Şu birkaç gün içinde Okullar Birliği projesine emek veren, gönül veren isimlerden bazıları ile görüştük. Şaşkınlar ve üzgünler. Bazıları artık bu işlerden geri durmak istiyor. Yeni bir eğitim modeli için hangi konular üzerine kafa yorduklarını hangi uzmanlarla temasa geçildiğini anlattılar. Çok büyük bir fırsatın kaçırıldığından bahsettiler. Velhasıl. Türkiye Ermeni toplumunda işler nasıl yürüyor derseniz, işte böyle yürüyor. Emek verenler, katkıda bulunmak isteyenler bir kez daha küstürülüyor. Elem verici.
24 Eylül Pazartesi günü Patrikhane’de tüm vakıfların yönetim kurulu başkanlarının katılacağı bir toplantı yapılacağı bilgisini aldık, saat 14.00 sularında. Toplantı saat 17.00’de yani üç saat sonra olacaktı. “Olağanüstü bir durum var herhalde” diye düşünerek kalktık gittik. Başepiskopos Ateşyan, Başepiskopos Maşalyan ve Başrahip Tatul Anuşyan salona girdiler. Yanlarına da Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı başkanı Bedros Şirinoğlu’nu aldılar. Ateşyan bizzat Şirinoğlu tarafından lağvedilen VADİP’in (Vakıflar Arası Dayanışma Platformu) devam edip etmeyeceğine karar vereceklerini, okulların bütçe açığını konuşacaklarını söyledi ve toplantıda bulunmayan Gedikpaşa Kilisesi Vakfı Başkanı Harutyun Şanlı’nın VADİP Genel Sekreterliği görevinden istifasına dair mektubu okudu. Konu üç aşağı beş yukarı belli olmuştu. Türkiye Ermeni Okulları Birliği üzerinden yaşanan tartışma uzamış, Şanlı da istifa etmişti.
Sözü zaten hemen Şirinoğlu aldı. Şanlı’nın süreç boyunca kendisini yanlış bilgilendirdiğini, Birliğin yaptığı çalışmalar hakkında bilgisi olmadığını, onlardan 2002 yılında yazılan raporun bir sayfasında dile getirilen görüşe dair yeni bir rapor istediğini ancak bu raporun gelmediğini, Birliğin kendisine seçtiği logonun bir partinin logosuna benzediğini söyledi. Kendisine İstanbul Valiliği’nden de bu logo konusunda bir mesaj geldiğini söyledi ve bu mesajı vakıf başkanlarına gösterdi.
Valilik’ten gelen mesaj
Şunu anlıyoruz. Valilikten birileri işi gücü bırakmış yeni bir oluşum olan Türkiye Ermeni Okullar Birliği’nin ağaç şeklindeki logosunu kafaya takmış, Sayın Şirinoğlu’na mesaj göndermiş, bir partinin logosuna benziyor, diye. Sayın Şirinoğlu sonra bir bakmış ki Birlik içinde Düşünce Platformu’ndan birinin kızı var. Ne büyük skandal ! Birliktekilerin (tüm aksi yöndeki beyanlarına rağmen) kendisine bilgi vermediğini de düşünmüş. Ve önceki hafta Jamanak gazetesine o malum ilanı vermiş, Ancak bu da yetmemiş herhalde ve geçtiğimiz cuma günü Şanlı ile yaptığı sert tartışmanın ardından Şanlı istifasını vermiş.
Toplantıda Şanlı’nın yanısıra Birlik’ten de kimse yoktu. Dolayısıyla kendilerini savunamadılar. Kayseri Vakfı’ndan Zadik Toker Şirinoğlu'na “O ilanı (İki hafta önce Jamanak'ta çıkan "Birlik çizgisinden saptı" ilanından bahsediliyor) vermeden arkadaşlarla konuştunuz mu, konu hallolurdu belki” dedi ama sözleri çok karşılık bulmadı.
Sonra toplum meselelerine geçildi. Böyle toplantılarda alışkın olduğumuz üzere neredeyse tüm vakıf başkanları birbirlerine laf attı, kimi yaptığı işlerle övünürken diğer vakıf yönetimlerini eleştirdi, karşı yanıtlar verildi, konuşmalar çoğu zaman çığırından çıktı, sert çıkışlar birbirini izledi.
Tanımasalar daha mı iyi?
Bir ara “VADİP devam etsin mi etmesin mi?” oylaması yapıldı. Belliydi ki Şirinoğlu ve Ateşyan, Şanlı istifa ettiğine göre yeni bir formatla yola devam etmek istiyorlardı. Vakıf yöneticilerinin çoğu “Devam etsin” yönünde görüş bildirdi. Bir yöneticinin “Belki çok iş yapılmadı ama en azından birbirimizi tanımış olduk” yönünde bir izahati vardı, ancak toplantı sonrası bir dostumuz “Belki tanımasalar daha iyi” yorumunda bulundu, doğrusu hak vermedik değil.
Velhasıl. VADİP’in faaliyetine devam etmesi kararlaştırıldı.
Türkiye Ermeni Okullar Birliği’nin ne olacağı ise anlaşılamadı. Valilikten gelen mesaja neden “O ağaç hastane bahçesindeki bir çeşmeden alındı” yanıtı verilemediği anlaşılamadı, Birliğin neyi yanlış yaptığı, böyle bir toplantının neden onların yokluğunda yapıldığı da anlaşılamadı. Sayın Şirinoğlu’nun neden bir bardak suda fırtına kopardığı da anlaşılamadı.
Ne anlayalım?
Açıkçası bugüne kadarki gördüklerimizden bizim anladığımız ise şu: Valilikten gelen mesajın, yani toplumun bu kadar basit bir meselesine Valiliğin karışmasının normal kabul edilmesi, hatta emir telakki edilmesi, Birliğin Sayın Şirinoğlu’nun takıntı derecesinde istediği “Okulların bazıları birleştirilsin” görüşünü henüz bildirmemesi, kimbilir belki de daha geniş vizyonlu bir perspektif sunacak olması, Birliğin içinde Sayın Şirinoğlu’nun anlaşılmaz biçimde düşman bellediği Düşünce Platformu’ndan bir kişinin kızının bulunması. Bunlar bir bardak suda fırtına koparmak için yeterli belli ki.
Yanılıyor olabiliriz. Ama gördüğümüz manzara bu idi. Üstelik bütün bunlar devlet tarafından Ermeni toplumuna dayatılmış bir Patrik Genel Vekili nezaretinde yapılmaktaydı.
Şu birkaç gün içinde Okullar Birliği projesine emek veren, gönül veren isimlerden bazıları ile görüştük. Şaşkınlar ve üzgünler. Bazıları artık bu işlerden geri durmak istiyor. Yeni bir eğitim modeli için hangi konular üzerine kafa yorduklarını hangi uzmanlarla temasa geçildiğini anlattılar. Çok büyük bir fırsatın kaçırıldığından bahsettiler. Velhasıl. Türkiye Ermeni toplumunda işler nasıl yürüyor derseniz, işte böyle yürüyor. Emek verenler, katkıda bulunmak isteyenler bir kez daha küstürülüyor. Elem verici.
1915’te ne olmuş?
Bütün bu gelişmeler içinde Sayın Şirinoğlu’nun 1915 ile ilgili sözlerine değinemedik. Şirinoğlu bu hafta bir internet sitesine verdiği röportajda 1915 ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “1915 olayı da bir oyundur. Amaç; Osmanlı’yı parçalamak”. Konuyu açması istendiğinde ise şunları söyledi:
“Bakın 1915’te biz oyuna geldik. Biz derken Ermenileri çok iyi kullandılar. Dış ülkeler o zaman da işbaşındaydı. 1915 elbette ağır kayıplara sebebiyet vermiştir. Daha önce de söyledim. Öyle bir komplo kurdular ki, iki kardeşi birbirine düşürdüler. (...) Ermeniler vatanlarına, milletlerine sadıktır ve kalleşlik yapmazlar. Ama içlerinde bazı kısımlar kandırıldı. (...) Sonra o söylenen rakamlara inanmıyorum çünkü o tarihte çoğu kişi göç etti. Lübnan’a, Suriye’ye, Fransa’ya, İran’a, ABD’ye, Avustralya’ya gittiler. Can kaybı söylendiği kadar yok. Var elbette ama bunun için de akraba akrabayı, komşu komşuyu öldürdü. Kardeş, kardeşi de öldürdü.” (Röportajın tamamı şu adreste )
Bu sözler Ermeni toplumu açısından kırıcıdır. 1915 ve sonrasında ne olduğunu bilmeyen bir tek Ermeni bile yoktur. Sayın Şirinoğlu bununla da kalmayıp aynı röportajında bir de “Dünyanın patronu ABD’dir ama onun da patronu Musevilerdir” diye bir cümle kullanmış. Şalom gazetesinin yazdığına göre Şirinoğlu, bu cümlesi için maksadını aştığını belirterek Yahudilerden özür dilemiş. 1915 ile ilgili sözlerini ise öyle görünüyor ki tarihin ve halkın vicdanına bırakacağız.