Samatya Surp Kevork Ermeni Kilisesi Vakfı Onursal Başkanı Melkon Karaköse yıllar boyunca Ermeni toplumu içinde yöneticilik görevi yürüttü, yürütüyor. Karaköse ile yönetmelik VGM'ce iptal edildiği için beş yıldır yapılamayan vakıf seçimlerini ve Ermeni toplumundaki diğer sorunları konuştuk.
2013 yılı Şubat ayında yürürlükten kaldırılan yönetmelikle birlikte beş yıldır vakıflarımız seçim yapamamakta. Siz bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Maalesef ki beş yıldır seçim yapamıyoruz. Aslında bu beş yılın evveliyatında yaşananlar da var. Son seçimlerden önce 12- 16 yıllık yöneticiler vardı ve tam bırakacakken seçim yönetmeliği iptal edildi. Yönetmelik iptal edilince ister istemez yöneticilerin görevi de bir beş sene daha uzadı ve insanlar yorulmaya başladı. Ben yaklaşık 40 yıldır bu cemaatte faaliyet gösteriyorum. Yöneticilik en fazla iki ya da üç dönem yapılabilir daha sonrası bıktırır. 12 senedir çalışan arkadaşlar mecburen 17 yıldır görev yapıyor. Birçok vakıflarda yönetim kurulu üyeleri eksilmeye başladı. Kolay değil insanların kendi işleri ve aileleri var 20 yıl boyunca bir vakfın başında olunca insanlar da artık soğuyor. Yöneticiler kesinlikle haklılar. Bazı vakıflarımız da bu durumu adeta kullanır vaziyetteler. Yanlış yapan yöneticiler bu iptal edilen seçimlerle görevini kötüye kullanmaya başlıyorlar. Seçimlerin yapılmasına izin verilse yanlış yapanlar da vakıflarımızdan temizlenir ve yerine dürüst insanlar gelebilir.
Aynı durumla biz 1985 yılında da karşılaşmıştık. Şınork Badriark (Patrik) döneminde Danışma Kurulu'nda ben de yer almıştım. Şınork Badriark, Dr. Garabed Arman’la birlikte benim Ankara’ya gitmemi ve bu problemin çözümü için görüşmelerde bulunmamızı istemişti. Dr. Arman çok becerikli birisiydi, kendisiyle Ankara’ya gittik ve Kenan Evren’den randevu aldık. Durumu Kenan Evren’e anlattığımızda haberinin bile olmadığını belirtti ve hemen özel kalemine talimat verdi. Bir hafta sonra bize devletten yazı geldi ‘seçimlerinizi yapabilirsiniz’ diye.
Şimdi dikkat ediyoruz hareket yok. Yeni Danışma Kurulu’muz var, Patrik Genel Vekilimiz var, iki kişi alıp Ankara’ya gidip durumumuzu izah edersek eminim ki vakıf seçimleri yapılır. Bizim vakıflarımız tamamen hayrata, okullarına ve kiliselerine bakan vakıflar. Yönetmelik neden iptal edildi, onu da anlamış değiliz.
Peki, bütün seçimlerin bir anda yapılması büyük bir karmaşa ve kaosa dönüşebilir mi? Evet dönüşebilir. Ama bunun da çözümü var, ‘Hink Hasdadutyun’ (Beş Kurum: Surp Pırgiç Hastanesi, Kalfayan, Karagözyan, Tıbrevank ve Getronagan) seçimlerini yapar, iki sene sonra da diğer vakıflar seçimlerini yapar. Geçmişimizde hep böyleydi. Çözüm çok basit, İçişleri Bakanlığı’ndan ya da Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir randevu alınır, durum izah edilir ve onay verildiği takdirde seçimlerimiz yapılır.
Cemaatimizin bir büyük sorunu ise yıllardır yapılamayan Patriklik Seçimi. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Patriklik seçimini toplumda en çok isteyen kişilerden biri benim, binlerce kişi de benim gibi seçimin yapılmasını istiyor. Yıllardır çok tartıştık, kavga ettik, bize yakışmayan hareketlerde bulunduk ama son noktayı İçişleri Bakanlığı koydu. Çırağan Sarayı’nda yapılan toplantıda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Patrikhane’nin izlediği yolun yanlış olduğunu ve iç tüzüğe uygun olmadığını bizzat iletti. Sayın Bakan bize aynı zamanda Patrik (Mutafyan) ölmeden seçim yapılamayacağını belirtti. Ben bizzat Patriğimizin bitkisel hayatta olduğunu ve iyileşmesinin mümkün olmadığını belirttim, atanmış değil de seçilmiş bir patriğimiz olması gerektiğini belirttim. Ancak Patrik Mesrob Mutafyan hayatını kaybedene kadar 'Vekillikle devam edilecek' dediler, elimiz kolumuz bağlandı. Ben üç tane patrikle çalıştım Şınork Kalustyan, Karekin Kazancıyan ve Mesrob Mutafyan’la. Ve hep iyi şeyler gördük biz. Vekaletle bu işler zor oluyor, Aram Sırpazan elinden geleni belki yapıyor ama bir yere kadar. Patriklik çok başka bir şey. Cemaatimiz kopuk, dağınığız. Başımızda bir patrik olmadığından.
Bir diğer problemlerimizden biri ise okullarımız. Okullarımızın bütçe açıkları her yıl artıyor, bu soruna sizce nasıl bir çözüm üretilmeli ?
Okullarımız gün geçtikçe eriyor. Basit bir örnek verecek olursak 1972- 1973 yılları arasında 7.366 tane öğrencimiz vardı. Çok eski bir zaman dilimi değil bir toplum için. 2018- 2019 yılları arasında 3030 tane öğrencimiz okullarımızda eğitim görüyor. Bu çok acı bir tablo. Yaklaşık 3000 öğrenci kadar da kolejlerde ve devlet okullarında eğitim görmekte. Bu öğrenci kaybını ele almamız gerekiyor. Okullarımızın eğitim kaliteleri oldukça iyi, bu çocukları geri kazanmamız gerekli. Öğrencilerden alınan bağışlar okul gelirinin %25’idir. Bir çok kişi gelip 'Melkon abi filanca okul şu kadar kayıt ücreti dedi, o kadar veremem şu kadar veririm deyince de beni tersledi, ağız eğmekten sıkıldık çocuğumuz okullarımıza yazdırmıyorum' diyor. Bırakalım çocuklarımız bizim okullarımızda eğitim alsın, bütçe açıklarımız elbette kapanıyor bir şekilde. Biz böyle bir yol izlersek halkımız da bize destek çıkacaktır, bağış yapacaktır. Herkes kendi okulunun menfaatlerine bakıyor, tabii ki bakacak ama bizim cemaatimizin çocuklarına da destek olmamız lazım. Bunların hepsi yeni bir güçten doğar.
Der Dırtad’ın çok önemli bir çalışması var, Patrikhane'nin verilerine göre 2016 yılında 200 düğün, 240 tane vaftiz yapılmış, 560 tane de cenaze kalkmış. Bu tablo gerçekten çok acı. yaklaşık 60 bin nüfusumuz var ama bu verilere göre ilerleyen yıllarda nüfusumuz 10 bin’e kadar düşecek öyle gözüküyor.
Okullar sorunu gündeme gelince ister istemez herkesin aklına 'ortak havuz projesi' geliyor. Bu proje uzun yıllardır gündemde fakat atılmış bir adım yok.
Bu ortak havuz projesi yıllardır konuşuluyor ancak henüz bir girişim yok. 5- 6 tane durumu çok iyi olan vakıflarımız var. Surp Pırgiç Hastanesi, Ortaköy, Karagözyan, Beyoğlu, Kadıköy ve Tıbrevank okulları havuzu oluştursa cemaatimizin hiçbir sorunu kalmaz. Yöneticilerimiz cemaatin içerisinde yetişmiş bireyler neyin ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Adil bir paylaşım yapılır. Bir vakfımızda para var istediği gibi oynuyor, diğer okulumuzda para yok öğretmen maaşlarını bile ödeyemiyor. Bu adil mi?
Tabii ki havuz oluştu diye durmayacağız, yeni kaynaklar, yeni çalışmalar yapacağız. Duyarlı bir halkımız var, hayırseverlerimiz ve halkımız ellerinden gelen yardımları yapıyor. Buradaki çözüm halkın yöneticilere güvenmesi. Halk yöneticiye güvenirse destekte bulunmak için elinden gelen her şeyi yapar.
Der Dırtad’ın çok önemli bir çalışması var, Patrikhane'nin verilerine göre 2016 yılında 200 düğün, 240 tane vaftiz yapılmış, 560 tane de cenaze kalkmış. Bu tablo gerçekten çok acı. yaklaşık 60 bin nüfusumuz var ama bu verilere göre ilerleyen yıllarda nüfusumuz 10 bin’e kadar düşecek öyle gözüküyor. Yeni nesil imkansızlıktan dolayı evlenemiyor, evlenmekten korkuyor. Cemaat olarak da yardımcı olamıyoruz onlara. Mesela bir Vartabed, iki Derhayr’la yapılan düğün törenleri ücretsiz olsun. Bizim çoğalmaya ihyacımız var. Onun çocuklarını ücretsiz okutalım. Bizim kudretimiz var eskisi gibi değiliz ve birçok vakıflarımızın da durumu iyi, bu destekleri sağlarsak çoğalırız.
İş imkânı sağlamamız lazım Surp Pırgiç Hastanesi’nde 400 tane personel çalışıyor, hastanemizin gençlerimize iş imkânı sağlaması lazım. Cemaatimizde bulunan iş adamları gençlerimize iş imkanı sağlasın, onlara sahip çıksınlar. Bizim gençleri kalkındırmamız gerek. Birbirimize çok kırıcı olmamamız lazım. Bakıyorum vakıflar kendi aralarında kavgalılar. Ortada hiçbir sebep yok, birbirlerine soğuklar, birbirlerine tepeden bakıyorlar. 40 yıldır madağlara giderim, hiçbir madağı es geçmemişimdir, belki masada oturmam ama oraya destek vermişimdir. Neden çünkü tüm vakıflar, okullar kiliseler bizim. Bunu toplumumuzun tüm bireylerinin yapması lazım.
Okullarımızda verilen eğitimle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Okullarımıza daha fazla sahip çıkmamız lazım. Çocuklarımız zeki, öğretmenlerimiz de çok iyi ama araç gereç almamız lazım. Biz en zor zamanlarımızda doktorlar, mühendisler kazandırdık bu cemaate, bugün neden çıkartamıyoruz? Bu durumu oturup düşünmemiz gerek, panellerde tartışmamız gerek. Türkiye Ermeni Okulları Birliği'nin düzenlediği toplantıya gidenler ‘30 senede ilk defa nezih ve verimli toplantıya katıldık’ diyorlar. Bu toplantılarımızın hepsi okullarımızın derecelerini yükseltir. Hiçbir okul kimsenin babasının malı değil, ama hepimizin malı. Öyle ki bizim bazı eksikleri tamamlamamız lazım. Eğitim komisyonu çalışmıyor ama kimse niyesini sormuyor. Bugünkü yöneticiler soracak ‘Ne için çalışmıyor?’ diye. Oturalım konuşalım, tartışalım. Büyük vakıflarımızda senede birkaç kere paneller yapalım. Bu panellerde Cemaatin sorunlarını konuşalım özeleştiri yapalım. Ellerimizi taşın altına koymamız gerekiyor, bu toplum hepimizindir. Bizim dört tane kutsalımız vardır, ailemiz, kilisemiz, okulumuz ve hastanemiz. Bunların hiç birisine zarar gelmemesi için ayakta durmamız gerekli.