Güney Afrika için aşk şarkısı

HİKMET AKYÜZ

Güney Afrikalı ünlü yazar Alan Paton’ın dünyanın pek çok diline çevrilen, yayımlandığı ilk günden bu yana ırkçılık karşıtları tarafından benimsenen ve bir edebiyat klasiği sayılan  ‘Ağla Sevgili Yurdum’u Alfa Yayınları tarafından, beş yüze yakın çeviride imzası bulunan Mehmet Harmancı’nın özenli çevirisiyle yayımlandı. 1903’te doğup 1988’de hayata gözlerini yuman Paton, Güney Afrika Liberal Partisinin başkanlığı yapmış, Güney Afrika’daki liberal düşüncenin en önemli savunucularından biri olan, eserlerinde bütün sorunların çözümünün anlayış ve sevgide olduğunu, korku ve mutsuzluğa mahkum edilmiş bir yaşamın katlanılmaz bir biçimde kölelik olacağı düşüncesini işlemiş önemli bir isim. 

‘Tekrar yazılamaz’

1951 ve 1995 olmak üzere iki farklı tarihte sinemaya aktarılan, epik tiyatronun önemli teorisyeni Bertolt Brecht’in oyunlarının bestecisi olan ünlü Alman müzisyen Kurt Weill tarafından müzikali yapılan ‘Ağla Sevgili Yurdum’un ne tür bir kitap olduğunu yazarı Alan Paton şu şekilde açıklıyor: “Ne tür bir kitap olduğunu en iyi şekilde bildiğime inanmasaydım, bu kitap hakkında yazılmış olan bir sürü şeye ekleme yapmazdım. Bu, uzaktaki bir ülke için bir aşk şarkısıdır. Tüm o kutsal dağlardaki incitmeyecekleri ve yok etmeyecekleri toprakların; daha fazla ölümün, acının ve ağlamanın olmayacağı ulaşılmaz ve tarifsiz toprakların; tepeleriyle, çimenleriyle, eğreti otlarıyla tekrar olmayacak toprakların; doğüduğumuz toprakların özlemle anlatılmasıdır. İnsan yaşamındaki güzelliğin ve korkunun hikâyesidir ve tekrar yazılamaz, çünlü tekrar aynı hissedilemez. Ne kadar iyi bilmiyorum ve umurumda da değil. Tek bildiğim hayatlarımızı değiştirdiği. Bizim için dünyanın kapılarını açtı ve biz de ondan geçtik.”

Güney Afrika’nın Natal eyaletindeki Ndotsheni köyünde yaşayan Rahip Stephen Kumalo kendisini Johannesburg’a çağıran bir mektup alır. Johannesburg’daki bir misyoner evinden Msimangu adındaki  bir din adamından gelen mektup Kumalo’nun kız kardeşinin ağır hasta olduğunu bildirir. Rahip Kumalo kız kardeşi Gertrude’a yardım etmek ve sadece Johannesburg’da olduğunu bildiği uzun zamandır haber alamadığı oğlu Absalom’u bulmak için yola çıkar. Kumalo kız kardeşinin bir fahişe olduğunu görür ve kız kardeşini onunla dönmeye ikna eder. Şimdi sıra oğluna gelmiştir. Rahip Kumalo oğlunu ararken ülkesini tehdit eden ekonomik, ırksal ve sosyal bölünmeleri net bir şekilde gözlemler. 1948 ile 1994 yılları arasında hüküm süren apartheid rejiminin öncesini ve bu rejime giden yolu bize dokunaklı ve etkileyici bir şekilde anlatıyor bize Kumalo’nun arayışı. Kumalo ve ona yardımcı olan Msimangu’nun Absalom’u bulma çabaları Johannesburg’un her köşesinde devam eder. Kumalo bu çaresiz arayışının sonucunda oğlunun öğrencilikten fabrika işçiliğine, işçilikten hırsızlığa kadar birçok işe bulaştığını öğreniyor ve de  bir genç kızı da hamile bıraktığını.  Sonunda oğlunun reformist siyahların hakları için çalışan bir beyaz olan Arthur Jarvis’in evine giren hırsızlar tarafından öldürülmesi olayına karıştığını tespit ediyor. 

Arthur Jarvis, Kumalo’nun köyünün yakınlarından büyük bir toprak ağasının oğlu ve topraklarının başında olmak istemeyip mühendislik yapmayı tercih etmiş biri. Jarvis aynı zamanda babasının kendisinden çok farklı düşündüğü ırk meselesinde babasının karşısında yer alıp siyahlara yardım etmek için gönüllü olmuştur. Baba ve oğul yani Kumalo ile Absalom, oğlanın hapsedilmesinden sonra ilk kez karşılaşır ve ikisi de artık birbirine yabancıdır. Oğluna bir avukat tutar. Bu acı ve çileli durum baba ile oğlu tekrar kaynaştırır. Kumalo, oğlunu tekrar küçük bir çocukmuşçasına keşfeder ve sever.

Güney Afrika’da siyahların sınırlı miktarda araziye sahip olmalarına izin verilmesinden, aşırı vergi yükünden, kurak tarım arazilerinin yarattığı yoksulluktan kaçıp Johannesburg’un ekonomik cazibesine kapılıp göç eden, geleneklerinden, aile bağlarından koparak tehlikeli ve bir o kadar da tasvip edilmeyen işlere girişen  birçok gençten sadece ikisi olan Gertrude ile Absalom’un Rahip Kumalo tarafından tekrar doğup büyüdükleri yere döndürülme çabası, arka planında büyük toplumsal eşitsizliğin, adaletsizliğin yattığı etkileyici bir dramı gözler önüne seriyor.

Eşitsizliğin, adalesizliğin, hukusuzluğun  kısır döngüsündeki insanların etkileyici şiirsel hikâyesinin anlatıldığı, Güney Afrika’nın yıllarca yaşadığı treajediyi gözler önüne seren en büyük roman diyebileceğimiz, dünya edebiyatının da en büyüklerinden sayılan ‘Ağla Sevgili Yurdum’ politikanın, ekonominin, sosyolojinin bir arada sunulduğu keyifli ve vurucu bir okuma deneyimi sunuyor okuyucuya.

Ağla Sevgili Yurdum

Alan Paton

Çeviri: Mehmet Harmancı

Alfa Yayınları

328 sayfa.