HDP Milletvekili Garo Paylan, Anadolu'da kültürel miras gezilerine ve incelemelerine devam ediyor. Van, Muş ve Bitlis’te bulunan kilise ve manastırları yakından inceleyen Paylan, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan eserler için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çağrıda bulunmuştu. Diyarbakır’da da benzer bir gezi gerçekleştiren Paylan, gözlemlerini Agos'la paylaştı.
Paylan, şehrin tarihi dokusunun korunması için mücadele verdiğini, tarihi evlerin Hükümetçe silindiğini söyledi.
Anadolu’nun medeniyetler beşiği olduğunu vurgulayan ve Diyarbakır’ın önemli bir merkez olduğunu hatırlatan Paylan şöyle konuştu:
“Anadolu ve Mezopotamya ilk yerleşik toplumlarının oluştuğu yer. Diyarbakır da bu anlamda çok önemli bir merkez. Binlerce yıllık bir hikayesi var. Neolitik çağdan kalma atalarımızın yaşadıkları mağara evleri gördük. Beton yapılaşmayı da gördük. Bu medeniyete saygısız bir yapılaşmayı da maalesef gördük. Diğer medeniyetlerden kalma pek çok yapıları gördük. Kiliseleri, manastırları inceledik, büyük bir bölümünün yok edildiğini ve ayakta kalanların da yok olma üzere olduğuna tanık olduk. Bunu da kamuoyunun dikkatine sunmaya çalıştık. Bu farkındalığı Muş, Bitlis ve Van’da başlatmıştık. Diyarbakır’da yaptığımız gözlemleri TBMM ve Kültür ve Turizm Bakanlığı gündemine taşıyoruz.”
“Beton evler Diyarbakır’a ihanettir”
Diyarbakır’ın Göbeklitepe’si olarak bilinen antik mağara kente AKP’li bir yöneticinin konut diktiğini ifade eden Paylan, “Bu büyük bir aymazlıktır” dedi. Paylan şöyle devam etti:
“Çermik ve Çüngüş’te eski yerleşim yerleri yok edilmiş. Geriye kalan kilise kalıntıları da yok olmak üzere. Definecilerin insafına bırakılmış durumda, bunlara herhangi bir koruma yok. Ve Diyarbakır’ın kalbi Sur, en çarpıcı nokta. Bugünlerde Diyarbakır’da kültür festivali yapılacak. ‘Kültür Yolu’ diyorlar ama orası beton yol. ‘Diyarbakır’ı Toledo yapacağız’ diyenler şehri yerle bir ettiler. Tarihi evleri yok ettiler ve üzerine beton ev yaptılar. Beton evlerin üzerine de taşlar yapıştırdılar. Ama o beton evler Diyarbakır’ın tarihine ihanettir. Dar sokakların yerine 15 metrelik bulvarların açılması ihanettir. Bazı yerler restore edildi ama Diyarbakır’ın dokusu yok edildi. Bugün, 30 yıl önce Diyarbakır’dan ayrılan bir Ermeni şehre gelse kendi çocukluğundan bir şey kalmadığını görecek ve büyük bir hüzünle karşılaşacak. Ben de bu hüznü yaşadım. Sur’un eski haline getirilmesi için mücadele veriyorum. Diyarbakır Sur, 5000 yıllık atalarımızdan bize kalan bir miras. Bu hafızaya saygı için ve bu mirası korumak için konuyu TBMM gündemine taşıyacağım.”
‘Sur’un etrafında bir şey kalmamış’
Surp Sarkis Kilisesi’nin restorasyonu için vakıf yönetiminin çaba sarf ettiğini belirten Paylan, ancak Sur’un tarihi yapısının yok edildiğini kaydetti:
“Surp Sarkis Kilisesi büyük oranda yıkılmıştı, orada restorasyon projesi var. Kilisenin onarımı için vakıf yönetimi önemli bir mücadele veriyor. Mesele sadece kilisenin restorasyonu değil. Surp Giragos Kilisesi yapıldı, bu konuda çok mutluyum. Şu an işler durumda. Ama Kilise’nin etrafında, Sur’un etrafında bir şey kalmamış. O dokudan geriye bir şey kalmadı. Sonuç olarak Türk, Kürt, Ermeni, Süryani binlerce yıl boyunca orada ortak bir medeniyet üretti. Kiliseler mahalleleriyle birlikte vardır. Kilisenin etrafındaki mahalle yok olmuşsa o kilise sadece sembolik olarak kalır. O kiliselerin etrafındaki Ermenilerin, Süryanilerin, Kürtlerin yaşadığı mahallenin dokusu korunmalıdır. Bu koruma şu an yok. Surp Sarkis Kilisesi’nin de onarılması için mücadele vereceğiz. Kilise ile birlikte etrafındaki dokunun korunması için elimizden gelen mücadeleyi veriyoruz.”
‘Bir havra nasıl özel mülkiyet olabilir?’
Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde bulunan sinagogu da yakından inceleyen HDP Milletvekili Paylan, yapının özel mülkiyet haline geldiğine dikkat çekti:
“Anadolu’da Yahudilerin varlığı hakkında insanlar çok az şey biliyor. Belki bu mirasa sahip çıkanlar bunu zaman zaman gündeme taşıyor ama Anadolu’da Yahudiler’in yaşadığına dair pek bir farkındalık yoktur. Oysa Anadolu’nun pek çok yerinde Yahudiler de yaşıyordu. Tıpkı Diyarbakır’da olduğu gibi. Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde çok önemli Yahudi nüfusu vardı ve çok güzel bir havra yapmışlardı. Ama şu an o havra öksüz durumda ve yıkılmak üzere. Orası depo olarak kullanılıyor, birkaç kalasla ayakta kalmaya çalışıyor. Bir sarsıntı olsa orası yıkılacak. Bu havranın korunması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na soru önergesi verdim. Ama yaptığım konuşmalarda diyorlar ki ‘Efendim, orası özel mülkiyet. Biz bir şey yapamayız.’ Ama bu kabul edilemez. Bir havra nasıl özel mülkiyet olabilir? Bir cami nasıl ki özel mülkiyet olamazsa bir havra da özel mülkiyet olamaz. Onlar kültürel varlıktır ve bir inancın kutsal yeridir. Bu demokratik ülkede kabul edilemez. Derhal kamulaştırma çağrısı yaptım ve restore edilip ilgili cemaate teslim edilmesini teklif ettim. Bu mücadelemi de TBMM’de de sürdüreceğim.”
Topluma çağrı
Garo Paylan, tarihi yapıların korunması için Ermeni toplumunun da sorumluluk alması gerektiğini söyledi ve çağrıda bulundu:
“Çüngüş’teki Sirahayyats S. Asdvadzadzin Manastırı, bütün deprem ve definecilere rağmen ayakta duruyor. Kışın kara, yazın yüksek derece sıcağa dayanmış durumda. Hâlâ da dimdik ayakta. İnanılmaz bir taş işçiliği yapılmış. Ermeni taş ustalarının yaptığı o muhteşem kilise ve manastırlar zamana meydan okuyor. Ama artık yorgunlar. Bu konuda sorumluluk alınması gerekiyor. Başta Kültür Bakanlığı’nın sorumluluk alması gerekiyor. Ama biz Ermeniler de sorumluluk almalıyız. Atalarımızın yaptığı kültürel varlıkları korumak için daha çok mücadele vermeliyiz. Ben de elimden geleni yapıyorum. Tüm dünyadaki Ermeniler olarak kültür varlıklarının korunması için daha fazla sorumluluk almalıyız.”