Şu anda moda olan bu istifa/ret hikayesinden bence kesinlikle daha büyük anlam ifade eden Diyanet fetvası olayından bahsediyoruz
Corona yazılarından gına geldi derken, şimdi de Soylu’nun istifası/ Erdoğan’ın reddi yazılarından gık dedik. Corona yazısı yazmaktan kaçınma çabalarıma şimdi bi de istifa yazısı yazmama çabası eklendi. Ama gel de bu ortamın ve bağlamın dışına çık.
Bu arada, Tek Adam Rejimi’nin ipleri tamamen elden kaçırdığını net biçimde göstermek açısından istifa olayıyla aynı paralelde çok önemli başka bir olay arada kaynadı gitti gibi: Diyanet’in fevkalade rasyonel ve modern bir fetva yayınlaması ve bu fetvanın “Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü” tarafından püskürtülmesi olayı.
Önce istifa olayının, ardından da fetva olayının tahlilini yapalım ve sonuçta Rejim’in istikbaline bağlayalım.
***
Yasağa iki saat kala Soylu’nun ilan ettiği ve bunca emeği mahveden yasak hakkında iki temel varsayım var. Çok çok özetle:
1) AKP Gn. Bşk. ve CB Erdoğan’ın yasaktan haberi yoktu;
2) Haberi vardı, yani bu bir danışıklı dövüş ve tiyatro idi.
Birinci varsayım’a göre bir bakan Reis’e danışmaksızın yasak ilan etmiş, sonra da yine danışmaksızın istifa etmiştir. Demek ki isteyen kabineden çekip gidebilmektedir.
Bu olayda Reis’in tartışılmaz otoritesi sıfırlanmıştır, üstelik Soylu alay eder gibi bi de “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı çerçevesinde” demiş bulunmaktadır.
İkinci varsayım’a göre Erdoğan, çeşitli sebeplerle (ör. dışarı çıkma yasağı karşısında millet ne reaksiyon gösterebilir, nabız ölçmek için) tam bir fars yazmıştır (fars; kişileri ve olayları karikatürleştirerek güldürmeyi amaçlayan, sanat yönü zayıf bir basit komedi türüdür). Sonuç olarak herkesi ağzı açık aptal yerine koymuştur, Soylu’yu da bu farsta oynatmıştır.
Veya, yine çeşitli sebeplerle oyunu yazmış ve başlatmıştır, milletin sokağa fırlayıp birbirinin üzerine abanma manzarasını görünce ürkmüş, ‘Sen istifa et, hem kendini kurtar hem Rejimimizi, ben de kabul etmeyeyim, ikimiz de kurtulalım’ türünden bir kulis değişikliği yapmıştır fars metninde.
Bu varsayımın sonucuna göre de Reis’in tartışılmaz otoritesi bu olayda sıfırlanmıştır.
***
Yalnız, mesele bu kadar basit değil. Rejim’i ortasından çaaat diye ayırdığı anlaşılan bi de “Troller Savaşı” var:
Olay duyulur duyulmaz Soylu’yu suçlayan yüz bin civarında tvit atılıyor, biraz sonra da Soylu’ya sahip çıkan bikaç yüz bin dolayında tvit. Toplam iletişimin iki buçuk milyon olduğunu söyleyen de var.
CB Erdoğan’ın istifayı reddi ortaya çıkınca, bu trollerden ilk takım girişiyor silme işlemine. Çünkü Rejim kendi adamlarını bile korkutmak üzerine kurulu. Bunların tümü “AKP’li” trol.
Üstelik, hâlâ maske meselesinde bile acınacak halde olan ülkede besleme basından yazarlar kalkıyor, alay eder gibi, “Bu salgına iyi ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın merkezinde bulunduğu Başkanlık Sistemi içinde yakalandık... En zor ve en hayati kararlar anında alınıyor” diye yazarak Reis’i daha da kötü duruma düşürüyor.
Olaydan Soylu’nun çok güçlenerek çıktığını söyleyen epey yazar var. Dolayısıyla, Erdoğan’ın “ikinci adam”lardan pek hazzetmediği, ilk fırsatta tasfiye ettiği dikkate alınırsa, bunun da Rejim’i hortuma yakalanmışa döndüreceği tahmin edilebilir.
Kabine içi çatışmalar fazlasıyla biliniyor, uzatmayalım; ikincisine geçelim artık:
***
Şu anda moda olan bu istifa/ret hikayesinden bence kesinlikle daha büyük anlam ifade eden Diyanet fetvası olayından bahsediyoruz. Şöyle oluyor:
Malum, Diyanet, bu dönemde S. Arabistan için bile cidden “radikal” fetvalar vermesiyle meşhur. BBC Türkçe bunların 2008-2018 arasındakileri toplamış . İki örnek:
“Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil” veya “Bir kimse, yüzüne karşı 'seni boşadım, benden boş ol' gibi boşamayı ifade eden sözleri şifahî olarak söylemek suretiyle eşini boşayabileceği gibi, bu sözleri telefon, mektup, mesaj, internet ve faks yoluyla bildirerek de boşayabilir”.
İşte bu Diyanet, bu 22 Mart’ta, inanın veya inanmayın, fevkalade mantıklı bir fetva yayınlıyor. Okuyalım :
“Müslümanların, vefat eden din kardeşlerine karşı yerine getirmeleri gereken dinî vecibelerinin başında cenazelerinin yıkanması, kefenlenmesi ve namazlarının kılınması gerekmektedir (…)
“(…) Alınacak bütün bu tedbirlere rağmen cenaze yıkandığı ve usulünce kefenlendiği takdirde bu hastalığın başkalarına da sirayet etme tehlikesi varsa:
“1) Uzaktan cenaze üzerine su tutularak veya serpilerek yıkama işlemi gerçekleştirilir.
“2) Bu uygulamanın da riskli olduğu durumlarda yetkililerin de talimatlarına uyularak koruyucu kıyafetlerle cenazeye teyemmüm aldırılır.
“3) Cenazeye teyemmüm yaptırılmasının da hastalığın bulaşması açısından riskli olduğu hallerde zaruret sebebiyle teyemmüm de terkedilir ve o haliyle namazı kılınarak defni sağlanır.
“Cenazelerin, geleneksel yöntemle açılan kabre kefenle defnedilmesinin de riskli olduğu durumlarda, ceset torbası veya tabutla defnedilmesi de caizdir.”
***
Bunu okuduktan sonra eğer kendinize gelmediyseniz, şimdi de Diyanet’in 9 Nisan’daki açıklamasını vereyim, karşı şokla kendinize gelirsiniz :
“(…) 03.04.2020 tarihinde Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünce Başkanlığımıza ‘Bilim Kurulunun konuyu tartıştığı ve Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybeden kişilerin cenazelerine diğer enfeksiyon hastalıklarından vefat edenlerden farklı bir uygulama yapmaya gerek olmadığı kararına vardığı’ bildirilmiştir.
“(…) Bu itibarla, din kardeşlerimize karşı dinî olarak son vazifemizi yaptığımız unutulmadan Kovid19 sebebiyle vefat edenlerin (…) koruyucu tedbirler alındıktan sonra usulüne göre yıkanması, kefenlenmesi ve defnedilmesi farz-ı kifayedir.
“Gerekli koruyucu kıyafet, teknik ekipman ve ehil gassalların bulunmadığı yerlerdeki cenazelerin de bu imkanların bulunduğu gasilhanelere nakledilerek bu dinî sorumluluğun usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi için ilgililer tarafından gerekli tedbirler alınmalıdır.”
Diyebilirsiniz ki, biz TV’de hekim niteliğinde bir sağlık bakanı izliyoruz, nasıl olur da böyle bir ikazda bulunur Diyanet’e ve kırk yılın bi başı yayınlanmış mantıklı bir fetvayı geri aldırır!
Bunu Bilim Kurulu’nun yapmadığı kesin de, bakan mı yaptı yoksam “en yukarı”dan mı geldi, bulmak sizin ferasetinize kalmış.
***
Hani, hep konuşuluyor ya medyada, “Corona’yla mücadele mi öncelikli, ekonomiyi düzeltmek mi?” diye; böyle bir soru yok!
Çünkü Rejim için tek ama tek bir şey var: İKTİDARDA KALMAK.
Zaten toplu namazları engellemeye mecbur olmuş, ondan ürkmüş. Zaten ekonomiden sonra kabinede de ipler elden uçmuş. Bi de Diyanet’in mantıklı fetvasıyla uğraşamayacak valla.