'Yabancı ajan' yasası protestolar sonucu geri çekildi: Gürcistan halkının mücadelesi bitmiş değil

Gürcistan’da insan hakları ve ifade özgürlüğünü önemli derecede etkileyeceği düşünülen ve tartışmalı ‘yabancı ajan’ yasasının parlamentodaki ilk oylamada geçmesinin ardından halk Tiflis’te eylem başlattı. 7-8 Mart arasında süren ve polis şiddetiyle engellenmeye çalışılan parlamento önündeki protestolar giderek şiddetlendi ve hükümet, sivil toplumu hedef gösteren yasadan vazgeçmeye zorlandı.

Rusya’da da benzeri olan ‘yabancı ajan’ yasasının Gürcistan Parlamentosu’nda geçmesini protesto eden binlerce kişi “Rus yasasına hayır” dedi. Eylemlerde aktif olarak yer alan, Gürcistan’da kadın ve LGBTİ+ alanında çalışan Alla Parunova, Mzeo Kandelaki ve Ekaterine Gejadze yasanın kabul edilmesi durumunda ülkede yaşanacak değişiklikleri, son yılların en büyük eyleminin örgütlenme sürecini, iktidardaki Gürcü Rüyası Partisi’nin ‘yabancı ajan’ yasasını tekrar gündeme alma ihtimalini Agos’a anlattı.

Yasa, binlerce kişilik protestolarla karşılandı. İki gün devam eden bu şiddetli eylemler neye karşıydı? Söz konusu yasa, neleri değiştirecekti?

Alla Parunova: Rusya’nın doğrudan politikası olan ‘yabancı ajan’ yasası Gürcistan’da birçok şeyi değiştirirdi. Her şeyden önce, yasanın kabul edilmesi, Gürcistan’ın Avrupa Birliği ile entegrasyon konusundaki jeopolitik beyanını değiştirdiği ve Gürcistan toplumunun iradesine aykırı bir şekilde Rusya yanlısı bir devlet haline geleceği anlamına gelecekti. İkincisi, Rusya’daki deneyime bakarsak, yasa, ülkenin sivil toplumunu yok edecek ve demokrasinin otokrasi ile değiştirilmesi için bir temel oluşturacaktı. Son olarak, bölge ve kırsal alanlardaki küçük işletmeleri, tarımsal projeleri ve bölgelerde yaşayan grupları desteklemeyi amaçlayan ve yabancı fonlarla finanse edilen birçok proje olduğu için, yasa, Gürcistan toplumunun çoğunluğunu etkileyecekti.

Yıllardır sivil toplumun bir parçası olduğum ve LGBTİ+’ların, kadınlar ve diğer marjinal grupların insan kaynakları, sosyal ve çevresel adalet gibi konularda çalıştığım için bahsi geçen yasa, üzerinde yıllardır çalıştığım her şeyi yok ederdi. LGBTİ+ topluluğu, ülkedeki en marjinal topluluk olmaya devam ediyor. Yasanın kabul edilmesiyle geriye kalan az miktardaki özgürlük ve maddi kaynaklar da zarar görecek ve hatta toplumun varlığı tehlikeye girecekti. Ayrıca iktidar partisi Gürcü Rüyası tarafından oluşturulan söylem, genel olarak toplumsal hareketleri marjinalleştirmeyi de amaçlıyordu. Yasanın geniş kapsamlı sonuçları yalnızca sivil toplumun yok oluşu değil, genel olarak her türlü protestonun da ortadan kalkması olacaktı.

Mzeo Kandelaki: Her şeyden önce bu yasa, 2012’de yürürlüğe giren Rus yasasının kopyasıdır ve bu yasanın sonuçlarını hepimiz biliyoruz: STK’larda ve toplumsal meselelere çalışan insanlar Rusya’nın ‘düşmanı ve yabancı ajanı’ ilan edildi. Örgütler faaliyetlerini durdurdu ve çoğu aktivist Rusya’yı terk etti veya terk etmeye zorlandı.

Aynı şey Gürcistan’da da yaşanabilirdi, çünkü hükümetimiz Rusya yanlısı bir çizgide ilerledi ve bu yasa geçseydi diğer ülkelerden fon alan tüm kuruluşlar çalışmayı durdurmak zorunda kalabilirdi. Bahsi geçen kuruluşlar, insan ve azınlık hakları, kadın ve queer hakları için çalışan ve farklı, kırsal alanların ve tarımın kalkınması gibi alanlarda hizmetler sunan örgütler.

Ekaterine Gejadze: Yasa kabul edilirse ifade özgürlüğü kalmaz, insan hakları ihlalleri artar ve ülke diktatörlüğe doğru gider. Ülke olarak bizi çok geriye götürür. Rusya benzeri bir durum yaşanırdı. Mevcut iktidarımız da Rusya yanlısı ve bu süreçle bu kanıtlandı.

İnsanlar nasıl örgütlendi?

MK: Meclisin bu yasayı görüşeceğini öğrendikten sonra tüm toplum alarma geçti ve bu konu sosyal medyada tartışmaya başlandı. Gürcistan’da en büyük tartışma platformu Facebook. Aktivistler ve farklı STK’lar, halkı protestoya örgütlemek için Facebook’ta etkinlikler oluşturmaya başladı.

EG: ‘Yabancı ajan’ yasası tartışmaları başladığında birçok hak savunucusu ve sivil toplum örgütü, yasanın birçok hak ihlaline yol açacağını tartışmaya, açıklamaya başladı. Ülkenin farklı bölgelerinde yaşayanlar da bu yasanın ve yasa geçerse yurtdışı kaynaklarının kesilmesinden ötürü ne tür zorluklar yaşayacaklarını konuşmaya başladı. Ülkenin en ücra köşelerinde, kırsal alanın gelişimi için birçok yurtdışı merkezli maddi kaynak var. O bölgelerde yaşayanların da olumsuz anlamda etkileneceği çok kısa bir sürede anlaşıldı. Yabancı fonlardan faydalanan akademisyenler de çok rahatsız oldu. “Okumak için yabancı kaynak almışsak şimdi ajan mı olduk?” demeye başladılar. Yani bu yasanın görüşmeye başlanması bütün ülkeyi etkiledi. Bütün ülke yabancı ülkelerden fon alıyor. Sosyal medyada insanlar kişisel deneyimlerini paylaşmaya başladı. Bir grup STK bir araya geldi, halkı örgütlemeye başladılar. Kadın örgütleri aynı şekilde, çağrı yaptılar. Bu yasaya karşı herkes sesini yükseltmeye çalıştı. Parlamento, halkın örgütlenmeye vakti kalmaması için, bu yasayı çok hızlı bir şekilde geçirmeye yeltendi. Ama aktivistler, öğrenciler, akademisyenler yani halk çok hızlı örgütlendi ve itiraz hızla kitleselleşti.

Hükümetin, protestolar sonucu yasayı geri çekeceğini bekliyor muydunuz?

AP: Dürüst olmak gerekirse böyle bir sonuç beklemiyordum. Her şeyden önce iktidar partisi, sivil toplumu ve medyayı marjinalleştirerek yeniden güç kazanıyordu. Yıllardır bizim (sivil toplumun) Avrupa ve Amerika tarafından yönetildiği ve ideolojimizin Gürcistan toplumunun değerlerine aykırı olduğu anlatısı yaratıldı. Bu nedenle, Gürcü Rüyası yıllardır bu anlatıyı yaratıyor ve ben rasyonel olduğu kadar duygusal olarak da insanların STK’lar için sokaklara döküleceğini düşünmedim. Ancak gerçek tamamen farklıydı; toplum öfkelendi ve yasanın ülkenin jeopolitik rotasını değiştireceğini ve daha otokratik ve baskılara dayalı Rus siyasetine geri döneceğini anladı.

Ayrıca Gürcistan siyaseti çok kutuplaşmış durumda ve muhalefet oy ve popülarite kazanmak için her yolu deniyor. Bu tür protestoları genellikle kendi çıkarları için kullanıyorlar, bu da toplumsal haklar hareketlerini marjinalleştiriyor ve sonuç olarak protestolar başarısız oluyor. Bu sefer protestolara katılan insanlar çok farklı olduğu için protesto tamamen farklıydı. Her yaştan ve farklı ideolojiden insanlar vardı. Hepimiz yasanın geçmemesi ve Gürcistan'ın otokratik bir rejime dönmemesi gerektiği fikrinin arkasında birleştik.

MK: Şahsen, hükümetin ‘yabancı ajan’ yasasının tartışmalarının başından beri halkın tepkili olduğunu dikkate alacağını düşünüyordum. Ama bu bir hayal ürünüydü. Yurttaşların pozisyonlarını yıllarca umursamayan hükümet şimdi neden umursasın?

EG: Protestolar ve tepkiler iki günde hızla artınca geri adım atmak zorunda kaldılar. Tarihin en kısa parlamento oturumu olmuş olabilir. Dört dakika içinde yasayı istediğini söyleyen 76 milletvekili, bu isteğini geri çekti. Yine de, yasanın geri çekilmesi hükümetin bu konudan, bu yasadan vazgeçtiği anlamına gelmiyor.

‘Yabancı ajan’ yasasının ileride tekrar gündeme alınması, parlamentodan geçmesi ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AP: Sanırım Gürcistan’daki herkes bu ilk çarpışmada galip geldiğimizi ancak önümüzde daha uzun bir savaş olduğunu biliyor. İktidar partisi, parti aktivistlerini ve şu anda partinin ana desteğini oluşturan aşırı sağcı grupları harekete geçirerek, protestoları şeytanlaştırmaya çalışarak konunun propagandasını yapmaya şimdiden başlattı. Gürcü Rüyası’nın söylem düzeyinde yasayı tanıtmaya devam edeceğine ve yakın gelecekte bu yasayı veya insan hakları ihlal eden başka yasaları benimsemeye çalışacağına inanıyorum. Gürcü toplumu olarak buna hazır olmamız ve zamanı geldiğinde gerekli tepkiyi yine göstermemiz gerektiğine inanıyorum.

MK: Öyle bir tehlike görüyorum maalesef. Yasa tekrar gündeme gelebilir. Zaten hükümet “toplumdaki duygular yatıştıktan sonra bu yasanın ne olduğunu daha net anlatmak için kampanyalar başlatacakları”nı söyledi.

Bu yıl 8 Mart Kadınlar Günü’ndeki feminist yürüyüş, yasayı protesto eden eylemle birleşti. Siz de protestoya katılıyordunuz. Bu deneyiminden bahseder misiniz?

EG: Bu eylemlerde en çok Z Kuşağı’nın önde olduğunu söylemem gerekiyor. Şiddet uygulayan, biber gazı ve TOMA’larla saldıran polislere karşı sarsılmaz bir şekilde durdular. Polisle alay bile ettiler. Göstericileri dağıtmak için polisin kullandığı çok yüksek siren sesleriyle dans ettiler ve o sese alkışla karşılık verdiler.

Bu yılki 8 Mart yürüyüşünü organize eden ekip, feministler için de ‘yabancı ajan’ yasasından daha önemli gündem yoktu. Son yıllarda gördüğüm en kalabalık 8 Mart yürüyüşüydü. Her yaştan, cinsiyetten, farklı geçmişleri olan insan yürüyüşe katıldı. İnsanlar birleşmişti. Son yıllarda herhangi bir dava için insanların bu denli örgütlendiğini hatırlamıyorum. Etk kelimeyle inanılmazdı.

AP: “2015’ten beri 8 Mart eylemlerinin bir parçasıyım ve yıllardır böyle bir birlik ve güç görmedim. ‘Total Hakimiyete Karşı Kadınlar Yürüyüşü’ saat 15.00’te Birinci Cumhuriyet Meydanı’nda başladı ve orada bile eyleme katılan insan sayısının olağanüstü olduğunu görebiliyorduk. Gürcistan Parlamentosu’nun olduğu yere vardığımızda insanlar çoktan orada toplanmıştı. Uykusuz geçen gecenin, polisle çatışmalardan, biber gazı yemekten sonra hepimiz öfkeliydik ve bir şeyleri değiştirmek için motive ve birlik olmuş durumdaydık. Hayatımda ilk kez 8 Mart’ta konuşmam, fikirlerimi ve öfkemi toplumla paylaşmam gerektiğini düşünüyordum. Fikirlerimi hiç bu kadar çok sayıda insanla paylaşmadığım için hayatımın en özel anıydı. Daha da önemlisi, polis şiddetine ve hükümetin insanları dağıtma girişimlerine rağmen protestolar hiç durmadı. Akşam saatlerinde hükümetin bizi dağıtmak için polis gücünü kullanmasına, polisin çok miktarda göz yaşartıcı gaz kullanmasına rağmen, insanlar geri dönüyor ve ülkenin ana siyasi sahnesi haline gelen alanı 24 saat boyunca terk etmiyorlardı.



Yazar Hakkında