Erden Akbulut ve Erol Ülker’in Yordam Kitap tarafından yayımlanan 'TKP, Komintern ve Kürt İsyanları' çalışması Türkiye sosyalist hareketinin bu ilk kuşak temsilcilerinin Kürt meselesine bakışlarına dair daha tafsilatlı bir okuma imkanı veriyor ama bundan da önemlisi daha adil bir okumaya davet ediyor.
TKP’nin ve parçası olduğu Komintern’in Türkiye’de ulusal soruna dair düşüncelerini ağırlıkla cumhuriyetin ilk 15 senesine sığan Kürt ‘isyanları’ vesilesiyle serdettikleri kanaatleri üzerinden biliyoruz. Bu kanaatlerin epey temsil edici örneklerini Mete Tunçay’ın ‘Türkiye’de Sol Akımlar’ında ,(1) Doğu Perinçek’in ‘Komintern Belgelerinde Türkiye’sinde (2) ve çok temsil edici olmasa da Hikmet Kıvılcımlı’nın meşhur ‘İhtiyat Kuvvet: Şark’ında (3) bulmak mümkün. Bu metinler şunu gösterir: Komintern, İngiliz emperyalizmine karşı desteklemeye karar verdiği yeni rejime muhalif oldukları, TKP ileri gelenleriyse irtica, feodalizm ve emperyalizmle işbirliğini temsil ettikleri gerekçesiyle, Kürt isyanlarına karşıdır. Mesela, Kerim Sadi’ye kalırsa Kürt ayaklanmacılar “kafasına kurun-u vustayı dolamış yobazlar” (Tunçay 2000: 195), İsmail Bilen’e göre de “feodal unsurlar”, “aşiret reisleri” ve onların “kiralık adamları”ydı (Perinçek 1994: 66).
Öte yandan, TKP’lilerin dönemin Kürt isyanlarına bakışının bu motiflerden özgürleştiği anlar da yok değildi. Örneğin, 1930’da yayımlanan faaliyet programında TKP, Kürt ayaklanmasının ardında mürtecilik ve emperyalizm işbirlikçiliği kadar köylülüğün mazlumluğunu da bulmuştu. (4) Kürt isyanlarını diğer TKP’liler gibi genel olarak mürtecilikle ve emperyalizm işbirlikçiliğiyle ilişkilendiren Kıvılcımlı, 1930’daki Ağrı Ayaklanmasını da emperyalizme dayandığı için irticai bulmakla beraber aynı zamanda “memleket içinde, bir millet olarak ezilen Kürtlüğün ezen Türk burjuvazisine karşı isyanı”, bu itibarla da “ileri ve devrimci bir hareket” olarak görüyordu. (5)
Daha adil bir okuma
Erden Akbulut ve Erol Ülker’in Yordam Kitap tarafından yayımlanan ‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ çalışması (6) Türkiye sosyalist hareketinin bu ilk kuşak temsilcilerinin Kürt meselesine bakışlarına dair daha tafsilatlı bir okuma imkanı veriyor ama bundan da önemlisi daha adil bir okumaya davet ediyor. Kitap TKP’nin Kürt meselesi ve Kürt isyanları hakkındaki kanaatlerinin serdedildiği bildik metinlerle beraber, bir kısmı daha önce başka dillerde, bir kısmı da kısmi olarak yayımlanmış belgelere ve Kürt isyanlarıyla doğrudan ilgili olmayan evrak ve metinlere yer veriyor. Türkçe okuyanların erişiminden uzak kalan bu yeni belgeler, mevzu hakkındaki bilgimizi genişletirken, Erden Akbulut’la Erol Ülker’in hem bu belgelerle ilgili ilk elden değerlendirmeleri hem de öncesinde yayımlanmış ve değerlendirilmiş kimi belgeleri ikinci bir okumaya tabi tutarak yaptıkları çözümlemeler, TKP’nin Kürt meselesine bakışının bildiğimizden, en azından benim bildiğimden, daha nüanslı ve biraz da geçiştirilmiş olduğunu gösteriyor. Bu itibarla da ‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ TKP’nin Kürt meselesine bakışına dair daha adil bir değerlendirmenin önünü açıyor.
Kitapta yer verilen belgelerden ilk elde anladığımız yeni olarak şu: Kürt meselesinden ve Kürt isyanlarından bağımsız olarak, TKP 1925 öncesine denk düşen ilk senelerinde farklı milletlerin aynı siyasi birim altında ve federasyon ilkesi etrafında birliğinden yanadır. SSCB’nin ilk dönem milliyetler siyasetiyle uyumlu bu perspektifin 1930’a gelindiğinde Kürt meselesi etrafında da savunulduğu ve Kürtlerin özerk bir cumhuriyet olarak Türkiye içerisinde yer almalarının uygun görüldüğü anlaşılıyor.
TKP ve azınlıklar
Belgelerin gösterdiği, en azından görünür kıldığı, diğer bir yeni veri de TKP’nin Cumhuriyetin azınlıklara reva gördüğü muameleyle ilgili. Kitapta yer verilen bir çok belge TKP’nin oldukça istikrarlı bir biçimde hem Kürtler ve Lazlar başta olmak üzere Müslüman ‘azınlıkların’ maruz kaldıkları asimilasyona, hem de Müslüman olmayanların gördüğü zulme karşı çıktığını gösteriyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında beliren sosyalist örgütlenme ve inisiyatifleri TKP çatısı altında bileştiren 1925’teki Akaretler Kongresine sunulan parti program taslağında cumhuriyetin Türkleştirme siyasetine karşı çıkan TKP, 1931 yılında basılan 1930 yılı faaliyet programındaysa bu konuda daha kararlı bir tutum almış ve “Halk fırkasının müslüman ekalliyet¬leri zorla türkleştirmek ve hırıstiyan ve musevî ekalliyetleri de ezmek siyasetine her vasıta ile muhalefet” edeceğini duyurmuştur. Hülasa, kitapta yer bulan belgeler Kürtlerin ve Müslüman olmayan azınlıkların ‘teorik’ olarak neye hakları olduğu konusunda TKP’yle dönemin rejimi arasında kayda değer bir uçurum olduğuna işaret ediyor.
Eskiler ve Yeniler
‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ TKP’nin Kürt meselesine bakışına dair daha nüanslı bir okumaya imkan vermesi itibarıyla ve meraklısı için de erişilmemiş belgeleri erişilebilir kılmış olması hasebiyle önemli, kıymetli bir çalışma. Öte yandan, bu kıymetli çalışma sadece sözünü ettiğim türden nüansları göstermiyor tabii ki. Bir de TKP hakkında bildiklerimizi teyit ediyor.
Teyit edilenlerden biri TKP’nin ve daha genel olarak sosyalist hareketin milli meseleyi düşünme biçimindeki yetersizlikle ilgili. ‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ da gösteriyor ki, genel olarak sosyalist hareket gibi TKP de milli meselenin hem cesametini hem de karmaşıklığını bihakkın kavrayabilmekten uzak olmuş. TKP’lilerin, köylüler ve işçiler başta olmak üzere, sıradan insanların milletlerinde, dillerinde, kültürlerinde ne buldukları, baskıya maruz kaldıklarında, ekonomik dertleri, sömürülmeleri dururken neden dillerini, dinlerini, kültürlerini sahiplendikleri üzerine pek düşünmedikleri çok belli. Yasal ya da iktisadi eşitliğin kültürel meseleleri ikincilleştireceği yolundaki liberal ya da sosyalist iyimserlik, akranları gibi TKP’lileri de derinden etkilemiş belli ki.
Keza, istisnalar ayrı bahis ama TKP’liler ve TKP, genel olarak sosyalist entelektüeller ve hareket gibi milli meselenin başka meselelerle iç içe geçmişliğinden bihaber görünüyor. Milli kimlikle dini kimlik, Kürtlükle aşiret, Kürtlüğü savunmakla devletin erişiminden uzak durmak arzusu arasındaki ilişki TKP’lilerin görüş menziline girmiş değil. Din ve milliyet, sermayedarların işçileri “esaret ve sefalet içinde bırakmak için” kullandıkları “en adî hile ve tuzaklardır” (s. 51) TKP’lilere göre.
Teyit edilen diğer bir şey de şu: Aralarındaki bütün ihtilafa rağmen, TKP’yle gadrine uğradığı Kemalist rejim daha geniş bir düzeyde aynı düşünsel iklimde nefes almaktadır. Bu durum bilhassa iki yerde tezahür etmektedir: Geleneksel toplumsal yapıların ‘neliğine’ ve bu yapılarla ne yapılacağına ilişkin olarak. Kemalistler gibi TKP’liler de Kürtlerin ya da diğer insanların din, aşiret ya da modern devletin erişiminden uzak kalmak gibi geleneği sürdüren ısrarlarının genellikle karanlık yönüyle ilgilenmiş, bütün bu ısrarda bir de aydınlık bir yan bulunabileceğine, bütün bu ısrarın daha iyi bir dünyaya dair bir arzu, bir tür protesto olabileceğine kayıtsız kalmış görünüyorlar. Kıvılcımlı hariç. Kıvılcımlı’ya göre “Şark köylülüğü eski devri ararken sadece yeni devre, cumhuriyet burjuvazisinin sömürüsüne karşı, kendine has dili ile protestoda” bulunuyordu.” (7)
‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ bildiklerimizi teyit ettiği kadar, bildiğimiz ama yeterince değerlendirmediğimiz şeyler de olduğunu gösteriyor. Yine, en azından benim açımdan. TKP’yle, seksiyonu olduğu Komintern arasındaki ilişki pek iyi bilinmekle beraber bu ilişkinin SSCB Türkiye arasındaki ilişkilere dair söyledikleri çok vurgulanmış değil. ‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ bu ilişkiye dair de önemli şeylere işaret ediyor, bugüne dair de işaretler çakarak.
SSCB ve Kürt isyanları
Malum, dönemin SSCB’si açısından Türkiye’nin Batıyla ve bilhassa İngiltere’yle ihtilaf içerisinde kalması epey kıymetliydi. SSCB’nin Kürt isyanlarına da bu gözlükle baktığını ve İngiltere’ye karşı potansiyel müttefik olarak gördüğü Türkiye’yi zayıflatabileceği mülahazasıyla, bu isyanlara karşı çıktığını da biliyoruz. Haddizatında SSCB için müttefiklik potansiyeli hasebiyle Türkiye, sadece ezilen bir ulus olarak destekleyebileceği Kürtlerden değil, TKP’den, Türkiye sosyalist hareketinden de önemliydi. Öyle ki, bu kıymet terazisi TKP’nin Cumhuriyeti rahatsız etmeyecek bir forma davet edilmesine, partinin ‘desantralizasyonuna’ yol açacaktı. Hülasa, ‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’nda yer bulan belgeler, dönemin ulusal hareketleri gibi sosyalist hareketlerin de SSCB açısından jeopolitik kıymetleri derecesinde değerlendirildiklerini bir kez daha hatırlatıyor. Ortada TKP de, komünistler de kalmadı ama Rusya’yla Türkiye arasındaki ilişkilerin bugünlerdeki seyri bu işlerde değişen pek bir şey olmadığını gösteriyor olsa gerek.
Bilmekle beraber yeterince değerlendirmediklerimizin ikincisi de dönemin sosyalist kıblesi açısından ulusal sorunun ikincil, türev karakteriyle ilgili. ‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ milli meselenin SSCB ve etkisindekiler açısından ilkesel ya da ‘fetiş’ bir mesele olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. Ulusal sorun proleterya devrimine, dönemin özgül bağlamında SSCB’nin çıkarlarına hizmet ettiği takdirde desteklenir, değilse desteklenmezdi. Kitap bir de bu araçsal ilişkiyi kuvvetlice hatırlatmış oluyor.
Apayrı bir bahis ama kitap, başka bir şey daha hatırlatıyor. Onunla bitireyim. Kitabı Türkiye’ye, sosyalist hareketin dünyadaki ve Türkiye’deki serüvenine dair bildiklerimizle birlikte, bu türden bir arka planla okuyunca şunu görmemek elde değil: Sosyalist hareketin bu ilk kuşak temsilcilerinin bütün uğraşlarında büyük trajedilere özgü bir taraf var. Türkiye’nin bu ilk kuşak sosyalistleri Türkiye’yi pek az bilmelerine, sadık oldukları merkezin pragmatizmini görmelerine, bir avuç insan olmalarına ve onca gaileyle rağmen, bugünden geriye bakınca imkansız görünen ideallerini gerçekleştirmek için sebatla çalışanlardan, bu yolda kaderlerine yürüyenlerden olmuşlar.
‘TKP, Komintern ve Kürt İsyanları’ TKP’nin Kürt meselesine bakışımızı derinleştirdiği, TKP’ye dair daha adil bir okumanın önünü açtığı ve Türkiye’nin bu ilk kuşak sosyalistlerinin saygıyı hak eden sebatlarını hatırlattığı için de önemli bir kitap. Kürt meselesinin ve Türkiye solunun tarihiyle alakadar olanların kayıtsız kalmaması gereken bir çalışma.
Notlar
(1) Mete Tunçay Türkiye’de Sol Akımlar I, (İstanbul: BDS Yayınları, 2000 [İkinci Baskı]) ve Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar II, (İstanbul: BDS Yayınları, 1993).(2) Doğu Perinçek (der.), Komintern Belgelerinde Türkiye 3. Kürt Sorunu, (İstanbul: Kaynak Yayınları, 1994).
(3) Hikmet Kıvılcımlı, İhtiyat Kuvvet: Milliyet (Şark) (İstanbul: Yol Yayınları, 1979).
(4) Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar II, s. 261.
(5) Kıvılcımlı, İhtiyat Kuvvet: Milliyet (Şark), s. 194-195.
(6) Erden Akbulut & Erol Ülker, TKP, Komintern ve Kürt İsyanları, (İstanbul, Yordam Kitap: 2022).
(7) Kıvılcımlı, İhtiyat Kuvvet: Milliyet (Şark), s. 208.