Rusya, ABD ve AB’nin Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecinde arabuluculuk yapmasından endişeli. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş sonucunda bölgede Rus nüfuzu giderek azalırken, Batılı ülkelerin Ermenistan-Azerbaycan sınırına AB sivil misyonu sevketmesini, Batı'nın bölgede etkisini genişletme girişimleri olarak görülüyor.
Avrupa Birliği tarafından kurulmuş olan yeni bir platform olan Prag’taki Avrupa Siyasi Topluluğu’nun ilk buluşmasında, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Avrupa Konseyi Başkanı Michel’in girişimleriyle, 6 Ekim 2022’de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile dörtlü bir toplantı gerçekleştirildi. Prag görüşmesinden çıkan temel sonuç, Ermenistan ve Azerbaycan’ın birbirinin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tanıyacağını belirten 1991 Alma-Ata Deklarasyonu’nun uygulanacağı yönündeki referans oldu. Bunun sınır belirleme komisyonlarının çalışmasında temel olarak alınacağını onaylamış oldular. Ermenistan ve Azerbaycan görüşmesini takiben Nikol Paşinyan ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. İki lider arasındaki ilk resmi görüşme oldu bu.
Azerbaycan’ın Ermenistan ile barış antlaşmasını imzalamak için acele etmesinin nedenlerinden birisinin Türkiye’de yaklaşmakta olan genel seçimler olabileceğine dair bir görüş var. İktidar ve ana muhalefet partileri Azerbaycan’a koşulsuz destek vermiş olsalar da, (Türkiye’yi tarafsız kalmaya ve dengeli bir politika izlemeye davet eden HDP dışında) Türkiye’de muhalefetin kazanması durumunda, muhalefet bloğunun Rusya’ya dair nasıl bir politika izleyeceği hala belli değil. Türkiye Rusya’ya yönelik Batılı yaptırımlara katılmayan tek NATO müttefiki olarak kalmaya devam ediyor. Bu da Batılı ülkelerin Ankara’ya yönelik -yaptırımların etkisinden kurtulmak için Rusya’ya yardım etmekle suçlayan- eleştirilerinin giderek büyümesine sebep oluyor. Bu yüzden 2023 seçimlerinde galibiyet alması durumunda Türkiye’deki muhalefetin, -özellikle de Putin’in Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşı kaybetmesi durumunda- ne dereceye kadar Rusya’yla stratejik ittifakı devam ettireceği belirsiz.
Karabağ’ın durumu
Prag’taki görüşmede 1991 Alma Ata Deklarasyonu’na bağlılığı ilan etmek, Paşinyan Hükümeti açısından, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın parçası olarak tanınacağı şeklinde yorumlanabilir. Aliyev Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın iç meselesi olduğunu ve kendi vatandaşları ile nasıl konuşacağına Azerbaycan hükümetinin karar vereceğini sürekli bir şekilde beyan ediyor. Birkaç konuşmasında Paşinyan Ermenistan toplumunu yavaş yavaş Karabağ’ın statüsü ile ilgili çıtayı düşürme fikri ile uzlaşmaya hazırladı. Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanıma politikası ile ilgili ağır eleştirilerle karşılaşan Paşinyan, Dağlık Karabağ ihtilafını, Ermenistan galip olarak daha avantajlı bir konumda çözemeyen önceki hükümetleri suçluyor. Mevcut siyasi krizdeki kendi hükümetinin rolünü kabul etmekte ise isteksiz.
Sınıra AB misyonu
Prag zirvesinin bir başka sonucu Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Avrupa Birliği’nin Ermenistan’ın Azerbaycan sınırına AB sivil misyonunu sevk edeceği yönündeki duyuru oldu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ertesinde değişen bölgesel jeopolitik durum, Batılı aktörlerin, Azerbaycan-Ermenistan müzakere sürecine daha proaktif bir şekilde müdahil olmalarını mümkün kıldı. 2020 savaşının ardından AGİT Minsk Grubu’nun eylemsizliği göz önüne alındığında, Bakü ve Erivan arasında ikili görüşmelerin koordinasyonunu sağlamaları ve AB sivil misyonunun konuşlandırılması, AB’nin Ermenistan-Azerbaycan sınırını Ermenistan tarafından gözetleyerek bölgede daha büyük insani krizleri önlemeye hazır olduklarının işareti olarak okunabilir. AB sivil misyonu, Ekim ayında ve en fazla iki ay sürecek şekilde görev yapacak, bu da yeterli bir zaman dilimi değil ve daha ziyade bölgede AB müdahalesinin kısıtlı kapasitesini gösteriyor.
Prag’dan sonra St. Petersburg
Prag görüşmesinden hemen sonra Paşinyan ve Aliyev St. Petersburg’a doğru Bağımsız Devletler Topluluğu’nun resmi olmayan bir zirvesine iştirak etmek için yola çıktı. Rusya’ya yönelik büyüyen izolasyonun arka planında Rusya Devlet Başkanı etrafında eski Sovyet ülke liderlerinin bir araya gelmesi, eski Sovyet çeperinde Moskova’nın hala öncü aktör olduğu imajını yansıtma çabasını gösteriyor. Rusya, ABD ve AB’nin Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecinde arabuluculuk yapmasından endişeli. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş sonucunda bölgede Rus nüfuzu giderek azalırken Batılı ülkelerin Ermenistan-Azerbaycan sınırına AB sivil misyonu sevketmesi, Batılı ülkelerin bölgede etkisini genişletme girişimleri olarak görülüyor.
Ermenistan’da Rusya’ya yönelik memnuniyetsizlik
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, uluslararası yaptırımlar ve Batılı ülkelerin Ukrayna’daki savaş ile meşgul olması 13-14 Eylül’de Azerbaycan’ın bu sefer Ermenistan Cumhuriyeti’nin egemenliği altındaki topraklara yönelik 207 Ermenistanlı ve 80 Azerbaycanlı askerin ölmesine sebep olan saldırıyı gerçekleştirmesi için cesaret verdi. Ermenistan liderliği, iktidar yanlısı medya ve toplumun bazı kesimleri, resmi müttefik Rusya’nın KGAÖ anlaşması taahhütleri çerçevesinde Ermenistan’a askeri yardım sağlama yükümlülüklerini yerine getirmemesi ile ilgili duydukları memnuniyetsizliği dile getirdi. Eylül ayında Ermenistan topraklarında yükselen gerilim gösterdi ki Rusya, Ermenistan-Azerbaycan ihtilafında taraf alma konusunda isteksiz ve ne Azerbaycan ile, ne de -Batılı ülkelerin yaptırımlarıyla birlikte daha önemli hale gelmiş olan- Türkiye ile ilişkilerine zarar vermek istiyor.
Dağlık Karabağ Ermenilerinin kaderini hala belirsiz tutan mevcut müzakerelerden çıkan bir başka önemli soru ise, 2025’in sonuna kadar görevine devam etmesi beklenen Dağlık Karabağ’daki Rusya barış güçlerine ne olacağı. Mevcut durumda Rus barış güçlerinin sorumluluğu altında bulunan Ermeni nüfusa sahip Dağlık Karabağ bölgesi, Azerbaycan’a dahil edildiğinde, Rusya barış güçlerinin varlığını uzatmanın bir anlamı kalmayacak. Bu, Rusya barış güçlerinin bölgeye sevk edilmesinden mutsuz olan Azerbaycan hükümetini ve toplumunun çok büyük kısmını memnun edecek bir senaryo.
Barış anlaşmasına yönelik anlaşmazlıklar
Ermenistan ve Azerbaycan arasında gelişen ve beş ana maddeden oluşan barış anlaşması taslağına Yerevan hükümeti, Azerbaycan içerisinde tanımlanmış bir ‘Ermeni Karabağ’ bölgesinin hayatta kalmasını sağlamaktan bahseden altıncı bir madde sundu. Ancak Bakü bunu reddetti. TV Net’e verdiği bir röportajda Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği desteğin devam ettiğini ve Ermenistan’ın barış anlaşmasını beş ilke temelinde imzalaması gerektiğini tekrar dile getirdi. 30 yıl boyunca Dağlık Karabağ ihtilafı ile ilgili gerçekleştirilen müzakerelerin yapısal bir sorunu, Dağlık Karabağ nüfusunun bir aktör olarak dikkate alınmaması oldu. Bu durum, Dağlık Karabağ Ermenilerinin, Bakü -Yerevan arasında varılacak bir anlaşmaya herhangi bir söz hakkına sahip olmadan uyacakları realitesini yaratmış oldu.
Azerbaycan için “doğru an”
Azerbaycan ve Ermenistan arasında yürütülen gizli diplomasi, sürece ve barış anlaşması maddelerine bilgi erişiminin kısıtlanması, iki ülkedeki sivil toplumu kenara itmeye devam ediyor. Ermenistan’ın zayıflamış konumu ve Rusya’nın resmi müttefikini koruyamaması, Bakü’nün, Ermenistan üzerinde kendi istediği koşullarda bir barış anlaşması imzalamak için uyguladığı baskıyı yoğunlaştırması için elverişli bir an olarak görülüyor. Azerbaycan’ın agresif himayeci retoriği ve tartışmalı Zangezur Koridoru’nun geçmesi istenen Ermenistan’ın güney kesimi üzerinde tarihsel hak iddia eden Azerbaycan devleti söylemlerinin dolaşımı ile birlikte bu baskı, sürdürülebilir bir barışı mümkün kılmaktan çok uzak. Ermenistan tarafının ulaşım hattını açmakta ısrar etmesi, Azerbaycan’ın ise Syunik bölgesinde Ermenistan’ın kontrol etmeyeceği yol olarak bir “koridor” talep etmekteki ısrarı, “Zangezur koridoru” etrafında oluşan belirsizlik, en çekişmeli meselelerden biri olmaya devam ediyor.
Uluslararası Kriz Grubu’nun son raporuna göre Bakü’nün büyüyen askeri hakimiyeti, onları daha kritik bir hat almaları için cesaretlendirebilir, bu da Ermenistan’da çok ağır bir siyasi kriz yaşamasına ve Ermenistan hükümetinde Bakü ile gerçekleştirilecek herhangi bir barış görüşmesinin boşuna olacağı yönündeki kanaatinin güçlenmesine sebep olabilir.
44 gün süren savaştan bu yana 2 yıl geçti ve sözlü vaatler dışında Azerbaycan hükümeti Dağlık Karabağ’daki Ermeni nüfusun endişeleri ile ilgili, fiziksel ve kültürel güvenliklerini sağlayacak, güven inşa edecek mekanizmaları geliştirecek herhangi kapsamlı bir belge geliştirmeyi başaramadı. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki büyüyen güç farkı, Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması etrafındaki mevcut belirsizlikler, güven inşa etmeye yönelik tedbirleri içeren somut bir yol haritasının olmayışı ve Dağlık Karabağ Ermenilerinin maddi güvenliğinin garanti altına alınmayışı ile birlikte, uzun dönemli sürdürülebilir barışa dair umutlar muğlak gözüküyor.