Karabağ konusunda bir kitap kaleme alan konunun uzmanlarından gazeteci Thomas de Waal sosyal medya hesabından analizler yayınlıyor. De Waal, son analizinde Azerbaycan'ın dünyanın dikkatinin dağıldığı bir anı kollayarak harekete geçtiğini söyledi. De Waal'e göre Ermenistan ise diyalog sürecini yürütmeyerek hata yaptı.
Hrant Dink Vakfı Yayınları tarafından 2014 yılında Türkçe olarak da yayınlanan "Karabağ-Barış ve Savaş Süreçlerinde Ermenistan ve Azerbaycan" kitabının yazarı Thomas de Waal'in kendi sosyal medya hesabından İngilizce paylaştığı analizi şöyle:
"Adalet üzerinde hiçbir tarafın tekeli yok. Her iki tarafın da Karabağ için tarihi iddiaları var. Orası, 12. yüzyılda ortaçağ Ermeni krallığının ve 18. yüzyılda Azerbaycan (Persli Şii Türk'ü) hanlığının bulunduğu yerdi. Her iki halk da çoğunlukla burada barış içinde, birlikte yaşadılar.
Ortada çok fazla propaganda var. Her iki taraf haklı olamayacağı gibi haksız da olamaz - yine de sıklıkla benzer iddialarda bulunuyorlar. İki tarafın da tüm resmi açıklamalarına kuşku ile yaklaşılmalı.
1990'lardaki çatışmada kaybeden taraf olan Azerbaycan, sahadaki olguları yeniden şekillendirmek için, askeri saldırganlığı kullanma istekliliğinde. Pazar günü yaptıkları tam anlamıyla buydu. Ve evet, muhtemelen dünyanın dikkatinin dağıldığını düşündükleri bir süreci kolladılar.
Ancak bu, Ermeni tarafın barış meraklısı olduğu anlamına gelmiyor. Uzun zamandır, çatışma hakkında kayda değer diyaloglar yürütmeyi kabul etmediler. 1990'larda Dağlık Karabağ dışında işgal ettikleri bölgeyi "özgürleştirilmiş" olarak adlandırmaları, onları şiddetin eş destekçisi "pasif saldırgan" kılıyor.
Buradaki dağlık arazi, giderek artan ölümcül ağır silahlar, köylerin ve kasabaların Temas Hattı'na yakınlığı, bir tarafın herhangi bir askeri mücadeleyi "kazanmasının" çok zor olduğu anlamına geliyor. Daha fazla çatışma, kitlesel olarak kan dökülmesine, sefalete ve nefrete yol açacaktır.
Dağlık Karabağ çatışması, diğer Sovyet sonrası çatışmalardan (Abhazya, Güney Osetya, Transdinyester, Ukrayna) önemli ölçüde farklıdır, çünkü Dağlık Karabağ hususunda Rusya, her iki tarafta da çıkarlara sahiptir ve her iki tarafla da mesafelidir. Ruslar isteseler bile ipleri ellerinde tutamıyorlar.
Nihayetinde, birbirleriyle başa çıkmak için stratejik kararlar vermek, tavizler içeren ve barışa götüren bir plan izlemek Ermenilere ve Azerilere kalacaktır. Bu bir gün olacak elbette; ama kan dökülmesi, karşılıklı güvensizlik ve korku yaratarak o günü erteliyor.
Zamanın çoğu boşa gitti. En son saptanabilecek ciddi görüşmeler 20 yıl önceydi. Bunun yerine ortada, dağınık temaslar ve bir arabulucunun "Kabuki müzakereleri" dediği şey var. Gerçekten iletişim kuran son iki özel elçi, 1990'larda Jirayr Libaridyan ve Vafa Guluzade idi.
Uluslararası alanda devletler, bir barış anlaşmasının şekillenmesine yardımcı olabilir, mali yardım ve (en önemlisi) barışı koruma görevlileri sunabilirler. Ama bu sorunu sadece Ermeniler ve Azeriler çözebilir. Açık sözlüysem özür dilerim — önemsiyorum! #NKpeace"
Thomas de Waal, Washington’da bulunan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Rusya ve Avrasya programında kıdemli araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. 1991’den bu yana, gazeteci, yazar ve sivil toplum gönüllüsü olarak Rusya ve Kafkasya üzerine haberler yaptı ve yazılar yazdı. Carlotta Gall ile birlikte Chechnya: Calamity in the Caucasus (NYU Press, 1998) adlı kitabı kaleme aldı. The Caucasus: An Introduction (OUP, 2010) adlı kitabın da yazarıdır.
(Çeviri: Gözde Yılmaz)