Deprem, özel gereksinimli kişilerin de yaşamlarını olumsuz etkiledi. Otizm tanılı bireyler, meydana gelen afet sonucu giderek agresifleşmiş durumda. Eğitim alamayan otizmli bireyler, davranış problemleri sorunu yaşıyor.
Maraş merkezli meydana gelen ve Türkiye’nin yanı sıra Suriye’yi de etkileyen iki depremin üzerinden 45 gün geçti. Depremde hayatını kaybedenlerin sayısı 50 bini aştı. Evleri yıkılan ve ağır hasar alanlar, yaşamlarını konteynır ve çadır kentlerde sürdürüyorlar. Okulların da yıkıldığı deprem bölgelerinde öğrenciler, farklı şehirlerdeki okullara nakledildi. Maraş, Hatay, Adıyaman, Malatya’da okullar 27 Mart’ta açıldı.
Özel toplanma alanı
Agos’a konuşan Türkiye Otizm Meclisi Yürütme Kurulu üyesi ve Adana’da faaliyet gösteren Otizmle Barış Derneği Başkanı Dursun İzgi, eğitim merkezlerinin devredışı kaldığını söyleyerek, bireysel çabalar sonucu insanları güvenli bölgelere alabildiklerini, barınma, gıda ve kıyafet sorunlarının henüz çözüme kavuşmadığını belirterek, kamu kurumlarından yeterli destek göremediklerini söyledi:
“Kamu kuruluşlarından pek destek alamadık. Depremin ikinci haftası Otizm Daire Başkanlığı devreye girdi. Bizimle iletişime geçti. Onlardan inatla konteynır ve çadır istedik. Ayrı bölgelerde kurulması için çadırlar istedik. Çünkü ailelerimizi oraya toplayacağız. İlaç sıkıntıları var, onları temin etmeye çalışıyoruz. Belirli bir alanda toplamamızın sebebi barınma, eğitim, gıda gibi temel ihtiyaçları rahat bir şekilde ulaştıralım. Hem de aralarında yardımlaşarak kendilerini idame etsinler. Bu süreç de uzadı. İlk olarak Osmaniye’ye toplu alana çadır kurabildik. 20 aileyi aldık. Maraş’taki ailelerin tamamını Mersin’e ve farklı yerlere yerleştirdiğimiz için oraya bir şey yapamadık. Adıyaman için onay aldık. Devletten onay geldi ancak aileleri çadırlara alamıyoruz. Çünkü evlerini bırakmak istemiyorlar. Her bölgenin kendine göre sıkıntısı var. Adıyaman daha feodal bir yapıya sahip olduğu için bütün insanlar bahçeli ve müstakil evlerde kalıyor. Adıyaman’dakiler evlerinin kenarına çadır istedi. Bakanlık da ev kenarlarına bireysel olarak çadır vermiyor. Antakya’da ilk üç gün bireysel çadırlar dağıtılınca insanlar kendi evinin bahçesine kurmuş, artçı depremlerle tekrar göçük altında kalanlar olmuş. Bunun üzerine ev kenarlarına çadır kurulması yasaklandı. Adıyaman’da da toplu alana alamadık. Herkes kendince işini çözmeye çalıştı. Biz de buradan gıda, giysi gibi ihtiyaçları karşılamaya çalıştık. Süreci bu şekilde yönettik. Şu anda tüm iller için konteynır onayı çıktı. Sağlık Bakanlığı bu durumun elzem olduğunu anladı. Hatay’daki aileleri toplu halde konteynır alanlarına alıyoruz. Biz de temel eksikliklerin giderilmesi için çalışıyoruz. Sonra sırasıyla Adana, Osmaniye ve Malatya. Bu şekilde devam edecek.”
İzgi, ailelerin, evleri talan edilecek korkusundan ötürü yakın yerlerde çadır kurulması isteğinde bulunduklarını, birçok otizm tanısı konmuş çocuğun evlerine girme konusunda ısrarcı davrandığının altını çizdi.
‘Çadırlarda idare etmek mümkün değil’
Sağlık Bakanlığı’nın özel gereksinimli bireyler için psikolog ve psikiyatrist desteği sağladığını belirten İzgi, hizmetin çevrimiçi olarak verildiğini ifade etti. Çocukların, deprem sonrası giderek agresifleştiğini ve ailelerin zorluk yaşadığını söyleyen İzgi, şöyle konuştu: “Hepsinin kendine özgü günlük rutinleri var. Bunların hiçbiri olmuyor. Olmadığı için agresifleşmiş durumdalar. Aileler otizm tanısı konmuş çocuklarıyla birlikte bir yakınlarına sığınmak istiyorlar, orada da en fazla iki ya da üç gün kalabiliyorlar. Çünkü kimse kimseye dayanmıyor. Kendi güvenlik alanından çıkan çocuk inatla evine girmek istiyor. Bazısı yıkık olan evine girmek zorunda, orada hayatını idame etmeye çalışıyor. Depremi nöbet tutarak bekliyorlar. Artçı depremlerden sonra kaçıp gidenler var. Çünkü çocuğu evden çıkarmakta güçlük çekiyorlar. Bu tarz durumlar yaşanıyor. Takıntıları durumu değiştiriyor. Her aile, çocuğu için çözüm üretmeye çalışıyor. Zaten bu çocukları çadırlarda idare etmeniz mümkün değil. Çok çocuk kaybettik bu süreçte, alıp başını gidiyorlar. Kapalı alanı, konteynırı çok zorladık. Bizimkileri çadırda tutma ihtimalimiz yok. Şunları da yaşadık, ilk etapta herkesin toplandığı toplanma alanlarında kurulan çadırlarda kavgalar da çıktı. Aileler buralardan da atıldılar. O yüzden özel alanların oluşturulması yönünde ısrar ettik. Toplu alanlarda kalamıyoruz.”
‘Ne zaman ev yapacağız anne?’
Oğlu Barış ile depreme evde yakalanan Dursun İzgi, çalıştığı bakım merkezinin revirine sığınarak hayatını sürdürüyor. Çocuğunun 25 gün boyunca sedyeden inmediğini söyleyen İzgi, “Oğlum gün ışığını görene kadar hiç uyumadı. Sabah 07.30-08.00 gibi uyuyor, öğleden sonra uyanıyor. Bütün gece ayaktaydık. Bu şekilde dört ilin koordinasyonunu yaptım. Bu rutin halen devam ediyor. Gündüz çalışıyorum. Revirin içerisindeyiz. Bu süreçte çok şeyi sorguluyorsunuz. Oğlum bu süreçte hiç kriz geçirmedi. Herkesten çok oğlum bana yardım etti. Ben de bu sayede insanlara yardım edebildim. Yeni bir yaşam kurduğumuzda rutinleri başlar mı, bilemiyorum. “Ne zaman ev yapacağız anne?” diye soruyor. Bu güzel ama ev yapamıyoruz, bu da kötü. Oğlum artık farkına varmaya başladı” dedi.
‘Eğitim terapisi şart’
Çocukların davranış problemi yaşadığını ve çözümün eğitim olduğunun altını çizen İzgi, “Hâlâ birçok ailenin barınma, yeme-içme sorunlarını tamamlayamadık. Temel eksiklikleri gideriyoruz fakat bu sürdürülebilir değil. Bunu devlet veya farklı kanallar aracılığıyla sağlayamadığımız için eğitim kısmına bir türlü geçemiyoruz. Bu davranış problemlerinin ortadan kalkması için bir iş-uğraş terapisi, oyun terapisi ve eğitim terapisi şart! Aileler artık boğuldu, bitik durumda” ifadelerini kullandı.
İzgi, son olarak şunları söyledi: “Bu insanlara daha rahat ulaşabilmek için sadece bizim değil; devlet, STK, yerel yönetimlerin hayatları kolaylaştırabilmesi için bir alan belirlenmesi şart. İlla deprem ya da doğal afet olması gerekmiyor. Deprem olmasını beklemeden bir alan belirlenmeli. Hedef bu olacak. Bir toplanma alanı belirlenmeli ki biz de bu insanları rezil etmeden oralara yerleştirelim.”
'Hepimizin sorumluluk alması gereken bir dönemdeyiz'
Özel Çocuklar Eğitim Derneği (ÖÇED) Başkanı ve Algı ABA Terapi ve Çocuk Gelişim Merkezi Kurucu Ortağı Parin Yakupyan da depremin özel gereksinimli çocuklara etkisini Agos’a değerlendirdi.
Özel gereksinimli çocukları deprem nasıl etkiledi? Genel durumları hakkında bilgi verir misiniz?
Bu deprem 12 şehri etkilemiş gibi gözükse de, aslında bütün ülkeyi etkiledi. Şehirlerinde kalanlar, farklı şehirlere göç etmek zorunda kalanlar… Bu süreçte normal gelişim-özel gelişim ayrımı olmaksızın yüzbinlerce insanın düzeni bozuldu. Fakat özel gereksinimli bireylerin yaşanan bu durumu tolere etmesi, diğer insanlara göre farklı oluyor.
Depremin olduğu dönemden beri belki gündemde olan konuların başında barınma problemi geliyordu. Özel gereksinimli bireyler arasında bu durumdan en çok etkilenenler otizm tanılılar oldu. Yıkık evine girmek isteyen çocuklarımız vardı. Toplu kalınan konteynerlerde ya da çadırlarda davranış problemi gösterdiği için, olduğu ortamlardan kovulan ve sokaklarda kalan ailelerimiz oldu. Bu süreçte, farkındalık konusunda ne kadar geri olduğumuzu bir kez daha anladık aslında. Büyük afetlerde otizmli bireylerin toplu halde birlikte kalabilecekleri mekânlara ihtiyaç olduğunu yine bu süreçte öğrendik. Rutinleri olan oyuncakları, tabletleri, eşyaları enkaz altında kaldığı veya kırıldığı için davranış problemi sergileyen otizmli çocuklar var. Pekiştirici olan gıdalara ulaşamadığı için davranış problemleri çıkaran çocuklar oldu. Genel anlamda bakıldığında rutinleri tamamen bozulduğu için davranış problemleri artık müdahale edilemez hale geldi.
Bu süreçte beslenme konusunda tarafımıza ulaşan yüzlerce istek oldu. Bunun yanı sıra, giyim konusu da aynı şekilde. Aslına bakılırsa insanların özel-normal ayrımı olmaksızın temel insani ihtiyaçlar konusunda genel destek talepleri oldu. Önce bunlar giderilmeliydi ki diğer hususlar da gündeme alınabilsin.
Biliyorsunuz ki özel gereksinimli bireyler için özel eğitim temel bir ihtiyaç. Depremde bölgede bulunan birçok özel eğitim kurumu ya yıkıldı ya da kullanılmaz hale geldi. Eğitimciler arasında vefat edenler oldu; yaralananlar, şehirleri bırakanlar oldu. İnsanlar yaşamlarını bırakıp yanlarına hiçbir şey alamadan şehir değiştirmek zorunda kaldı. Temel ihtiyaçlar kısmen giderildikten sonra eğitim konusu gündeme gelmeye başladı. Okullar ve özel eğitim merkezleri hâlâ kapalı. Online eğitim de herkes için verimli olamıyor. İnsanlar kendi aralarında örgütlenerek çözüm üretme gayretine girdiler. Depremden etkilenen şehirlerde eğitime devam etmek isteyenlerin de eğitimci, materyal eksiklikleri oldu. Bunların temini için gayret gösterdik, insanlar da çaba gösterdi ve gösteriyor. Eğitim için şehir değiştiren aileler içinse kurumlar seferber olmaya gayret ettiler, ücretsiz eğitim vermeye çalıştılar. Maliyetli eğitim türlerinde ise insanlar sponsor arayışına girdiler. Bunun öncesinde bu ailelerin barınma, eşya, giyim, gıda ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı.
Özel gereksinimli bireylerin kullandığı ilaçların temini konusunda zorlanan aileler oldu. Biz, dernek olarak, bize ulaşan her türlü ihtiyaca çözüm üretmeye çalıştık. Hâlâ da çalışıyoruz.
Toplumsal duyarlılıkla, elimizden gelen desteği kendilerine sunmak adına üzerimize düşen vazifeleri yapmaya çalışıyoruz. Bireylerin ve ailelerin kısa süre içerisinde normal hayat akışına dönmeleri ne yazık ki beklenmiyor. İnsanların kayıpları, travmaları, acıları mevcut. Ailelerin psikolojileri de onarılması gereken unsurların başında geliyor. Ebeveynler sağlıklı bir ruh haline sahip olacak ki çocuklarına fayda sağlayabilsinler. Ülke olarak hepimizin sorumluluk alması gereken bir dönemdeyiz. Yaralarımızı sarmak için birlikte mücadele etmeliyiz.
Sizin eğitim kurumunuza deprem bölgelerinden gelen otizm tanılı bireyler var mı? Aileler deprem sonrası nasıl mücadele ediyor?
Evet, deprem bölgesinden aileler geldi. Bu ailelerimize, çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını belirledikten sonra destek olmaya gayret ediyoruz. Gelen ailelerimizden gördüğümüz, kendilerini unutup çocuklarının geleceklerine odaklandıkları yönünde. Düzenleri tamamen bozulmuş durumda. Akrabalarının yanında ikamet eden de var, otelde kalan da. Onlar da burada geçici olarak kaldıklarının farkındalar. Fakat kaldıkları süre boyunca çocuklarının eğitimden uzak kalmasını istemiyorlar. Biz de bu düşünce ve eylemlerine destek oluyoruz. İnsanlar yaşamaya devam etmek için ayakta kalmaya çalışıyorlar, destek olabiliyorsak ne mutlu bize.
Ayrıca özellikle sosyal medyada, özel gereksinimli ailelerimizle oluşturduğumuz gruplarla, şehrimize gelen ve farklı şehirlerde olan ailelerin ihtiyaçlarını gidermek için çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar sayesinde birçok çocuğumuzu ve ailemizin yaşamlarını kolaylaştırmayı hedefliyoruz.