Yunanistan’da Tempi bölgesinde 28 Şubat’ta meydana gelen ve 57 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının ardından başlayan grevler, 8 Mart’ta ülke genelinde kamu ve özel sektörün de katılımıyla devam ediyor.
Lise ve üniversite öğrencilerinin de katılımıyla başlayan genel grevde, üniversitelerde ders boykotları ve işgal eylemleri yapılıyor. Öğrenciler, Atina Üniversitesi binasına “Katiller, sizi devireceğiz” yazılı pankart astı.
Tren kazası sonrası Yunanistan Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis’in istifa etmesi Türkiye kamuoyunda yankı yarattı. Yaşanan felaketin sorumluluğunu alan ve istifa eden bakan imajı Türkiye’de deprem sonrası hiçbir istifanın yaşanmamasıyla karşılaştırıldı, komşu ülkenin hükümeti sorumluluk üstleniyormuş gibi tartışıldı. Ancak gerçekte yaşananlar başka.
Karamanlis, kazada ölen insanların ‘haksız yere yaşamını yitirdiğini’ söyledi ve ‘ölen insanların anısına’ istifa etmenin ‘görevi’ olduğunu belirtti. Oysa kısa süre sonra Karamanlis’in, Nisan’da yapılması planlanan ancak kazadan sonra erteleneceği yönünde tartışmaların olduğu parlamento seçimlerinde aday olacağı ortaya çıktı.
‘Bardağı taşıran son damla oldu’
Yunanistan’da yaşanan eylemlerde, genel grevde aktif rol alan, araştırma ve teknoloji alanında çalışan Gregory Tsardanidis, “Zaten iki hafta kalmış görevinden istifa etmiş oldu” diyor. Halkın, ülkede yaşanan yolsuzluk ve ihmalkârlığa uzun zamandır tepkili olduğunu söyleyen Tsardanidis, şöyle konuştu: “Sorumluların cezalandırılması, yani adalet istiyoruz. Demiryolunda değişiklikler yapılmalı. Bu kaza, insanları çok kızdıran sebeplerden sadece biriydi. Bu sadece bardağı taşıran son damla oldu. Burada yaşanan adaletsizlik çok büyük. Her zaman öyleydi ama mevcut hükümetle bu durum daha da arttı. Oligarklarla iç içeler. Son 30 yılda kimsenin yapmadığı kadar para çaldılar.”
Yunan hükümetinin yaşanan faciadan tren şirketi çalışanını sorumlu tutmasını eleştiren Tsardanidis, “Özelleştirme ile insanlar işten çıkarıldı. İtalyan şirket aynı işi yapmak için iki kişiyi çalıştırmak istemediğinden insanları işten çıkardı. Hatayı görebilecek başka çalışan yoktu. Trenlerin çarpışacağı saatler önce belliyken bunu takip edecek bir otomatik sistem de yoktu” diye konuştu.
‘Bağırarak geliyorum diyen kazayı beklemeyelim’
Yunanistan, demiryolu şirketi Trainose’u 2017 yılında İtalya’nın devlet demiryolları Ferravie dello Stato’ya 45 milyon avro karşılığında satmıştı. Demokratik Birleştirici Demiryolu Hareket Sendikası [DESK] 7 Şubat 2023’te yaptığı açıklamada olası kaza konusunda uyarıda bulunmuştu: “Güvenlik meseleleri bu hükümetin önceliği değildir… Bağırarak geliyorum diyen kazayı beklemeyelim, yetkililer timsah gözyaşları dökerek durum tespitleri yapmayı severler.”
Atina’da yaşayan mimar Paquita Gallego* da Yunanistan’da son yıllarda hız kesmeden devam eden özelleştirmelere dikkat çekiyor: “Herkes hüsranda. Hükümet tren istasyonunda çalışanı suçluyor. Yaşanan özelleştirilmeler, istihdamların azaltılması bu duruma yol açtı. Ana amaç para tasarruf etmek. Hükümet istifa etmeli. Ancak etmeyeceğini biliyorum çünkü bunun için bütün mekanizmalara sahip. Kimse suçu üstlenmedi, güvenlik sistemleri yoktu. Sistem çok eskiydi. Tren şirketine sistemleri yenilemek için fon sağlandı ama paranın nereye gittiğini bilmiyoruz. Şimdi de suyu özelleştirmeyi teklif ediyorlar.”
Pazar günü Yunanistan’ın birçok şehrinde eşzamanlı yapılan eylemlerin Atina ayağına katılan Gallego, polis şiddetinden bahsederken metro istasyonlarında bile halka saldırdıklarını dile getiriyor, buna rağmen 2012 yılından bu yana Sintagma Meydanı’nı o kadar kalabalık görmediğini vurguluyor: “Hükümet korkuyor. Başka yerlerde de polisin gerçekten şiddet uyguladığı gösteriler vardı. Sintagma Meydanı’nda ses bombaları, göz yaşartıcı gaz kullandılar. Meydanı boşaltmak istedikleri belliydi. Koşmaya başladık. Yıllar sonra gerçekten korktuklarına inanıyorum.”
Paquita Gallego, gösterilere katılmaya meraklı olmayanların bile bıktığını söylüyor: “Bu bir ihmal meselesiydi, bir hata değil. İnsanlar siyasi ve ekonomik durumdan kaynaklı öldürüldü.”
*isim değiştirilmiştir
Selanikli avukat Stefania Paputsi, Atina’da çalışıyor ve kazanın meydana geldiği tren hattını çok sık kullanıyor. Kaza günü yorgunluktan dolayı biletini iptal ettiğini ve herkesin o trende olabileceğini, bu fikrin de çok korkutucu olduğunu söylüyor. Paputsi, hükümet için kârın insanların hayatından daha üstün olduğunu söylüyor.
Stefania Paputsi’nin yaşadıklarını kendi kaleminden okuyalım.
‘Kaza değil, itibarsızlığın ve yolsuzluğun sonucu’
Bu, kuzey ve güney Yunanistan’ı birbirine bağlayan tek tren. Bu nedenle yıllardır vatandaşlar tarafından en kolay, nispeten kısa ve en ekonomik ulaşım yolu olarak tercih edildi. Özellikle 600 km’yi arabalarıyla (eğer varsa) veya otobüsle (ki bu çok yorucu) gitmek istemeyenlerin tercihiydi. İşte bu nedenle, her güzergahtaki ana yolcular, daha küçük şehirlerden gelen ve Atina’da okuyan ya da tam tersi Atina’dan gelen ve bu demiryoluyla ulaşılabilen büyük şehirler olan Selanik, Komotini (Gümülcine), Alexandroupoli (Dedeağaç), Larissa ya da Xanthi’de okuyan öğrencilerdi.
Özellikle bu trende çoğunlukla öğrenciler olduğunu belirtmekte fayda var çünkü hepsi Yunan Ortodoksların üç günlük tatilinden (Saf Pazartesi) dönüyordu. Tatilde ailelerinin veya başka şehirlerde yaşayan arkadaşlarının ziyaretine giden öğrenciler Selanik’e dönüyordu. Selanik’ten gelip Atina’da çalışan biri olarak son beş ayda ben şahsen en az 10 kez bu trene bindim. Tatilden sonra kendimi çok yorgun hissediyordum ve o trene binmemeye karar verdim. Selanik’te beni istasyondan alacak olan babam haberi alır almaz beni aradı. Bu haberi alan herkes için, ebeveyn ya da öğrenci, ilk şok hepimizin o trende olabileceği gerçeğiydi. Ardından felaketle ilgili ayrıntılar gün ışığına çıkarken öfke ve hiddet baş gösterdi. Çünkü hükümetin ilk andan itibaren utanmadan iddia etmesine rağmen bu bir kaza değildi; kronik ve sistematik itibarsızlığın ve yolsuzluğun sonucuydu. Bu bir devlet suçudur. Ve şimdi bir kez daha, hayatlarımızın ne kadar önemsiz olduğunun acı gerçeğinin farkına varmış, yıkık ve öfkeli bir toplumda yaşıyoruz.
‘Protestolar kitleseldi’
Protestolar refleks olarak başladı; her yerden, her evden, her mahalleden, her şehirden taşan öfkeden. Çok şeye katlandık, çok. İstediğimiz ve seçtiğimiz için değil, tekrarlanan ve çoklu şokun etkisi bazen böyle oluyor. Başınıza gelenleri idrak etmek ve tepki göstermek için vaktiniz olmuyor. Batıyorsunuz. Ancak toplum daha fazla ölüme, daha fazla suça, daha fazla itibarsızlığa, daha fazla otoriterciliğe katlanamıyor. Artık dayanamıyor.
Ben de sokaktaydım. Evlerinden çıkabilen insanların çoğu sanırım ilk üç gün sokaktaydı. Protestolar kitleseldi.
Özellikle OSE (Yunan Demiryolları Örgütü) işçilerinin pazar sabahı düzenlediği protesto sırasında polis, metro istasyonları dahil birçok yerde tonlarca kimyasal madde kullanarak kitlesel gösteriyi bastırmaya çalıştı. DELTA timi anne babaların, çocukların, yaşlı ve sağlık sorunları olanların da aralarında bulunduğu kalabalığa baskılar düzenleyerek dağıttı.
‘Bu bir kaza değildi’
Sol partiler, öğrenci dernekleri, işçiler, özgürlükçü ve özerk oluşumlar ve bağımsız siyasi partiler, ama çoğunlukla yurttaşlar katılıyor eylemlere. Ülkenin hemen hemen tüm şehirlerinde belli bir merkezi noktada eşzamanlı protestolara destek için çağrılar yapıldı. Çoğumuz bugünlerde yaşadıklarımızın karşısında yapabileceklerimizin asgarisini yapıp eyleme çıktık, hep birlikte haykırmak istedik.
Adalet talep ediyoruz, hukuki ve ahlaki adalet. Hükümetin istifasını ve insana yakışır bir hayat talep ediyoruz. Ortak sloganımız ise ‘Bu bir kaza değildi’.
‘Dilimizde tüy bitti’
Uzun süredir, Yunan Demiryolları Örgütü OSE çalışanları, kaza ihtimali konusunu ısrarla gündeme getiriyorlardı.
Görünüşe göre insanlar, HELLENIC TRAIN şirketinin bakım eksikliğini, personel yetersizliğini, cezai ihmalleri, işlerinin kendileri ve yüzlerce yolcu için her gün oluşturduğu tehlikeyi biliyorlardı. Böylece 28 Şubat 2023 Salı akşamı en az 350 yolcu ile Atina’dan Selanik’e giden IC62 treni (aynı günün öğle saatlerinde elektrifikasyondaki teknik bir arıza nedeniyle aynı güzergâh kesintiye uğramıştı) ve ters yönde hareket eden ticari bir tren çarpışıyor.
Hükümet, OSE’nin özelleştirilmesi sırasında sosyal yardımların sağlanması için demiryolu ağını bakım ve iyileştirme bahanesiyle milyonlarca avro sübvanse edilen HELLENIC TRAIN'in (bu avrolar, bahsi geçen şirketin çıkarlarına hizmet etti) sorumluluklarını ortadan kaldırmaya karar verir.
Başbakan, Tempi’deki olayı herhangi bir değerlendirmeye dayandırmadan ‘trajik bir insan hatası’ olarak nitelemekte acele etti. Halbuki demiryolu ağının itibarsızlığı ve tehlikeler konusunda çok fazla uyarı vardı.
Devletin bir yandan hata olasılığını azaltacak çalışma çerçevelerini sağlayarak, diğer yandan bilgi, deneyim, teknolojik kazanımlardan yararlanarak bizi hatalardan korumak için koordineli bir varlık olarak var olduğu varsayılır.
Çoğumuzun gideceğimiz yere varamayacağımızı düşünmeden çıktığımız yolda onlarca insanı kaybettik. İnsanların çocuklarının, kardeşlerinin, anne-babalarının, dostlarının, sevdiklerinin yasını tuttuğu, onlarca kişinin yaralandığı, işçilerin ve gönüllülerin yolcuları çıkarmaya ve kurtarmaya çalıştığı, güvenli, ekolojik, ekonomik ve keyifli kabul edilen bir ulaşım aracının ölüm tuzağına dönüştüğü, her şeyin özelleştirildiği, hayati gereklilik olan hizmetlerin ve malların satıldığı bir yer. Hayatımızın ne kadar savunmasız, çaresiz, korumasız olduğunu bize sürekli hatırlatan bir devletin topraklarında uyandık.
Bizim hayatlarımız, onların kârı.