Görünen odur ki Tarkovski burada, faillerce Ermeni soykırımı tanıklığından kaçıldığını ve muhatap bulunamadığını, Guibariane'in intiharı ve sözleri üzerinden göstermektedir.
GÖZDE YILMAZ
1972 yılında Rus film yönetmeni, yazar ve aktör Andrey Tarkovski, Ermenistan Erivan'da bulunan Tsitsernakaberd Ermeni Soykırımı Anıtı'nı ziyaret eder. Aynı yıl, Tarkovski'nin yönetmenliğini ve senaristliğini üstlenip Stonislav Lem'in eserinden uyarlayarak çektiği ve kendi ifadesi ile bilim-düşlem olarak addedebileceğimiz Solaris filmi yayınlanır. Okyanuslarla kaplı bir gezegenin yörüngesinde bulunan ve burayı araştıran Solaris adlı uzay istasyonu, aslında vicdani yüzleşmelerin yaşandığı bir iç dünyadır.
Travmaların hatırlandığı ve muhatap alınanların vücut bulduğu bu istasyonda okyanusun çağırdıkları, askıda kalmış ve acı çeken imgelemlerdir. Bir düşünen madde olarak okyanus, eylemleri ahlaki olarak sorgulamaya, merhamet göstermeye, birlikte acı çekmeye, utanmaya, kolektif sorumluluğa davet eder.
Hem kişinin kendi eylemlerine hem de toplumun oluş hallerine, yok sayıp var ettiklerine tanıklık eden vicdan, Solaris'te vücut bulur. Ahlak anlayışı Tarkovski'de, toplumsal sorumlulukla paralel bir çizgidedir. Solaris'te hayat bulan tüm bu düşünsel temeller üzerine Tarkovski, Guibariane adlı Ermeni fizyoloğu karşımıza çıkarır (Stanislav Lem'in eserinde Ermeni bir fizyolog ve aşağıda bahsi geçecek olan nesneler yoktur; bunlar tamamen Tarkovski'nin eklemeleridir). Solaris'te uzun süredir incelemeler yapan Guibariane, intihar eder.
Derin depresyon halinde olan Guibariane'nin Solaris'teki odasında, Guibariane'in özlemleri ile ortaya çıkan nesneler var olmuştur. Zira bu istasyonda, yüzleşmek adına çağrılan her şey vücut bulabilmekte ve başkaları tarafından da görülebilmektedir. Peki fizyolog Guibariane neden intihar etmiştir? İntihar öncesi kayda aldığı videosunda Guibariane, kimsenin onu anlayıp yardım edemeyeceğini, bir muhatap bulamadığını, ancak kendi kendinin yargıcı ve vicdanı olabileceğini ifade eder. Guibariane, diasporada acı çeken, travmaları ile ortada bırakılan bir ruhtur.
Görünen odur ki Tarkovski burada, faillerce Ermeni soykırımı tanıklığından kaçıldığını ve muhatap bulunamadığını, Guibariane'in intiharı ve sözleri üzerinden göstermektedir. Tarkovski, Guibariane karakterinin kendini öldürmesi ile aslında, zamanın ''ben''in varlığına bağlı bir koşul olarak, varlık ve varlık koşulları arasındaki travmatik bağ sonucu, kişisel zamanın mühürlendiğini anlatır. İlginçtir ki Stanislav Lem'in Solaris kitabındaki Guibariane karakteri, siyahi erotik bir kadın ile alakalı fantaziler geliştiren biridir ve hatta Zizek, Guibariane karakterini, annesine karşı fantastik ilkel eğilimleri olduğundan dolayı utancından intihar eden biri olarak yorumlar (Zizek, 1999).
Tarkovski, kullandığı nesneler ve Guibariane'in söylemleri ile Lem'in Guibariane'in karakterini farklı bir noktaya evirmiştir. Bu, Tarkovski'nin sanata karşı bakışı ile çokça bağlantılıdır. Tarkovski'ye göre, geçmiş ve geleceğe sayısız iplerle bağlı, kendi yazgısını dünyanın ve insanlığın yazgısı ile birleştiren, hayatın genel akışına karşı sorumlulukları olan insan, suçluluk bilinci ve toplumsal sorumluluğu olması gereken bir varlıktır (Tarkovski,2008). Solaris filmi ile de Tarkovski'nin, Guibariane ve diğer karakterler üzerinden bizlere gösterdiği tam da budur; insanlık, kurtuluşunu utancında bulacaktır...
Kaynakça
Solaris (1972) Andrey Tarkovski tarafından yönetilen ve senaryosu Fridrikh Gorenshtein ile yazılan film.
Tarkovski, Andrey (2008) Mühürlenmiş Zaman, Agora Kitaplığı, İstanbul.
Zizek, Slovoj (1999) The Thing from Inner Space: On Tarkovsky. Angelaki: Journal of the Theoretical Humanities