YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

İdam ve diğer meseleler

Türkiye bir vakittir ‘idam’ lafını ağzında dolaştırıp duruyor. Türkiye derken, iktidar ve iktidara yakın çevrelerden bahsediyoruz. Birkaç yıl önce henüz AKP’ye muhalifken MHP lideri Devlet Bahçeli miting meydanlarında, Öcalan’ı kastederek, elinde urganla geziyor, AKP’ye “Neden asmıyorsun?” diyordu. Sonra 15 Temmuz darbe girişimi vesilesiyle konu bir kez daha gündeme geldi. Mitinglerde dile getirilen –ya da getirtilen– taleplere Erdoğan genel olarak “Parlamento yasa çıkarır, önüme gelirse imzalarım” yanıtı vererek bir anlamda topu kenara atıyor, ancak bu konunun gündemde kalmasından da haz duyduğunu belli ediyordu. 

Mesele son günlerde yaşanan çocuk istismar haberleri nedeniyle yeniden gündeme geldi. AKP çevreleri konunun gündemde olmasından yanalar ama çok net bir tutum takınmaktan kaçınıyorlar. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir vatandaşın talebine “Yavaş yavaş” yanıtını verdi. MHP, tahmin edileceği üzere, daha hevesli. Burada öncekilere kıyasla ayırt edici durum, kimi sanatçıların ya da göz önünde olan kişilerin de çocuk istismarı gibi bir vesileyle konuyu tekrar gündeme getirmeleri.

Siyasetçi olmayıp da konuyu, yani idamın savunulmasını ısrarla gündemde tutanların bir kısmı belki iktidarın gözüne girmek istiyor olabilir, ancak bir kısmı da muhtemelen samimi olarak idamı bir çözüm olarak görüyor. Hele konu çocuk istismarı gibi itiraz edilemez olarak görülen bir mesele olunca...

İdam dünyada bir cezalandırma uygulaması olarak gündemden yıllar önce çıktı. AB’de idamdan bahsedemeyiz mesela. ABD’de kimi eyaletlerde hâlâ uygulanmakla birlikte, bu ABD’nin özel siyasi yapısı ve tarihinden gelmekte ve orada da konu çok ciddi biçimde tartışılıyor, üzerine –uygulamayı eleştiren–sayısız film çekildi. 

Türkiye’deki tartışmayı, doğrusu içinde bulunduğumuz siyasal ve toplumsal atmosferden ayrı düşünmek güç. Milliyetçiliğin ve İslamcılığın, fetihçilik ve güç gösterilerinin de eşlik ettiği yükselişi, çift taraflı bir otoban haline gelmiş vaziyette. İktidar bu eğilimi beslemek için her gün yeni ritüeller icat eder ve argümanlarını bunun üzerine dayandırıp elindeki kitleyi diri tutmaya çalışırken, bu politikanın toplumda bir karşılık bulmasının da sonucu olarak, bu kitle de iktidarı ayakta tutuyor, dünyası da gitgide milliyetçileşiyor, mutaassıplaşıyor, kendine eksik gedik öğretilmiş tarihî şanlı günlerin hülyasında yaşıyor.

Bu dünya AKP tarafından özenle yaratıldı, ancak bunun toplumun bir kesiminde zaten karşılığı vardı. Bilime, analitik düşünceye, felsefeye şüpheyle bakan, daha doğrusu böyle bakanların epeyce bir kesimini oluşturduğu bir toplum idik. Buna bir de Batı dünyası düşmanlığı eşlik ediyordu.

Son yılların politikalarıyla bu, Türkiye’nin hâkim görüşü haline getirilmek isteniyor, bu çok açık. Ve bu dünya, evrensel hukuk normlarıyla başı hoş olan bir dünya değil. Günlük hayatta şiddetin böylesine artışı, zaten bu bahsettiğim dünyada işlerin belli yöntemlerle yani şiddetle çözülmesi fikrinin yaygınlık kazanmasıyla ilgili.

Şimdi bu kesim, fiilî olanın resmî olmasını istiyor basitçe. Yani “Zaten bu günlük hayatta uygulanıyor, bari devlet de bu işe katılsın” fikri... Düşman bellediğini öldürmeden rahatlamayanlardan bahsediyorum.

AKP oynamayı çok sevdiği bu konuyu daha fazla gündemde tutar mı, kestiremiyorum. Tüm açıklamalarda küçük de olsa bir ihtiyat payı gözlemleniyor. Ancak şurasını söylemek gerekir: İdam bir kere geri gelirse, mevcut hukuk sistemiyle haksız yere çok sayıda kişi okka altına gidecek. Kaldı ki, bu işin ‘haklı’sı da olmaz. İdam, devlet eliyle işlenmiş bir cinayettir. Burada demek istediğimiz, idam bir kez gelirse, daha çok devletin gözüne kestirdikleri için uygulanacağıdır.

Bütün bunlar olurken siyaset cephesine baktığımızda ise gördüğümüz şu: CHP tekrar kendi iç meselelerine daldı. Muharrem İnce’nin olağanüstü kurultay çağrısı CHP yönetimince karşılık bulmadı. CHP’de iktidar şu an Kılıçdaroğlu’ndan çok parti içindeki kimi güçlü isimlerin elinde gibi görünüyor; dışarı yansıyan manzara bu.

Böylesi bir ortamda muhalefet ne baş aşağı giden ekonomi, ne mafyanın tekrar alan bulması, ne bu idam tartışmaları, ne de diğer toplumsal meseleler hakkında iki çift laf edebiliyor. Kürt sorunu ise ne yazık ki tamamen unutulmuş vaziyette. HDP hariç kimsenin gündeminde değil.

Zar zor dağın tepesine çıkarılan o koca kaya tekrar aşağı yuvarlandı. Belli ki aynı kayayı tekrar güç bela tepeye çıkaracağız ya da çıkarmaya çalışacağız. Tamam, umudu kesmeyelim ama durum da bu.