AYM'nin Baskın Oran kararı: Yaşam ve ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilmiştir

Agos gazetesi yazarı Baskın Oran'ın, "Azınlık Hakları ve kültürel Haklar" raporunun açıklanması sonrasında aldığı ölüm tehditleri hakkında etkin soruşturma ve yargılama yapılmadığına dair Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvurunun sonucu açıklandı. Mahkeme Baskın Oran'ın Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının ve Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine karar verdi

Agos gazetesi yazarı Baskın Oran'ın  Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Üyeliği döneminde kaleme aldığı "Azınlık Hakları ve kültürel Haklar" raporunun açıklanması sonrasında aldığı ölüm tehditleri hakkında etkin soruşturma ve yargılama yapılmadığını dair Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvurunun sonucu açıklandı. Anayasa Mahkemesi Baskın Oran'ın aldığı tehditler sonrasında tehditleri yönelten sanık ve örgüte dair yapılan yargılama sürecini inceledi. Anayasa Mahkemesi 18 Nisan 2018 tarihli kararında Baskın Oran'ın Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının ve Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine karar verdi ve Oran'a 27.000 tl manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Karar resmi Gazete'de yayınlandı.

Raporun yayınlanmasının  ardından Baskın Oran'a e mail yoluyla ölüm tehditleri gelmişti. Oran'ın bu tehditler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmasının ardından yargı süreci başlamış ancak Oran'ın suç duyurusunda bulunduğu Ankara  dosyayı İstanbul'a havale etmiş, İstanbul, tehdit e postasının Adana'dan atıldığı gerekçesiyle dosyayı Adana'ya havale etmiş, Adana tehdidin konusunun İstanbul'da olduğunu öne sürerek tekrar dosyası İstanbul'a havale etmiş, dosyaya nerenin bakacağına Yargıtay karar vermek zorunda kalmış, en sonunda davaya Adana Asliye Mahkemesi bakmıştı.  Bu uzun süre yargılama sonucunda sanığın alt sınırdan 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün geri bırakılmasına karar verilmişti. 

Karar sonrası Baskın Oran  soruşturmanın makul sürede tamamlanmaması delillerin (örgüt bağlantısı) yeterli şekilde araştırılmaması ve sanığın etkili bir şekilde cezalandırılmaması nedeniyle yaşam hakkı ve ifade özgülüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu.

Yargı sürecini detaylı biçimde inceleyen Anayasa Mahkemesi yaşam hakkının devlete pozitif görev yüklediği ilkesinden hareket etti. Kararda "Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğünün yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendiminin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır" dendi.

Mahkeme ifade özgürlüğü açısından ise şu değerlendirmeyi yaptı: "Başvurucu (Baskın Oran) ayrıca TİT adına tehdit gönderen kişinin asliye ceza mahkemesinde yargılanmasının tehditlerin boyutunun yargı makamlarınca kavranamadığının göstergesi olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucuya göre tanımmış iki aydın da -Hrant Dink ve başka bir yazar- benzer tehditler almıştır. Başvurucu Hrant Dink'in bu tehditlerin ardından öldürüldüğünü diğer yazarın ise korumasız dolaşamadığını belirtmiştir. Başvurucu kendisinin de sürekli olarak bu iki isimle birlikte anılarak tehdit edildiğini iddia etmiştir." 

Kararda "Başvurucu akademik ve yazın yaşamının önemli bir kısmında azınlık hakları alanında çalışmıştır olayların meydana geldiği tarihte ve hala benzer konularda çalışmaktadır. Anayasa Mahkemesi azınlık hakları konusundaki çalışmalarından ötürü ölüm tehditleri almasından sonra adil makamların etkisiz soruşturma ve kovuşturmaları nedeniyle başvurucunun güvenle yürütebileceği bir yazın ortamının varlığından söz edilemeyeceği kanaatindedir. Etkisiz yargısal süreçlerin başvurucunun düşünce açıklaması üzerinde caydırıcı bir etkisinin olduğu kabul edilmiştir. Bu itibarla ifade özgürlüğü kapsamında devletin pozitif yükümlülüklerinin gereğinin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğünün pozitif yükümlülükler bağlamında ihlale edildiğine karar verilmesi gerekir"

Oran: Fevkalade önemli bir karar

Kararı Agos'a değerlendiren Baskın Oran şunları söyledi: 

"Şu anda Türkiye'de hukuk tamamen sıfırlanmış vaziyette. Hiçbir ülke böyle devam edemez. Bir yerlerden patlak verir.  Bu vaziyet, anayasa ve yasalardaki bütün kesin hükümlere rağmen, OHAL döneminde ilk defa AYM kararlarıyla başladı. Şimdi aynı AYM, 2004'ten beri süregelen hukuksuzluğu kesintiye uğratan fevkalade önemli bir karar vermiş bulunuyor. Umuyoruz, bu karar, sözünü ettiğim patlak vermenin işaret fişeğidir. Böyle ise, AYM hukuk tarihimizde iyi anılacaktır." 
 


Kategoriler

Genel Güncel