MERVE SUCU
Ben bir kedi olsaydım kitapların arasında mır mır mırlardım herhalde. Çocuk kitaplarının üzerinde dolaşır, kitap seçen çocukları seyrederdim. Bir kedi değilim ama yine de kitapların arasında dolaşmaktan kendimi alamıyorum. Bu keyifli hikâyeyi de böyle bir anda keşfettim. Hikâyemizin kahramanları olan iki yakın arkadaş oyun oynarken biri diğerine “Bir kedi olsaydın ne yapardın?” diye soruyor ve kedi olma oyunu başlıyor: “Eğer bir kedi olsaydım… Tatilde seninle deniz kıyısına gelmektense, çatılarda güneşlenmeyi yeğlerdim. Balonla ya da su tabancasıyla değil, yün yumağıyla oynamak isterdim… Ama ben bir kedi de olsam, değişmeyen tek bir şey olurdu: Yine senin arkadaşın olurdum!”
‘En iyi arkadaş’
Çocuk edebiyatında farklılıklar hakkında çok fazla kitap örneği görüyoruz ama kişisel beğenilerin ve zevklerin çeşitliliğine dair bir kitaba ilk kez rastlıyorum. Yazar, çocuk kahramanına bir kediyle empati kurdurarak farklı insanların (ve hayvanların) farklı zevklerinin olduğuna dikkat çekiyor. Çocuklar akranları onlara “hayır” deyince çok bozuluyorlar. Aynı şeyleri yapmak istemeyince “en iyi arkadaş” ilişkileri hemen sekteye uğrayacak sanıyorlar. “Arkadaşım artık benim en iyi arkadaşım değil. Ben birlikte resim yapalım diyorum ama o yapmıyor. Sürekli saklambaç oynamak istiyor!” diyen bir çocuğa yakından bakalım mesela. Evet, arkadaşı resim yapmak istemiyor çünkü saklambaç oynamaktan daha çok hoşlanıyor tıpkı onun da resim yapmaktan daha çok hoşlanması gibi. Kişisel farklılıklar temasını işleyen ‘Bir Kedi Olsaydım’, işte bu iki arkadaşı birbirleriyle hoşça vakit geçirebilmeleri için yeni çözümler üretmeye teşvik ediyor. Yazar, bir kediyle empati kurma metaforuyla çocuklara arkadaşlığın her zaman aynı şeyleri yapmak ve aynı oyunları oynamaktan ibaret olmadığını gösteriyor. Hikaye aynı zamanda yetişkinlerin de çocuklarla empati kurması için ortam yaratıyor. Kahramanımız kedi, arkadaşının ona sevgisini göstermesi için boynuna kurdele takmasını değil, göbeğini gıdıklamasını istiyor! Tıpkı oyuncak seven bir çocuğun kendisine kıyafet yerine oyuncak hediye edilmesini tercih etmesi gibi.
Çocuklar, hikâyelerdeki kafiyeli anlatımdan, tekrar eden cümlelerden ve beğendikleri hikâyeyi defalarca okutarak ezberlemeye çalışmaktan keyif alırlar. ‘Bir Kedi Olsaydım’da yalın dili ve akıcı anlatımıyla okul öncesi çocukların defalarca dinlemek isteyeceği bir hikâyeye benziyor. Çocuklara bu türden anlamlı ve yalın hikâyeleri okumak onların konuşma, anlatılanları anlama, muhakeme kurma, fikir üretme ve sorun çözme becerilerinin gelişimine de destek oluyor.
Görsel okumalar
Anna Llenas, karton, iplik, gazete kağıdı gibi malzemelerle yaptığı kolajlarla bizlere bambaşka bir illüstrasyon örneği sunmuş. Karakteristik çizimleri ve gölgelendirmeleriyle hikayeye rengarenk bir mekan yaratmış. Hikâyede bahsedilmeyen farklı hayvan çizimleriyle çocukların görsel okuma yapmalarına imkân sağlamış. Görsel zeka insan beyninin ilk dili gibidir. Çocuklar okuma yazmaya geçmeden önce görsel olarak kitap okurlar. Hikâyedeki olayların resimlerle anlatılması çocukların çok hoşuna gidecek, çizimlerde yakaladıkları detaylarla yeni hikâyeler anlatabilecekler.
Çocukları erken yaşta bu türden nitelikli kitaplarla ne kadar sık buluşturabilirsek zihinsel ve duygusal gelişimlerine de o denli destek olabiliriz. İyi okumalar!
Bir Kedi Olsaydım
Paloma Sanchez Ibarzabal
Çeviri: Melisa Kesmez
Nesin Yayınevi
32 sayfa.