Aslında günaydın anlamına gelen, ama Yerevan’da günün her anında selamlama şekline dönüşen “Barlus’a” fena gıcıktı. “Bu saatte ne Pariluysu, Pari or (İyi gün) deyin!” derdi mahalleliye.
Bugün 14 Ağustos 2021. Raffi Hermonn Araks’ın Yerevan Surp Sarkis kilisesindeki cenazesine gittim. Döndüm. Ve yazmaya oturdum.
Raffi benim arkadaşım. Raffi ile bir çok planımız olur(du); Yerevan’ın yeni açılan kafelerinde takılmak, içlerinde mutlaka tanıdığı müzisyenler olan bir konsere gitmek veya bizim bahçede mangal yapmak.
Bu ay programımızda, cenazeye gitmek yoktu. Kızgınım Raffi’ye.
Raffi bir karın ağrısı ile hastaneye kaldırıldı apar topar, bağırsakları düğümlenmiş, ameliyat sonrasında akciğer ve kalp yetmezliği baş göstermiş. 2 gün içinde kaybettik Raffi’yi.
Fransa’dan yeni dönmüştü Yerevan’a. Sadece mesajlaşmıştık. Görüşecektik. Konuşacaktık. Kim bilir neler neler anlatacak, ne havadisler verecekti...
Her zaman heyecanlıydı Raffi. Her zaman. Mutlaka söyleyeceği bir haber, bir yenilik vardı!
“Okudun mu ne khent (deli) şeyler yazmış, sapıttı o sapıttı artık!”
“Alin’cim şu kişi Yerevan’a geldi, vatandaşlık başvurusu yaptı, yardımcı oldum.”
“Ka duydun, yeniden evlenmiş adam, sayısını kendi de şaşırdı, ne diyeceğim maşallah dedim!”
“Hokis yeni bir kasap var Halepli, bir pirzolası var, aynı bizim Bolis (İstanbul) usulü, shat ağvor al paket gnegor, merin kidzadzin bes! - Çok güzel da paket yapıyor, bizim alışık olduğumuz gibi...”
Raffi her şeyi ama her şeyi detayları ile anlatırdı, yediği dondurmayı da, ABD’de katıldığı bir konferansı da, okuyup çok sinirlendiği bir makaleyi de... O kadar detaylı anlatırdı ki, bazı insanlar sıkılırdı.
Ben hiç sıkılmazdım oysa -- o anlatırken gülümseyerek seyrederdim onu, o detayları aktarmak o kadar zevk verirdi ki ona, bu zevki yaşayan bir insanı seyretmekten ben de tuhaf bir haz alırdım.
Yardımsever... Tartışmadan kaçmayan...
Severdi insanlar Raffi’yi. Hemen hemen herkes. Kötü söz söylemişliği, kötü şey dilemişliği, kabalığı yoktu ki. Yardım etmeyi severdi. Can-ı gönülden yapardı bunu. Ama aynı zamanda sözünün eri, inandığı fikirlerinin yılmaz savunucusuydu! Tartışmadan kaçmaz, çat çat konuşurdu.
Bazen ters düşerdik . “Ama hokis naye hima – Ama ruhum bak şimdi,” diye söze girince kibarlığından, naifliğinden hatta saflığından bendeki tartışma isteğini öldürürdü, bayraklarım suya inerdi. “Haklısın Raffi can...” derdim, beni “ikna ettiği” için çok keyiflenirdi.
Bazen sohbet ederken, aklındakileri ondan önce söyleyince, heyecanlanır, içi içine sığmaz “Peranıd baknem be, abris kızım! - Ağzını öpeyim, aferim kızım!” derdi.
Çok tatlı dilli, hoş sohbetti Raffi. Sadece benle değil, komşusu -- sabah kahvesi arkadaşı babamla, “minnie mouse” dediği kızımla, çöreklerine bayıldığı mamamla da arası çok iyiydi. Raffi’mizdi bizim.
Neşeli, eğlenceli, komik ve aslında oldukça romantikti Raffi. Onunla konuştuktan sonra telefonu kapatınca insanın morali düzelir, yüzünde bir gülümseme oluşurdu.
Kim bu Levoniç?
Bir keresinde, bir akşamüstü aradı beni: “Alincigs, bu Baron Levoniç’i arıyorum arıyorum bulamıyorum, sen bizi bir bağlantıya soksan hayatım” dedi.
Kim bu Levoniç, diye düşünmeye başladım, aklıma eski bakanlardan, üniversite hocalarına kadar bir sürü isim geldi ama emin olamadım. Rus usulü, bürokratlara hitap edildiği gibi baba adını kullanıyorsa, önemli bir işi olmalı diye düşündüm.
Sonunda dayanamadım -- “Hangi Levoniç bu Raffi, çıkaramadım?!” deyince. “Kocan kız, kocan!” demiş, beni dakikalarca güldürmüştü.
Yerevan’ın merkezinde yaşadığı Nalbantyan sokağında Kasap Suro’dan Çiçekçi Vartan’a kadar herkes ahbabıydı. Marketteki satış görevlisi kızlar Raffi’yi görünce gülümserdi. En suratsızları bile. Akla hayale gelmeyecek iltifatlarda bulunur, mutlu ederdi insanları.
Taksiciler de çok severdi onu, yüklü bahşiş verirdi, emekçidirler derdi.
Öğretirdi de Raffi, Yerevan’da önemsenmeyen özel günleri, bayramları, hatta kullanılmayan Ermenice kelimeleri öğretir, yanlış kelimeleri ise düzeltirdi. Bunu “çok bilmiş bir Diasporalı Ermeni” ukalalığı ile değil, heyecanlı bir çocuk, babacan bir ağabey gibi yapardı.
Aslında günaydın anlamına gelen, ama Yerevan’da günün her anında selamlama şekline dönüşen “Barlus’a” fena gıcıktı. “Bu saatte ne Pariluysu, Pari or (İyi gün) deyin!” derdi mahalleliye.
Renkli şortları, heyecanlı tavırları, bitmeyen projeleri ile yorgunluk, bezginlik, vazgeçmek nedir bilmezdi Raffi.
ArmenPress’in Türkçe bölümünün açılması için çok çaba harcadı, görevlendirildiğinde çok onurlandı, çok mutlu oldu. Bu mutluluğu kısa sürdü diye çok üzülüyorum. Diğer yandan çok istediği bu hayalini gerçekleştirdiği için de çok mutluyum.
100 yaşını aşkın dayısının başbakan Paşinyan elinden Ermenistan vatandaşlığı alması için çok uğraştı ve başardı. Bir İstanbul hanımefendisi olan annesi, Digin Rita’ya çok iyi baktı. İkisini de son 10 ayda Yerevan’da kaybeden Raffi, onların ardından gitti. Ne acelesi vardıysa!
Raffi Hermon Araks, 2 Eylül 1958 yılında, İstanbul’da doğdu. Türkiye’de Ermenice yayın yapan Nor Marmara’da mesleğe başladı. Vatan, Demokrat, Cumhuriyet, Politika, Özgür Gündem, Özgür Bakış, Yeni Gündem, Yeni Aktüel, Agos, Harman ve Star gazetesi hafta sonu EK’te haberleri ve yazıları yayınlandı. Paris’te Dışişleri Bakanlığı ve Elysée Cumhurbaşkanlığı Saray’ında akredite gazetecilik yaptı.
Diğer yandan, pantomim, tiyatro, vokal oyunculuğu gibi gösteri sanatlarında aktif rol aldı. 1980’de Paris’e öğrenci olarak gitti, sinema ve doğu dilleri ve uygarlıkları fakültelerinde öğrenim gördü ve INALCO’dan mezun oldu.
Detaylı yazıyorum, çünkü bu detayları çok severdi Raffi ve eklerdi, “Biliyorsun, ben aynı zamanda bir halk diplomatıyım, Türkiye-Ermenistan ilişkileri için az çalışmadım.”
Benim için dünyanın en iyi niyetli, en temiz insanlarındandı Raffi, o sevdiği tüm detaylardan bağımsız olarak.
2006 yılında, Türkiye’de insan hakları konusunda bir araştırma yaparken, İHD Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütürken tanışmıştık onunla. İHD’nin İstanbul’daki ofisinde “Alin hanım” diye başlayan 1 saatlik sohbetimiz kapıdan çıkarken “Bir çay içelim mi kız köşede!?” teklifiyle güzel bir arkadaşlığa, yoldaşlığa dönüştü ve bugünkü cenazeye kadar kesintisiz sürdü.
Hiç kırılmadım Raffi’ye, onun da bana kırılmadığını umuyorum.
Seni çok seviyorum arkadaşım, seni çok özleyeceğim, seni çok anacağım. Seni hiç unutmayacağım.
Bu yazıyı da -- tanıdığım, tanımadığım herkese -- aynı senin, sevdiğin, önemli bulduğun yazıları yolladığın gibi göndereceğim. Seni anmalarını, daha iyi tanımalarını, bilmelerini sağlayacağım.
Huzurla, ışıklarda uyu, tekrar buluşuna kadar!
Dostun ve Minni Mouse’unun maması..