15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL bu yazının yazıldığı gün itibariyle sona eriyor. Bu gelişme belki ilk bakışta olumlu gibi görünebilir ama kazın ayağı öyle değil. Zira Meclis’e yeni bir teklif geldi ve bu teklif yasalaşırsa OHAL olağan hale gelmekle kalmayacak, KHK’lerde bile olmayan düzenlemeler yasalaşacak.
Bu aslında beklenmeyen bir gelişme değildi. “OHAL kalkabilir” açıklamaları yapılırken OHAL’i gereksiz kılacak düzenlemelerin Meclis’e gelmesi beklenmekte, AKP yetkilileri de bu yönde açıklamalar yapmaktaydı. Öyle de oldu.
Cumhuriyet gazetesinde yer aldığı haliyle TBMM’ye sunulan yasa teklifi şu düzenlemeleri içeriyor:
Teklifteki bazı düzenlemeler, OHAL KHK’lerine madde eklenerek yapılıyor. Böylece OHAL süresi ile sınırlı olan, KHK’lerle oluşan düzen, kendi kendisini uzatıyor.
Yine yeni düzenleme ile kamu görevinden ihraç edilen ancak iadesine karar verilen kişinin “eski kadro ve pozisyonuna” atanması esas alınıyor. Böylece KHK ile ihraç edilip KHK ile iade edilenlerde benimsenen yeniden atama usulü, komisyon kararı ile iade edilenler için de kullanılıyor. Ancak teklife göre ihraç edilen akademisyenler bu olanaktan yararlanamıyor. İhraç edildiği üniversiteye atanamayacak akademisyenin hangi üniversiteye atanacağına YÖK karar verecek.
Teklif, iki yıllık OHAL döneminde asker ve polisler için uygulanmayan, tartışmalı bir sistem kuruyor. Buna göre OHAL döneminde ihraç edilen asker ve polisler mahkeme veya OHAL komisyonu tarafından iadelerine karar verilse bile Millî Savunma Bakanı veya İçişleri Bakanı’nın onayına takılabilecek. Onay çıkmaması halinde bu kişiler iki bakanlık bünyesinde kurulacak olan “araştırma merkezleri”nde istihdam edilebilecek. Yeni bir tür gözetleme odasında çalışacaklar.
Kamu personelinin ihracına “üç yıl süre ile” bakandan başlamak üzere amirleri karar verebilecek. Askerlerin ihracı için Millî Savunma Bakanı’nın onayı yeterli olabilecek. Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeli İçişleri Bakanı’nın onayı ile ihraç edilebilecek.
Akademisyenlerin ihracı ise üç yıl süreyle YÖK Başkanı’nın teklifi, YÖK Genel Kurulu’nun onayı ile mümkün olabilecek. Üniversitelerdeki idari personelin ihracına ise rektörün teklifiyle üniversite yönetim kurulu karar verebilecek.
Mahalli idareler personelinin ihracı için de vali tarafından belirlenen bir kurulun teklifi ve İçişleri Bakanı’nın onayı yeterli görülüyor.
OHAL döneminde sıkça başvurulan, İçişleri Bakanı’nın pasaport iptal yetkisi, üç yıl süreyle devam edebilecek. İdarenin onayıyla ihraç edilen kişilerle, darbe ve terör suçlarından hakkında kovuşturma ve soruşturma işlemi yürütülenlerin pasaportları, iptal edilecek. Bu kişilerin eşlerine ait pasaportlar da iptal edilebilecek.
İdari ve adli süreçleri yürütmekle görevli her türlü merci; yine üç yıl süreyle darbe ve terör suçları nedeniyle haklarında adli işlem yürütülen kişilerin; hem kendileri, hem eşleri, hem de çocukları ile ilgili iletişim tespiti dahil her türlü bilgi ve belgeyi toplayabilecek.
Düzenlemeler çok özetle böyle. Kestirmeden şunu söylemek lazım: Gelecekte totaliter rejimlerin nasıl olabileceğine dair kafa yoran edebiyatçıların yazdıkları ‘distopya’ları hatırlatan bir rejimde yaşayacağız, eğer düzenlemeler bu haliyle yasalaşırsa.
Bu düzenlemelerin evrensel hukuka ve anayasa aykırı olduğu yönünde birçok görüş de haklı olarak (artık kaldığı kadarıyla) basında yer buluyor. Ancak ne Anayasa Mahkemesi ne de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden umutlu olmak için nedenimiz var ne yazık ki. Bu gidişatı çevirmek için her zamankinden daha fazla çaba ve mücadeleye ihtiyaç olacak.
CHP’de durum
Geçen hafta Türkiye’nin durumuna dair birkaç çift laf ederken CHP için yer kalmadığını, onu da haftaya konuşacağımız söylemiştim. Doğrusu şu atmosferde CHP hakkında laf etmek de zor, zira yine kurultay sürecine girmiş durumdalar. İmzalar toplanıyor. Son okuduğumda olağanüstü kurultay için 466 imza toplanmıştı ve muhalefet cephesi gerekli 625 imzayı 30 Temmuz’a kadar bulabileceğini düşünüyor.
Bulunur mu, bulunmaz mı bilinmez. Ancak bu hafta itibariyle yepyeni bir durumla karşı karşıyayız. Neden derseniz, CHP lideri Kılıçdaroğlu ODTÜ mezuniyet töreninde öğrencilerin taşıdığı bir karikatür yüzünden tutuklanmalarını protesto etmek için zamanında mahkemenin suç unsuru bulmadığı ‘Tayyipler Âlemi’ karikatürünü Twitter hesabından paylaşmıştı. Öğrendik ki Cumhurbaşkanı Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun Twitter hesabından yayımladığı karikatürü kendi hesaplarından paylaşan 72 CHP’li milletvekili için de suç duyurusunda bulunmuş.
Tarihin en tuhaf mahkeme sürecine tanık olacağız herhalde. Mahkemenin vaktinde suç unsuru bulmadığı bir karikatür, bu karikatürden oluşan pankartı taşıdıkları için tutuklanan öğrenciler ve bu karikatürü paylaştıkları için haklarında suç duyurusunda bulunulan 72 CHP milletvekili. Distopya demiştik ya, tam da o işte.