Şimdiden çok özledim

Anne tarafından Harputluydu Edvin. Harput ve çevresi üzerine yoğun muhabbetlerimiz de oldu. Anlatacak o kadar çok hikâyesi vardı ki, ailesinden, çocukluğundan, ilk gençliğinden. Onu ağzı açık dinlerdim, kimi zaman duygulanır kimi zaman gülerdim.

Gece haber geldi: Edvin’i kaybettik!...

Dondum kaldım, bir süre kendime gelemedim.

Öylesine hayat doluydu ki o; bastığı yeri sıcaklığıyla ısıtan, etrafına neşe, sevinç ve sevgi saçan bu genç adamın öldüğüne uzun süre inanamadım. Fotoğraflarına baktım yüreğim parçalanarak, oturdum ağladım sonra… 

Tanıyan herkes biliyor ki güzel ve ince bir insandı o; karşılaştığı her kim olursa olsun, bakışlarını indirir, sevecen gözleriyle karşıdakinin gözlerine bakardı aynı hizadan, varlığı berrak bir pınardı içinizi ferahlatan. 

Yorumlarına, düşüncelerine çok değer verdiğim meslektaşımdı o benim. Hrant’ın davalarını, başka davaları, bazı kararları konuşur tartışırdık. En son Anayasa Mahkemesi’nin bir kararını tartışmıştık. Türkiye’deki yasalara, yargı pratiğine, AİHM mevzuatına hâkimiyeti ile hayran bırakmıştı beni kendine. 

2014 yılında İstanbullu Ermeniler Derneği’nin davetiyle Los Angeles’e gittiğimde ofisine götürmüştü beni. Bütün odalar, masaların üstü, sandalyelerin üstü, hatta duvar dipleri bile dava dosyaları ile doluydu ve hepsinin devam eden davalara ait olduğunu söylemişti. Dosyaların çokluğu, İş hukuku alanındaki uzmanlığının, tercih edilen güvenilir bir avukat olduğunun kanıtıydı. O sadece uzmanlık alanı ile ilgili mevzuata değil hukukun pek çok alanıyla ilgili mevzuata da vakıftı ama bu meziyetini büyük bir alçakgönüllülükle taşır, kimseyi ezmez, aksine size değerli olduğunuzu hissettirirdi. Onun yokluğu, hukuk dünyasının da büyük bir kaybıdır.

Sayesinde Amerika’da yaşayan çok sayıda avukat dost edindim. Bir defasında sevgili Garo Ghazarian ile birlikte adliyeye götürdüler beni. Duruşma salonuna girdik, duruşmayı izledim, verilen arada yargıcın odasına götürüp tanıştırdılar, sohbet ettik. Yargıçla kurdukları seviyeli ve saygılı ilişkiye çok özenmiştim.

Edvin, çok iyi bir gözlemci ve yorumcu ve aynı zamanda çok iyi bir yazardı. Siyaset, uluslararası ve toplumlararası ilişkiler alanındaki yorumlarını Agos’ta yazardı, yazılarını hiç kaçırmaz okurdum. Analizlerini, düşüncelerini açık seçik bir dille sunardı, çok yararlanırdım. Artık Edvin yok, yazıları da olmayacak diyorlar, anında içimi büyük bir tenhalık kaplıyor, yüreğim sızlıyor.

Çok güvendiğim çevirmenimdi o benim. Seyahatlerim sırasında düzenlenen organizasyonlarda, toplantılarda, söyleşilerde konuşmalarımı İngilizce ve Ermeniceye çevirir, gelen soruları ve yorumları da bana çevirirdi. Yaptığı işin ne kadar yorucu olduğunu bilirdim, üstelik bu toplantılar saatler sürerdi. Her toplantı ve söyleşi sonrasında tanışmak ve özel sohbet etmek isteyenler de olurdu. Yüzündeki tebessümü eksiltmeden, bıkmadan usanmadan çeviriye devam ederdi, üstelik hiç yorgunluk belirtisi göstermeden. Gözlerinin içi gülerdi Edvin’in, enerjisiyle, sabrıyla şaşırtırdı beni çünkü her toplantı sonrası kalabalık gruplarla yemeğe gidilirdi. Edvin çeviri işine yemek sırasında da devam ederdi. Onun çevirmenliğine de çok güvenirdim. Her üç dile o kadar hâkimdi ki, her sözcüğün hakkını vererek çevirdiğini biliyordum ve her sözün ardındaki duyguyu geçirdiğini dinleyenlerin gözlerine bakarak yaşıyordum.

O aynı zamanda çok iyi bir hikâye anlatıcısıydı.

Anne tarafından Harputluydu Edvin. Harput ve çevresi üzerine yoğun muhabbetlerimiz de oldu. Anlatacak o kadar çok hikâyesi vardı ki, ailesinden, çocukluğundan, ilk gençliğinden. Onu ağzı açık dinlerdim, kimi zaman duygulanır kimi zaman gülerdim. Ardındaki güçlü duyguları ve acıları, omuzlarına basarak yatıştırıp vakarla, kimi zaman da esprili bir dille anlatırdı hikâyelerini, dinlemeye doyamazdım.

Her defasında Edvin ne olur bunları yaz derdim, ısrar ederdim. Yazacağım derdi, söz verirdi.

Olmadı, yazamadı…

Hikâyelerini de içine gömdüğü acılarını da alıp gitti uzaklara, ardında koskoca bir boşluk bırakarak…  

Seni şimdiden çok özledim Edvin’im…

Kategoriler

Dosya


Yazar Hakkında