Partneri tarafından öldürülen Nastya’nın feminist mücadelesi

Nastya aile içi şiddete karşı çalışmalar yürütüyordu, kadın hakları mücadelesi, savaş karşıtlığı ile biliniyordu. Arkadaşları ve avukatlar hukuki süreci başlatmaya hazırlanıyorken, bir yandan Nastya’nın cenazesini ülkesine nakletme çalışmaları yürütüyorlar. 20 Eylül’den beri Nastya’dan haber alamayan arkadaşları ve ailesi alarm durumuna geçmiş, bütün olanaklarla kayıp olduğunu duyurmuştu.

Rusya’nın Ukrayna’yla olan savaşı sonrası Türkiye’ye göç eden Anastasia Yemelyanova (Nastya), 20 Eylül günü partneri tarafından öldürüldü. Natsya’nın cansız bedeni, 24 Eylül günü Erzurum’da bulundu.

Nastya aile içi şiddete karşı çalışmalar yürütüyordu, kadın hakları mücadelesi, savaş karşıtlığı ile biliniyordu. Arkadaşları ve avukatlar hukuki süreci başlatmaya hazırlanıyorken, bir yandan Nastya’nın cenazesini ülkesine nakletme çalışmaları yürütüyorlar. 20 Eylül’den beri Nastya’dan haber alamayan arkadaşları ve ailesi alarm durumuna geçmiş, bütün olanaklarla kayıp olduğunu duyurmuştu. Dört gün sonra, 24 Eylül’de Nastya’nın, partneri tarafından öldürüldüğü öğrenildi. Anastasia Yemelyanova’nın St. Petersburg’dan Türkiye’ye uzanan mücadelesini ve yaşam öyküsünü, arkadaşı Vera Markova* anlattı.

Sibirya’dan St. Petersburg’a feminist mücadele

Nastya, Sibirya’nın Novosibirsk şehrinde doğup büyüdü ve orada filoloji fakültesinden mezun oldu. 2013’te St. Petersburg’a taşınıp orada matematiksel dilbilimi okumaya başladı ve şehrin aktivist yaşamına böylece dahil oldu. Sadece dahil olmakla kalmadı, oraya birçok yeni şey getirdi. Yaşamının son gününe kadar feministti ve kadınlar için mücadele etti, aile içi şiddete karşı durdu. Anarşizm ideolojisine yakındı. Nastya karşılıklı yardımlaşmanın, dayanışmanın ve kız kardeşliğin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Sırtınızı ona daima yaslayabilir, güvenebilirdiniz.

NastyaNastya’nın katıldığı en büyük projelerden sadece birkaçını sıralayacağım. YouTube’da feminizmden basit ve herkesin erişebileceği bir şekilde bahsettikleri, aile içi şiddeti ve buna karşı mücadele biçimlerini anlattıkları ‘Feministler Açıklıyor’ isimli kanalın kurucularındandı.

Nastya ‘Kızlar İçin Peri Masalları’ kitap projesinin editörüydü. Kitapta kadınların karşılaştığı somut sorunları, gerçekliklerini ve kendilerini nasıl koruyabileceklerini anlatıyordu.

Uzun yıllar boyunca St. Petersburg’da iki projede yer alıyordu. Biri, erkeklerin giremediği ve sadece kadınlara açık, kendilerini güvende hissettikleri, sergilerin düzenlendiği, siyasi eylemlerin hazırlandığı, feminizm ve toplumsal cinsiyet meseleleriyle ilgili yeni girişimlerin tartışıldığı bir yer. Bir diğeri bir zamanlar adil seçimler için gözlemcilerin toplandığı ve çeşitli etkinliklerin gerçekleştiği güvenli ve özgür bir alana dönüşen ‘Açık Alan’ projesi. Bu alan çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyordu; polis şiddeti mağdurları ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurları için psikolojik destek gruplarından, siyasi mahkûmlara yazılan mektuplara ve Rus kolonilerindeki işkence konulu sergilere kadar uzun liste var.

İsimlerin gizli kalması koşuluyla aile içi şiddet ve kadın hakları konusunda sanatsal etkinlikler düzenleyen Rodina sanat grubunun daimî bir üyesiydi. Bu proje, 2010’lu yılların ikinci yarısında St. Petersburg’un siyasi sanatının ayrılmaz bir parçasıdır.

Nastya bu projelerin ruhuydu. O, yorulmak bilmeyen bir fikir üreticisi.

“Ya özgürlük ya ölüm”

‘Bu bir poster değil’ isimli, kendi küçük bir projesi vardı. Nastya, kıyafetlere, çantalara ve yastıklara siyasi temalı özel işlemeler yapıyordu ve satışlardan elde edilen tüm geliri siyasi tutuklulara veya kadın haklarını korumaya yönelik kuruluşlara bağışlıyordu. Erzurum’dayken arkadaşına hediye olarak ‘Ya Özgürlük Ya Ölüm’ yazan bir elbise işledi.

Nastya, St. Petersburg’daki feminist eylemlere ve grev gözcülerine sürekli katılıyordu. Konuşmalar yapıyor ve örgütlenmeye yardım ediyordu, güzel metinler ve manifestolar yazıyor, videolar kurguluyor ve inanılmaz güzel posterler yapıyordu.

Nastya bir vegandı ve arkadaşlarıyla birlikte vegan ürünleri tanımlamak için kendi küçük Start Up’ları ‘Veg Code’u kurmuşlardı. Ürünün barkodunu tarayınca vegan olup olmadığını belirleyen bir uygulama bu.

Anastasia, aktivizmiyle eş zamanlı olarak hesaplamalı dilbilimci olarak araştırma faaliyetlerinde bulundu. Savaştan sonra Hannah Arendt’in adını taşıyan araştırma merkezinde çalışmaya başladı. Savaşın Rusya’da okul çağındaki gençleri nasıl etkilediğini incelemek için sosyal ağları analiz etmeye çalıştı. Merkezin son önemli çalışmalarından biri, Rus hapishanelerindeki işkenceye ayrılmıştı. Ardından okul öğrencileri, velileri ve öğretmenler için küçük bir insan hakları projesinin kurucu ortağı oldu. Girişim, çalışmalarına son zamanlarda başladı.

Ukrayna’daki savaştan sonra Türkiye’ye geldi

Nastya, Ukrayna’da geniş çaplı bir savaşın patlak vermesinin ardından, Mayıs 2022’de Rusya’dan Türkiye’ye geldi. Pek çok kişi gibi o da savaşı desteklemiyordu ve görüşleri hakkında sessiz kalamazdı. Rusya’da açıkça konuşması ve hareket etmesi durumunda, diğer pek çok kişi gibi o da hapis cezasıyla karşı karşıya kalacaktı. Polis zulmü tehlikesi nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan birçok kişi gibi onun için de çok zor olsa da burada aktivizm ve araştırma yapmaya devam etti. Bu yaz Nastya, Almanya’ya gitmek için insani vize başvurusunda bulundu.

Gitmeyi beklerken, son bir yıl içerisinde İstanbul’un kalabalığı ve gürültüsünden ciddi anlamda yorulduğu için erkek arkadaşı Nizar ile Erzurum’a taşınma kararı aldı. Nizar orada üniversite okuyor. Nastya 1 Eylül’de Erzurum’a gitti ve 20 Eylül akşamından itibaren iletişimi kesildi.

Arkadaşları, annesi, meslektaşları bir araya gelerek 22 Eylül’de alarm durumuna geçti. Karakolda uzun saatler geçirdikten ve Türkiye’de Rusya Konsolosluğu’nun yardımını almak için harcanan boşa çabaların ardından, tam iki gün sonra, 24 Eylül’de haber alabildik ve Nastya’nın öldüğünü öğrenebildik.

Türkiye’deki feministlerden dayanışma

Türkiye’deki feministler, sürecin en başından hemen Nastya’yı aramaya, ardından avukat bulmaya ve bize her türlü hukuki konuda destek olmaya başladılar. Türkiye’deki feministlerden, Türkiyeli dostlarımızdan inanılmaz bir destek ve dayanışma gördük.

Türkiye’deki feministlerden gelen bu destek ve bu dayanışma bizim pes etmemize izin vermiyor; tam tersine, bize sadece Nastya için değil, tüm kadınlar için adalet mücadelesini sürdürme gücü veriyor. Nastya’nın partneri tarafından öldürülmesi sadece yakınları için değil, tüm kadınlar için büyük bir acı ve kayıp. Nastya, uzun yıllardır karşısında mücadele ettiği aile içi şiddet sonucu öldü. Hayatta olsaydı, arkadaşlarının kadın hakları için mücadele etmek üzere bir araya gelmelerinden gurur duyardı. Onun öldürülmesi, partnerleri veya aileleri tarafından öldürülen kadınlardan sadece birinin hikâyesi; ancak onun sadece ölümünün değil, hayatının da hikâyesi iz bırakmadan kaybolmamalı.

                                                                                                                    * İsim, güvenlik sebebiyle değiştirilmiştir.

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları



Yazar Hakkında