Kamuoyunda en çok Çukur dizisinde canlandırdığı ‘Timsah Celil’ karakteriyle bilinen trans kadın oyuncu Meli Bendeli ile söyleştik. Beden uyum sürecinden sonra Türkiye sinemasının kendisine karşı benimsediği sessizliği, ‘etek giydiği için’ Şahmaran dizisinin kadrosuna alınmamasını, Meli olarak oynadığı ilk filmin çekimleri için Ermenistan’a yaptığı yolculuğu, mesleki hayallerini konuştuğumuz söyleşide Meli Bendeli’yi daha yakından tanıyoruz. “Mutlu değilim, huzurluyum” diyen Meli’ye kulak verelim.
Bilinen bir oyuncu olarak Türkiye’de sinema alanında yeni kimliğinizle nasıl var oluyorsunuz? Meli olarak sinemada varlığınızı anlatır mısınız?
Var değilim ki. En basiti, her sene sinema filminde oynardım. Bağımsız sinemadan bahsediyorum. Reklamlardan, diziden bağımsız bir alan. Daha ‘bilinçli’, felsefi ve politik adamlardan bahsediyoruz. Boş değiller, film çekiyorlar. Ama bu yaz hiç filmde yer almadım çünkü ben artık travestiyim. Kimse aramadı. Kişisel olarak aramalarından bahsetmiyorum. İş için. Üstelik hepsi de beni çok iyi tanır. Oyunculuğa ilk Emin Alper’in filmi ile başladım, 23 yaşındaydım. Şu an 33 yaşındayım. 23 yaşımdan beri Türkiye sineması için elimden geleni yaptım. Kendi getirdiğim ve filmde giydiğim kostümü başka filmde de giydim. Bağımsız sinemanın zorluklarına emekle göğüs gerdik; bir şeyler yapabilmek adına, yan yana durabilmek adına. Bu kişiler politik yönetmenler. Demek ki sözde politikler. Politik alan için kullanıyorlar, sözde yanındalar ama gerçekte yoklar. Neredeler bu abiler? Çok merak ediyorum.
Onların filmlerinde oynamak için travesti olmama gerek yok ki. Travesti rolü oynayayım diye travesti olmadım. Kadın hissediyorum zaten. Bana travesti diyen toplum. Ben kendimi zaten kadın görüyorum.
Kendinizi trans değil travesti olarak tanımlıyorsunuz hep. Toplum öyle atfettiği için mi?
Evet, toplum bize bunu söylüyor. “Sen bir travestisin” diyor. Dönmesin yani. Ülkemizde bunun adı travesti. Ben bunu biraz da gönül kırgınlığı ile söylüyorum. İnsanlar bana “Kendine travesti deme, sen bir kadınsın” diyorlar. Evet, ben bunu biliyorum ama o gönül kırgınlığıyla bunu söylüyorum. Esasen trans kadınım. Ameliyat olsun, olmasın. Kişinin beyanı önemli. Ben buyum diyorsan, osun. Gerisi mahremdir, saklıdır, özeldir, kişiseldir. Girilmez, sorulmaz.
Üçüncü cinse çıkıyor bu. Trans olarak ilk yaz mevsimimi geçirdim. Bu dünya karalık biraz. Biz geceleri varız. Gece öteleniyoruz, gündüz baş üstünde tutuluyoruz. Bu da enteresan. Bu benim değil, toplumun ikiyüzlülüğü. Ben ikiyüzlü olmamak için bu işe kalkıştım. Ben gece 3 ile 5 arasında birilerine don giymek için travesti olmadım açıkçası. Ta küçüklükten beri tam olarak kadın, kız gibi hissettiğim için oldum. Ama işte bizi öyle görüyorlar. Ben eskiden evlilik, sevmek, aile, böyle şeylerin hayalini kurardım. Ama bu yaz çok zordu. O yüzden de o hayalleri bıraktım açıkçası. Böyle şeylerin hayalini kurmak bile hayal, onu gördüm.
Beden uyum sürecinden sonra mı yaşadınız bunu?
Evet, tekrar hayata atladım. Eski halimdeyken hayattan geri çekmiştim kendimi. Yoktum. Çok temel, yeme içmelerime kadar kesilmişti. Durum epey vahimdi. Bu, benim için topluma tekrar uyumluluğum aslında. Şu an toplum içine çıkabiliyorum. Bu benim hayata dönüşüm. Burnumdan gelmezse eğer, hayata dönmeye çalışıyorum. Daha sosyalim. Eve giremiyorum. İnsan her gün üç kere kombin mi değiştirir? Ama giymek istiyorum. O kadar geç kalmışım ki. O his var yani. O aceleyle; oraya da gideyim, bunu da yapayım. Gördüm yazı, şimdi oturdum yerime.
Gece 3’le 5 arasında bir fantezi ürünüsün. Kadınlar zaten bir arzu nesnesi. Erkek üzerine o kadınlığı alınca, o dönme ile iyice bir fantezi ürünü oluyoruz. Fantezi ürünü demek ise gece 3 ile 5 arasında varsın, ötesi değil. Annemle konuşurken şimdiye kadar sevgi görmediğimi söylüyordum. Sevgiye açım. Yurt dışında evlilik yapmak, yaşamak daha mümkün belki ama burada yok. Ben metres olmak için travesti olmadım. Gizli saklı. Adam bunları aşmamış. “Yemeğe gidelim” diyorsun, “Yoo, eve söyleyelim” diyor. “Kahvaltı edelim”, “Yok, ben bir simit alıp geleyim”. Hep bir evde kapanma hali var. Evlilik çok mu iyi bir şey, bunu da tartışırız elbet. Ama hep bir özlem işte. Olmayacak şeyin hayali sadece.
Annenizle endişelerinizi paylaşabiliyorsunuz. Cinsiyet değişikliği süreci başlatmanıza, ‘Meli’ olarak hayatınıza devam etme kararınıza ailenizin tepkisi ne oldu?
Annem biliyordu. 2017’de askerlikten muaf olunca ona haber verdim. Annemi İstanbul’a çağırdım, o zaman İstanbul’da yaşıyordum. Ona trans olduğumu söyledim. O da “Gay olamaz mısın yavrum? Translık başka bir şey, gay ol bari” dedi. N’apsın kadın? Beş yılda alıştı. Ama babam bütün Türkiye ile, magazinle, haberlerle öğrenince psikolojisi bozuldu, çöktü. Dünyadan çekildi bu sefer. İlaç kullanmaya, terapi görmeye başladılar. Daha yeni yeni kendine geliyor. Onun için zordu. Benim için endişe ediyorlar. Böyle dolanmamda sıkıntı yok. Sadece bu çocuğa ne olacak diye endişeliler. Ben iş yaptıkça, içleri rahatlıyor. “Demek oluyor” diye düşünüyorlar.
Bu Şahmaran dizisi de benim oynayacağım son erkek rolüydü. Kendi kendime diyordum ki, “Son bir kez yapacağım, iyi para alıp işlemlere başlayacağım”. O iş olmadı. Ama ben “Lanet olsun bu piyasaya” diyerek harekete geçtim. Bekleyecek bir dakikam bile kalmadı. 30 yaşıma gelmiştim artık.
Şahmaran dizisindeki rolünüz onaylanmış, sözleşme taslağı gönderilmiş olmasına rağmen dışarıda ‘etek giydiğiniz için’ size verilmediğini açıklamıştınız. Bu süreçten bahseder misiniz?
2-2,5 sene önceki olay bu. Hiç gündemimde değil ama pandemiden çıkmıştık ve kiramı ödeyemiyordum. Annem sebebini sorup “E giymeseydin o eteği. Durum hepimiz için kritik” diyordu. Evimden çıktım, bodrum katı başka bir eve geçtim. Buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinamı sattım. O kadar zordu ki o dönem. Yoksa ben Şahmaran’da oynamışım, oynamamışım, bunlar geçti artık. Ama can acısı var. Bunlar başkası için alelade bir şey olabilir ama benim için öyle değil çünkü birikmiş bende. Oradan bir mobbing, buradan bir mobbing... Artık yeter. Ne yaptım ben size? Katil değilim, kimseyi öldürmedim. Sadece istediğim gibi giyinmek istiyorum. Gidin hırsızların, başkasının tabağında gözü olanların peşine düşün. Ben ülkemi seviyorum, niye gideyim başka ülkelere? Burada doğdum, ne olursa olsun.
Anladığım kadarıyla şu an çoğunlukla tiyatro oyunlarda yer alıyorsunuz.
Evet, küçük küçük bir şeyler oluyor. Ankara’ya taşındım. Beden uyum sürecinde orada daha rahat ederim diye düşündüm. Koşullar daha uygun. Oralıyım. Ankara’nın altyapısında bir trans kültürü var. Oradayım ve genellikle tiyatro oyunlarına çalışıyorum.
Aylar önce Youtube kanalınızda Ermenistan’da çektiğiniz vloglar paylaşmıştınız. Ermenistan’a neden gitmiştiniz?
Sinema filmi için oradaydık. Türk-Kürt-Alman yapımı bir iş. Ermenistan’da Ezidi köyünde yapıldı çekimler. Beden uyum sürecinde oynadığım ilk roldü, Elif diye bir kızı oynadım. Ötesi berisi sorulmadan, trans mı değil mi demeden, o kabulle oynadım. Orada dört gün kaldık.
Beden uyum sürecinden sora ilk rolünüz olduğunu söylediniz. Meli olarak Ermenistan’da, özellikle set dışında karşılaştığınız tepkiler nasıldı?
Belki kişisel bir şey ama sette Ermeni türküleri söyleyip sevdirdim kendimi. Giderken sarılarak ayrıldık. Yerevan’da şehri gezdiğimde bana benzeyen kimseyi görmedim. Daha çok Rusya’dan gelen insanlar gülüyorlardı bana. Onlar için komedi, komik bir şey. Böyle birkaç gülme ile karşılaşmıştım. Sokaklarda trans bireyler hiç görmedim ama aksi, negatif bir şeyle de karşılaşmadım.
Yerevan’dan Tiflis’e taksi ile yaptığınız yolculuğu da çekmiştiniz. Nasıl bir deneyimdi?
Adım Meli, taksi şoförü bana Milen diyordu. Gece benzinliklerde duruyorduk, sigara içiyoruz. Korkutucuydu bir yandan. Gecenin bir körü, Ermenistan’dan Gürcistan’a... Dağlar arasından gidiyoruz. Ama işim vardı, Ankara’ya dönmem gerekiyordu. İşi düşünüyorum, tiyatrodan izin almamıştım ve benim yüzümden oyun iptal olursa çok üzücü olurdu. Orada çalışan çok insan var, onları düşünüyordum. Yanlış bilet alındığı için Tiflis’ten dönmek zorunda kaldım ve gece uzun yolculuk yapmam gerekti. Kalırdım yoksa, Ararat’a baka baka, film gibiydi, çok güzel. Oradaki bütün süreç film gibi geçti.
Geçtiğiniz sınır kapılarından birisinde kimliğinizi kaybetmişsiniz. Meli olarak eski kimliğinizin kaybıyla Ankara’ya daha ferahlamış döndüğünüzü de belirttiniz. Bu nasıl oldu?
Ben kim olduğumu biliyorum. Ama dilini bilmediğim bir yerde, sınır kapısında duran memurlara kendini anlatıyorsun. Anlattıkça o kimlik kayboluyor ve aslında senin beyanın güçlenmeye başlıyor. Ermenistan’dan geçiyoruz, sonra Gürcistan’ın güvenliği... Anlattıkça güçlenmeye başladım. Kimlik de kayboldu. “Ben Mali’yim işte” dedim.
Kültürlere, insanlara merakım yüksek. İşimiz insanlarla olduğu için çok herkese, her şeye karşı hevesliydim. Öğrenmeye açık biriyim. Benim için çok değişik bir deneyim oldu diyebilirim.
Peki, bugünkü Meli’ye dönelim. Sinema, tiyatro alanında Meli olarak planınız, hayaliniz nedir?
Ben işimi çok seviyorum. Bu sebepten ötürü bir sürü iş kaybettim, yine de bir sürü iş yaptım. Gittiğim yerde ne oynamam gerekirse ona odaklanırım, onu oynarım. Kendimi kapattım, başka rollerde kendimi unuttum. Ve şu an kendime kavuştum, ama bu sefer de rol yok. Bu nasıl bir çelişki? Ülkedeki oyunculuk anlayışı da realite şov gibi olmuş. Oyunculuk dediğimiz, başka biri olabilme fikridir. Ama bu ülkede herkes kendi olduğu kişiyi oynuyor. Beni en çok ‘Çukur’ diye bir diziden tanıdılar. Beni ‘Çukur’daki çocuk zannettiler çünkü herkes kendini oynuyor. Herkes kendini zaten oynar, mesele sanat icrasıdır, marifettir.
Ben işimi yapmak istiyorum. Başka şeyler yapmaya mecbur kalırsam ben utanmayacağım, piyasa utanacak. Bu kadar.
‘Mutlu değil, huzurluyum’
Söyleşi bittiğinde, Agos’un fotoğrafçısı Berge Arabian’ın “Mutlu musunuz?” sorusunu Meli Bendeli şöyle cevapladı:
“Mutlu değilim, kendimden memnunum en azından. Mutluluk başka bir şey. Huzurluyum. Evet. Batakta da olsam, ki değilim şükürler olsun, onu bile gözüm görmüyor. Artık ne iş yaparsam yapayım. Beni bu şekilde kabul eden her yerde çalışırım. İlla diretmem tiyatroymuş, sinemaymış, sanatmış… ben elimden geleni yaptım, piyasa utanacak bundan sonra. Kendim olayım da. Bu piyasa bana hiçbir zaman kendim oldurtmadı. Feminen çocuk her zaman zararlıydı televizyonda.”
Meli Bendeli kimdir?
1989 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Erdal Beşikçioğlu'nun yönettiği ‘Woyzeck Masalı’ isimli tiyatro oyunundaki oyunculuk performansı ile geniş çevrelerce tanındı. Tiyatro çalışmalarının yanı sıra 2010 yılından bu yana film ve dizilerde rol almaya başladı.
2015’te ‘Hatırla Gönül’ dizisinde yer aldı. 2018’de ‘Çukur’ dizisinde ‘Timsah Celil’ karakterini canlandırmaya başladı; ancak ilerleyen zamanlarda diziden ayrıldı. En son Show TV’de yayınlanan ve 2021’de final yapan ‘Cam Tavanlar’ dizisinde oynadı.
19 Kasım 2021’de prömiyeri yapılan, Elvin Beşikçioğlu’nun yönettiği, Erdal Beşikçioğlu’nun genel sanat yönetmenliğini üstlendiği Tatbikat Sahnesi’nin oyunu ‘Miriam Yasta’da başrolde oynuyor.