış anlaşmasının şemsiyesi altında yaşandı. İsrail’in bu anlaşmanın Avrupa’daki yorumunun -1967’de işgal ettiği topraklarda bir Filistin devletinin kurulmasının yolunu açan ve birçok Filistinli’nin tam olarak da daha fazla ıstırabın ve katliamın önüne geçmek istedikleri için desteklediği- anlayışın tam tersine hareket etmesine izin verdiniz.
Sayısız diplomat, sayısız kalkınma kurulusu çalışanı, İsrail’in kibirli zulmünün ve sivilleri bazen ara ara, bazen dalgalarla katledişinin, nasıl yüzbinlerce genç Filistinli’nin bütün umutlarını ve yaşamlarının anlamını yitirmesine sebep olduğunu raporlarında yazdılar, anlattılar. Filistinli insan hakları aktivistleri defalarca İsrail’in politikasının hayaller ötesi büyük bir patlamaya yol açabileceğini söyleyerek uyardılar. İsrailli ve işgal karşıtı Yahudi aktivistler de sizi uyardılar.
Ama siz tuttuğunuz yoldan sapmadınız, İsrail’e herşeyin yolunda olduğu, kimsenin onları cezalandırmayacağı mesajı verdiniz. Etkili diplomatik ve politik adımlar atarak, işgal altındayken normal bir hayatın mümkün olmadığını İsrail’e öğretmediniz. Ve sonra da İsrail’I eleştirenleri tutup antisemitizmle suçluyorsunuz.
Hayır, bu yazı silahlı Hamas mensuplarının çılgınca işlediği katliamın ve sadizmin aklanması değil. Bazı Filistinlilerin ortaya koyduğu sevinçli tepkilerin, bazı başkalarının kendileri adına işlenmiş vahşete sessiz kalmalarının özürü de değil.
Bu yazı size, sadece, halihazırdaki ölüm ve yıkım kampanyasını, milyonlarca İsrailli, Filistinli, Lübnanlı ve belki bölgedeki diğer halkları da kapsayacak bir felakete yol açmadan durdurma çağrısıdır.
(Çeviri: Milena Büyüm)
(Amira Hass, 1956’da Kudüs’te, her ikisi de Holokost’tan, toplama kamplarından sağ kurtulmuş olan Romanyalı bir baba ve Yugoslavyalı bir anneden doğdu. Kendi deyişiyle, “ortalama bir aileden gelmiyordu”. Aktivist ve komünist olan anne ve babası, onu ömürlerinin sonuna dek destekledi. Üniversitede tarih öğrenimini yarıda bıraktıktan sonra, 1989’da Haaretz gazetesinde çalışmaya başladı. Önce yardımcı editörlük, sonra muhabirlik yaptı. 1993’ten itibaren işgal altındaki Filistin topraklarıyla ilgili yazılar yazdı. 1993 sonunda Gazze’ye, 1997’de Batı Şeria’daki Ramallah’a taşındı. Hayat hikayesi hakkında daha geniş bilgiye şu linkten ulaşılabilir.)