Kamran Elend’in ‘Kimliği Terennüm Etmek: Erivan Radyosu Kürtçe Yayını’ başlıklı kitabı İletişim Yayınları’ndan çıktı. Elend kitabında Kürt kimliğiyle Erivan Radyosu arasındaki güçlü ilişkiyi ele alıyor. Elend ile kitabından yola çıkarak Ermeni-Kürt ilişkilerine uzanan bir söyleşi yaptık.
Erivan Radyosu Kürtçe Servisi’nin 20. yüzyılda Kürt kültür tarihine ve Kürt kimliğine ne tür katkıları olmuştur?
‘Etnik’ bir topluluğun uluslaşmasının önemli aşamalarından bir tanesi folklor özelinde topluluğun kolektif hafızasının ve tarihinin ortaklaşmasıdır. Her ne kadar içinde çelişkiler barındırsa da bu görüşün kabaca doğru olduğunu varsayabiliriz. Erivan Radyosu’nun Kürt kültür tarihinde birden çok işlevi olmakla beraber onu biricik kılan yönü, Kürt kimliğinin ve dilinin inkâr ve ret edildiği, görünmezleştirilmeye çalışıldığı ve en önemlisi de maddi yasaklarla zapturapt altına alınmaya çalışıldığı bir ortamda Kürt kimliğine ve diline dair olan ne varsa dinleyicilerine bunların değerli olduğunu düşündürtmüş ve hissettirmiş olmasıdır. Dönemin şartlarına göre gayet profesyonel eğitim almış olan Sovyet Kürt aydınları tarafından derlenen folklorik malzemeler, radyo aracılığıyla, dünyasının sınırları henüz aşiretinin sınırlarından ibaret fakat ve onu dinlemeye hazır geniş bir kitle tarafından paylaşılmıştır. Özetle, Erivan Radyosu Kürt kimliğine ve diline dair olanı dinleyicilerine eğlendirerek aktarmış ve farklı cinsiyet, yaş ve statü kesimlerini ortak bir zeminde buluşturabilmiştir. Radyonun okuma yazma edimini gerektirmemesi ve yormadan-eğlendirerek dinlenebilen; matbaaya göre daha demokratik ve çoğulcu bir aygıt olması, ortaklaşılan bu zeminin diğer bir gerekçesidir. Bu sayede radyo dinleyicilerine kendi kimlik ve kültürlerinden olanı aktarıp ulusal değerler zemininde ortaklaşmalarını sağlarken, bir yandan da dinleyicilerine kendilerine ait olanın değerli ve zengin olduğunu hatırlatıp özgüven ve cesaret kazanmalarını sağlayarak duygulanımsal bir ortamın yavaş yavaş inşasına zemin hazırlamıştır.
Tarihçi Prof. Dr. Hamit Bozarslan’ın da kitaba yazdığı Sunuş’ta dikkat çektiği, bir görüşmecinizin ifade ettiği, “Yahu biz Kürtlerden korkulur, baksana, şu kutuya (radyo) bile girmişiz” ifadesi sanıyorum Erivan Radyosu Türkçe Servisi’nin özellikle 1960-80 döneminde Kürtler için ne ifade ettiğini anlatan çarpıcı bir söz. Bu ifadeyi açar mısınız?
Ben sahada Erivan Radyosu'nu dinlemiş olan insanlarla görüşürken bu ifadeye benzer birçok durum ile karşılaştım. Bu türden ifadeler ile sıkça karşılaşmamın sebebi ise sanırım yine dönemin inkârcı ve yasakçı tutumuyla ilişkilidir, diye düşünüyorum. En ufak hak taleplerinin reddedildiği, Kürtlüğe ve Kürtçeye dair olanın inkâr edilip bastırılmaya çalışıldığı bir ortamda dönemin en ileri teknolojisi olarak görülen radyodan insanların değersiz muamelesi görünen dillerini duyması dinleyiciler nezdinde hayrete şayan bir durumdur. Bu ifadeye dair hayret ve şaşkınlığı biraz da cesaret ve heyecan duyguları eşliğinde düşünmek lazım. Kültürüne dair ne varsa inkâr ve reddedilen bireyin ileri teknoloji olan bir aygıttan dilini duyduğu andaki hoşnutluk, heyecan, hayret ve biraz da cesaretvari hissiyatın dile gelişi olarak düşünmeliyiz. Bir de sanırım psikolojik olarak da inkâr ve reddedile edile artık aşağılık kompleksiyle karışık bir ruh haline bürünen bireyin ait olduğu kültürünün, "Aslında o kadar da değersiz değilmiş" düşüncesine kapıldığı anın sözcüklere dökülmüş halidir bu ifade. Mırıldanıyorken konuşmaya; sinmiş iken silkinmeye ve özneleşmeye dair bir hayret ve heyecan...
Erivan Radyosu Kürtçe Servisi’nin Kürt-Ermeni ilişkileri üzerine etkileri neler oldu?
Erivan Radyosu’nun Kürtçe yayınlarının Kürt-Ermeni ilişkilerine yansıması kesinlikle müspet olmuştur. Radyonun yayın yaptığı yıllarda Kürtler arasında eğitim seviyesinin düşük olduğu, kentsel veya kırsal alan fark etmeksizin Kürtlerin ekseriyetinin Ermenilere-gayrimüslimlere karşı olumsuz önyargılara sahip din adamlarının etkisi altında olduğu düşünüldüğünde, zor bir zamanda dillerini Erivan’dan duyuyor olmaları Kürtlerin büyük bir çoğunluğunda minnet ve mahcubiyet duyguları uyandırmıştır. Ermenilere karşı son derece kötü önyargılara sahip olan bir kuşağın keskin fikirleri biraz da bu radyonun yayınları sonucu törpülenmiştir. Dolayısıyla bugün yaşadığımız coğrafyada insanlar Ermenilerle bir yere kadar duygudaşlık kurabiliyorsa bu biraz da Erivan Radyosu'nun mirası sayesindedir.
Günümüzde Kürt kimliği açısından hayati öneme sahip medya araçları söz konusu mu?
Sorunuzun cevabının uzmanı olmamakla beraber çalışmanın bende ortaya çıkış fikrinden yola çıkarak naçizane şunları söyleyebilirim: Erivan Radyosu'nu akademik olarak çalışmak fikri sosyal medyada radyoya dair yoğun bir malzeme yığınını ve nostaljiyi gördükten sonra belirmişti. Bildiğiniz üzere sosyal medya araçları artık hayatımızın neredeyse ayrılmaz parçaları haline geldiler. Bu medyalar sadece Kürt kimliği için değil diğer bütün kimlikler için de hayati öneme sahipler çünkü insanların duyguları üzerinde etkide bulunan, duygulanım yaratan ve kimliğe dair fikirlerin müzakere edildiği mecralar haline geldiler. Aradan 40-50 yıl geçmiş olmasına rağmen Erivan'daki Kürt aydınlar kuşağının olağanüstü çabalarla derledikleri malzemeler halen yoğun bir biçimde sosyal medyada dolaşıma girip, ilgi görüyorlar. Yine bu şarkılar, türküler genç müzisyenler tarafından daha modern enstrümanlarla ‘cover’lanıp zamanın ruhuna uygun hale getirilmekte ve radyoyu yaşı itibarıyla aslında hiç dinleyememiş olan Y ve Z kuşağının duygularına da hitap etmektedir. Bu benim Erivan Radyosu özelinde gördüğüm ve dikkatimi çeken bir durumdu. Bunu Kürt kültürünün ve sanatının her alanında düşünebiliriz. Dolayısıyla her kimlik ve kültür gibi Kürt kimliği ve kültürü de sosyal medya platformları üzerinden dolaşıma girmekte, kabul görmekte ve ortaklaşmaktadır diyebilirim.
Eklemek istediğiniz, kitaba dair dikkat çekmek istediğiniz şeyler var mı?
Çalışmaya başlarken aklımda Erivan Radyosu'nun tarihini çalışmaktan ziyade Kürt milliyetçiliği nezdinde lider-aydın odaklı, "liderler doktrinize eder, kitleler uğruna ölür" gibi kaba bir indirgemecilikle ifadesini bulan Kürt milliyetçiliği çalışmalarına naçizane bir itiraz ve katkıda bulunmak vardı ancak çalışmaya giriştikten sonra hayatımıza bu kadar dokunmuş ve halen dokunmaya devam eden bu radyo hakkında çok az derli toplu malzeme olduğunu gördüm. Dolayısıyla çalışmanın sıradan insanların kimliği alımlama ve kabullenme sürecine ‘aşağıdan’ bakmanın yanında benden sonra bu radyoyu ve mirasını çalışmak isteyen araştırmacılara malumat toplamış olmak gibi bir görevi de almak zorunda hissettim. Sonuçta hem Kürt milliyetçiliğini mobilize eden aygıtlardan bir tanesini keşfettim ve hem de Erivan Kürtleri ve Radyosu hakkında etno-tarih çalışması yapmış bulundum. Niyet-kısmet meselesi... İkisini de ne kadar başarabildiğime değerli okuyucu karar verecektir. Bu vesileyle sizlere ve çalışmanın okuyucusuna ilgileriniz için teşekkür ederim.
Hamit Bozarslan’ın Sunuş’undan:
‘Bütün Kürtler kardeştir’ fikrini yayan radyo
Günümüzde binlerce internet sitesini ve onlarca –çevrimiçi televizyon kanalını barındıran– Kürt sanal alanıyla karşılaştırıldığında, Erivan Radyosu ancak ‘arkeologlar’ı ilgilendirebilen mütevazı bir tecrübe olarak gözükebilir. Ama sosyolojik bir perspektiften baktığımızda, ‘herkesin elinde, yanında, işyerinde, hatta öküzünün boyunduruğunda’ bile ‘Erivan’ı dinlemeyi mümkün kılan bir radyoya sahip olması 1960’larda Kürt sübjektivitelerini tümüyle değiştiren bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır.
‘Bütün Kürtler kardeştir’ fikrini yayan radyo, Kürtlüğün salt antropolojik/etnografik bir veri olmaktan çıkarak yeniden politik bir nitelik kazanma sürecini hızlandırmıştır. Kendal Nezan’ın 1970’lerin ikinci yarısında UNESCO’nun da desteğiyle radyonun repertuarından küçük bir seçme yayınlaması ve repertuarın tümünün 2010-2020’de sanal alanda erişime açılması ise, ‘Erivan tecrübesi’nin aynı zamanda Kürt kültür tarihinde bir kilometre taşı oluşturduğunu da göstermektedir.