Çatışmaların durması için farklı kurumlardan barış çağrıları

Ermenistan Azerbaycan arasındaki çatışmalar sürerken farklı kurumlardan barış çağrıları geldi. Azerbaycan Sol Gençlik, Nor Zartonk ve Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ateşkes ve barış çağrısı yaptı.

“Azerbaycan Sol Gençliği” imzasıyla 30 Eylül’de Left East internet sitelerinde yayımlanan açıklamanın geniş bir özeti şöyle:

“Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan son tırmanış, ulus devlet sisteminin bugünün gerçekliği açısından ne kadar modası geçmiş olduğunu bir kez daha gösteriyor. İnsanları yalnızca doğum yerlerine göre insan ve insan olmayan diye ayıran ve ardından ‘insanların’ insan olmayan ‘diğerleri’ üzerindeki üstünlüğünü, belirli bölgesel sınırlar içindeki yaşam için tek olası perspektif olarak sabitleyen düşünce üstesinden gelmemiz gereken, mücadele etmemiz gereken tek işgalcidir.

Milliyetçi hükümetlerimiz tarafından dayatılan anlatıların ve fikirlerin ötesinde düşünmek zihinlerimizin ve kapasitelerimizin meşguliyetidir. Bu, kendi ülkelerimizdeki sömürücü yaşam koşullarını, ‘millet’ bizi ‘düşmana karşı’ korunmaya çağırır çağırmaz unutturan da bu düşüncedir.

Ancak düşmanımız, hayatımızda hiç tanımadığımız ve muhtemelen asla tanımayacağımız herhangi bir Ermeni değildir. Düşmanımız, yirmi yıldan fazla bir süredir ülkemizin kaynaklarını ve insanlarını sömüren ve onları kendi çıkarları için yoksulluk içinde bırakan belirli isimleri, rütbeleri ve yüzleri olan iktidardaki insanlardır. Hiçbir siyasi çelişkiye tolerans göstermediler ve farklı düşünenleri devasa bir güvenlik aygıtının yardımıyla bastırdılar. Doğal alanları, kıyıları, plajları ve doğal kaynakları kendi zevkleri ve kullanımları için işgal ettiler ve sıradan vatandaşların bu yerlere erişimini kısıtladılar. Çevreyi tahrip ettiler, ormanları ağaçsız bıraktılar, suyu kirlettiler, kısaca özelleştirme ile sermayelerini arttırdılar.Ülke çapında tarihi ve kültürel alanların ve nesnelerin yok edilmesinin suç ortağıdırlar. Eğitim, sağlık ve sosyal yardım fonlarını emperyalist hırslı kapitalist komşularımız olan Rusya ve Türkiye yararına orduya yönlendirdiler.”

Garip bir şekilde, herkes bu gerçeğin farkında, ancak Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sınır hattına ilk kurşun atılır atılmaz ani hafıza kaybı herkesi vurur.

Bu mesele hiçbir zaman hem Azerbaycan hem de Ermenistan hükümetlerinin varlık nedenlerinden başka bir şey değildi. Onları iktidarda tutuyor ve toplumların sonsuz militarizasyonu ve daha da fazla kan dökmeleri için meşrulaştırıyor.

Bişkek anlaşmasının imzalanmasının (1994) taraflar arasında ateşkesle sonuçlanmasından yıllar sonra, Ermenistan ve Azerbaycan hükümetleri, ciddi miktarlarda biriktirdikleri ölümcül silahları, şimdi birbirlerine karşı kullanmaya hazırlanıyorlar.

Ülkeler barış kararına en son 2001 yılında, Minsk Grubu eş başkanlarının -Fransa, Rusya ve ABD- ara buluculuğuyla Key-West barış görüşmeleri sırasında yaklaştı. Ancak, hakim milliyetçi duygular ve iki tarafın liderlerinin uzlaşmaya hazırlanmamış olmaması nedeniyle barış görüşmeleri başarısız oldu. Ve (barışa) hiçbir zaman, 21. yüzyılın başında olduğu kadar kararlı bir şekilde yaklaşılmadı. Mevcut durumda bölgede başka bir savaştan kaçınmanın yollarını bulmanın son derece zor olduğunu görüyoruz.

Biz Azerbaycan ve Ermenistan gençleri olarak, bu çağ dışı çatışmanın çözümünü kendi elimize almakta çok geciktik. Artık sorun, amacı çatışmanın çözümünden ziyade -ekonomik ve politik- sermaye biriktirmek olan takım elbiseli adamların eline bırakılmamalıdır. Ulus-devletin çirkin deli gömleği ait olduğu tarihin çöp sepetine atılmalı ve barış içinde birlikte yaşamanın yeni yollarını hayal etmeli ve yaratmalıyız. Bunu yapmak için, esas olarak sıradan vatandaşlardan oluşan tabandan gelen siyasi inisiyatifleri yeniden canlandırmak çok önemlidir. Her şeyden önce barış görüşmelerini ve iş birliğini yeniden onlar başlatabilirler. Biz, Azerbaycan’daki sol aktivistler olarak, ülke gençlerinin bu anlamsız savaş için daha fazla seferber edilmesini hiçbir koşulda desteklemiyoruz. Diyaloğu yeniden kurmak birincil hedefimizdir.

Bir başka askeri tırmanış ve birbirimize duyulan nefretin canlanması ne çatışmayı çözebilir ne de bizim için bir geleceği sunabilir. Dağlık Karabağ’daki son askeri çatışmalar bölgede barışı yakınlaştırmıyor.

Topyekün bir savaşın içine çekildiğimizi hayal etmek istemiyoruz, çünkü bunun toplumlarımız ve gelecek nesiller için yaratabileceği sonuçları biliyoruz. Ermenilerle Azeriler arasında çatışmayı uzatan ve nefreti körükleyen tüm adımları şiddetle kınıyoruz. Geriye bakıp toplumlarımızla gençlerimiz arasındaki güveni yeniden tesis etmek için gerekli adımları atmak istiyoruz.

Milliyetçi ve savaşı savunan tüm anlatıları, bu topraklarda tekrar bir arada yaşamamızı imkansız kıldığı için reddediyoruz. Barış inşası ve dayanışma girişimleri çağrısında bulunuyoruz. Bu çıkmazdan çıkmanın karşılıklı saygıya, barışa ve iş birliğine yönelme şeklinde başka bir yolu olması gerektiğine inanıyoruz" (Çeviri: Evrensel- Semra Çelik)

Nor Zartonk açıklaması

Nor Zartonk (Yeni Uyanış) inisiyatifinin  "Kafkaslar’da savaşa hayır, barış hemen şimdi!” başlıklı açıklamasının tamamı şöyle:

“Artsakh’ta (Dağlık Karabağ) savaş yaklaşık 30 senedir devam ediyor. Büyük bölümü ateşkes rejimi altında geçen bu süreçte diplomatik çabalar ne yazık ki barışı sağlayabilmiş değil. Kafkasya’nın merkezinde kapanmayan bu yara bölgeye nüfuz etmek isteyen üçüncü devletlerin, enerji ve silah ticaretinin bir enstrümanı olarak dönem dönem kanatılmakta ve Artsakh (Dağlık Karabağ) halkı belirsizliğe ve ölüme mahkûm edilmektedir. 27 Eylül sabahı ateşkesin bozulması ile başlayan şiddetli çatışmalar hala sürmekte. Çatışmaları büyük üzüntü ve endişeyle takip ediyoruz.

Çatışmalar başlamadan Türkiye’de Ermeni karşıtı haberlerin yaygınlaştığına şahit olduk. Çatışmaların başlaması ile birlikte yoğun bir propaganda ve dezenformasyon tüm medya kanallarını sardı. Anadolu Ajansı çatışmaları Ermeni tarafının başlattığı bilgisini servis etti. Oysa temelde savunma pozisyonunda olan Artsakh kuvvetlerinin böyle bir girişiminin rasyonel olmadığı ve Azeri kuvvetlerinin halihazırda geniş çaplı bir taarruz hazırlığı içinde olduğu aşikârdı. Meselenin tarihi arka planı konusunda da ciddi bir dezenformasyon söz konusu. 1991 yılında Artsakh’ta (Dağlık Karabağ) yapılan halk oylamasına halkın yüzde 82’si katılım göstermiş ve yüzde 99 evet oyu ile ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesi çerçevesinde bağımsızlık kararı alınmıştır.

Öte yandan, tüm dünya tarafları ateşkese davet ederken, devletin çeşitli kademelerinden ve bizzat Tayip Erdoğan’ın ağzından savaşı körükleyen ve taraf bildiren açıklamalar yapıldı. Erdoğan hükümeti bugün içinde bulunduğu sıkışmışlığı içte ve dışta baskı ve şiddet temelli saldırgan politikalarla aşmaya çalışmakta. Bu yaşananlar Türkiye’nin Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de sürdürdüğü politikaların bir devamı niteliğinde. Nitekim uluslararası haber ajanslarına da yansıyan şekliyle Türkiye Azerbaycan’a sadece silah ve askeri eğitim desteği sağlamamakta aynı zamanda Suriye’den devşirdiği ve maaşa bağladığı cihatçıları da bölgeye sevk etmekte."

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC)  da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan ve hali hazırda onlarca can kaybına yol açan çatışmalara ilişkin olarak yaptığı acil ateşkes çağrısını memnuniyetle karşıladı.

ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrow: “Bu silahlı çatışma, bölgedeki gerginliği tırmandırma ve istikrarı bozma riski taşımaktadır. Dünyanın Covid-19 salgınının korkunç sonuçlarıyla karşı karşıya olduğu bir dönemde yeni can kayıplarına yol açmak trajik ve manasızdır. İlgili herkesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne kulak vermeye ve anlaşmazlığı çözmek için barışçıl diyalog kurmaya çağırıyoruz. Silahlı çatışma anlaşmazlıkları çözmek için makul bir yöntem olamaz” dedi.

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Genel Sekreteri Luca Visentini ise: “AB'nin ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) uzun süredir devam eden bu anlaşmazlığa çözüm bulmak ve gerginliğin tırmanmasını önlemek için ulusalararası yasal çerçeveye ve BM kararlarına uygun olarak yürüttüğü girişimleri memnuniyetle karşılıyoruz. Her iki ülkenin sendikalarıyla birlikte çalışarak bu çabaları desteklemeye hazırız” dedi.

Kategoriler

Güncel