Suriye'de yaşanan iç savaş sürecini, süreç başlamadan bir süre önce yazdığı raporla öngören, Doç. Veysel Ayhan, Suriye'deki Kürtler ve Türkiye'nin Suriye politikası ile ilgili açıklamalarda bulundu. Sürecin, tarafların birbirlerini yenemediklerini ve yeni bir sisteme ihtiyaç duyduklarını anladıklarında biteceğini belirten Ayhan, Suriye'deki Kürtlere Türkiye'den gelecek olası bir müdahalenin etnik bir çatışmaya döneceği uyarısında bulundu.
Suriye'de bir Kürt devletinin kurulup kurulmayacağının net olmadığını belirten Ayhan, 'Bugün Suriye'de bir iç savaş yaşanıyor ve Kürtler şu anda bu savaşın dışındalar' diyerek Kürtlerin kendi bölgelerinde bir özerk bölge oluşturmayı tercih ettiklerini belirtiyor.
Neşe Düzel ile söyleşisi Taraf gazetesinde yer alan Veysel Ayhan, Başbakan Erdoğan'ın, Suriye'deki Kürtlerin siyasal statü elde etmeleri durumunda 'müdahale edileceği' yönündeki son açıklamalarına dikkat çekti. Ayhan, 'Ancak bu askeri müdahale çok ciddi bir çatışmaya yol açar' diyerek Kürtler ile Türk ordusu arasındaki bir çatışmaya dönüşeceği yönünde uyarıda bulundu.
Neşe Düzel’in Taraf gazetesinde “Kürtler üçüncü yolu tercih etti” başlığıyla yayımlanan (30 Temmuz 2012) Veysel Ayhan söyleşisi şöyle:
Neden Veysel Ayhan?
Suriye’de neler olup bittiğini kimse bütün netliğiyle anlayamıyor. Sadece sıradan insanlar değil, Dışişleri Bakanlığı’nın da olanları kavramakta zorlandığı görülüyor. Suriye’de olanlarla ilgili, özellikle de sınır bölgelerindeki Kürt bölgeleriyle ilgili hükümet sert ve tehditkâr açıklamalar yapıyor. Peki, Suriye Kürtleri kim? O Kürtlerin Türkiye’deki Kürtlerle ilişkileri neler? PKK ya da Barzani o bölgeleri yönetebilir mi? Niye her yanda PKK bayrakları var? Türkiye, Kürtleri engellemeye ya da onlara müdahale etmeye kalkarsa savaşın boyutları ne olur? Türkiye’nin Suriye politikaları doğru mu? Bu politikanın sonuçları neler? Bunları, Suriye’de ilk olaylar çıktığında Suriye’yle ilgili bir rapor yayımlayan ve bugünü on beş ay önceden gören Doç. Veysel Ayhan’a sorduk ve çok açıklayıcı ve çarpıcı cevaplar aldık. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi Başkanı Doç. Veysel Ayhan, raporunda, Suriye’de rejimi devirmeye yönelik girişimlerin ülkede bir iç savaşa yol açacağını ve Kürt bölgelerinde özerk yapıların oluşacağını yazmıştı. Dediği oldu, artık bugün Suriye’de sadece Sünni Araplar değil, Kürtler, Aleviler ve Dürziler de kendi yönetimlerini kuruyorlar. Veysel Ayhan Suriye’yle ilgili şimdi “Suriye Lübnanlaşıyor. İç savaş derinleşecek. Çünkü taraflar birbirlerini askerî olarak yenemeyecek. Sonunda taraflar “savaşarak olmuyor. Yeni bir sistem kurmamız gerekir” noktasına gelecekler ve iç savaş o zaman bitecek” diyor. Tezini Suriye üzerine yapan ve Irak, Lübnan, Ortadoğu ve petrol üzerine kitapları yayımlanan Veysel Ayhan’ın son kitabı Arap Baharı ismiyle MKM Yayınları’ndan çıktı.
***
Suriye’de yeni bir Kürt devleti ya da Kürt özerk bölgesi kurulacakmış gibi görünüyor. Böyle bir gelişme, Türkiye’nin politikalarını nasıl etkileyecek?
Suriye’de bir Kürt devletinin kurulup kurulmayacağı net değil. Ama şu çok kesin. Bugün Suriye’de bir iç savaş yaşanıyor ve Kürtler şu anda bu savaşın dışındalar. Üçüncü bir yol tercih ettiler. Ne Esad rejimiyle askerî çatışmaya giriyorlar ne de Suriye Ulusal Konseyi’ne katılıyorlar. Kürtler üçüncü bir yol izliyorlar.
Kürtler bu üçüncü yolda ne yapıyorlar?
Kendi bölgelerinde kendi özerk yönetimlerini oluşturuyorlar. Kürtler Suriye’de mutlaka bir siyasi statü elde edecekler. Eğer bu statü verilmezse savaşacaklar. Bu statü, otonom bölge mi, demokratik özerk vilayetler mi, özerk kasabalar mı olacak şu anda bunu öngörmek mümkün değil. Savaşın gidişatına bağlı bu. Eğer Suriye Ulusal Konseyi ya da diğer adıyla “Suriye muhalefeti”, Esad sonrası dönemde iktidar olursa, Kürtlerle çatışma yaşanacak.
Neden?
Çünkü Suriye Ulasal Konseyi veya Suriye muhalefeti denen şey aslında Sünni Arap muhalefeti. Bu muhalefetin Türkiye’de kampları olduğu da artık biliniyor. Eğer bu muhalefet Kürtlerin statü taleplerini bastırmaya kalkarsa, Kürtler çatışırlar.
Suriye’de yeni bir Kürt devleti ya da Kürt özerk bölgesi kurulması, Türkiye’nin politikalarını nasıl etkileyecek peki?
Türkiye, Başbakan’ın yaptığı son açıklamalara bağlı kalırsa, bu bir askerî müdahale demektir. Çünkü Başbakan, herhangi bir siyasi statü elde etmeleri karşısında, Suriye’deki Kürtlere müdahale edileceğini ve gerekirse orada tampon bölge oluşturulacağını söyledi. Anlayacağınız, Kürtlerin siyasi statü taleplerine karşı Türkiye’nin politikası askerî müdahale! Ancak bu askerî müdahale çok ciddi bir çatışmaya yol açar. Üstelik bu çatışma sadece Suriye topraklarında da olmayabilir.
Kimler, nerede, nasıl savaşırlar bu durumda?
Kürtlerle Türk ordusu çatışır ve bu etnik temelli bir çatışmaya dönüşür. Yani halklar arasında bir savaşa gidilir. Kürt-Türk savaşına doğru gidebilir. Dolayısıyla bölgeyle ilgili daha sağlıklı politikalar oluşturmak gerekir.
Türkiye’nin politikası ne?
Türkiye, Suriye’de Beşşar Esad’a karşı hareketler ilk başladığında, Suriye halkının meşru taleplerini desteklemeye hazır olduğunu söylüyordu. Nitekim bugün Suriye’de, Suriye Ulusal Konseyi’nin yönetiminde olan bölgeler var. Biz bu yönetimlerin kaldırılmasını talep etmiyoruz ama Kürt bölgesindekilerin kaldırılmasını talep ediyoruz. Kürt bölgesindeki otonom yönetim modellerine karşı çıkıyoruz ama Sünni Arap bölgesindeki yönetim modellerine karşı çıkmıyoruz. Sünni Araplar, “otonom bölgeler kurmasın” demiyoruz. Suriye’de Hıristiyan, Dürzi, Alevi halklar da var. Belki Alevi otonom bölgesi de oluşacak. Dürziler, Aleviler, “biz otonom bölge oluşturacağız” derlerse, Türkiye onlara da mı karşı çıkacak?
Türkiye’nin, Suriye Alevilerine yönelik politikası belli değil mi?
Belli olan tek şey, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklama. “Esad’ın bir B Planı varsa, biz o B Planı’nın uygulanmamasını var gücümüzle dayatacağız” dedi. Esad’ın B Planı, Alevi devleti veya Alevi otonom bölgesi oluşturmak. Bunu bilmeyen yok!
Kürtlere, otonom bölge oluşturmalarında Esad’ın yardımcı olduğu söyleniyor. Esad, Kürtlere yardım ediyor mu?
Esad bugün ölüm kalım savaşı veriyor. Askerî güçlerini ve devlet yapılarını daha kritik bölgelere çekti. Mesela çatışmanın yoğunlaştığı Halep’e çekti. Bir de Türkiye “Benim angajman kurallarım var. Buraya Suriye askeri gelirse, ben bunu risk sayarım. Suriye askeri sınırdan çekilsin” diye uyardı. Esad da o zaman “ben çekiliyorum” dedi ve Suriye askeri sınırdan çekildi. O zaman da Kürtler bölgede kendi yerel yönetimlerini oluşturdular.
Türkiye ne yapıyor?
Suriye’nin toplumsal ve siyasi yapısını ve Esad sonrası dönemde olabilecekleri net olarak anlayamamış bir politika izliyor.
Peki, Türkiye’nin açıklamalarından sonra, Suriye’de Kürtlerin siyasi statü talebinden vazgeçmesi mümkün mü?
Mümkün değil. Kürtler siyasi statü talebinden kendi rızalarıyla vazgeçmezler. Böyle bir statüsüzlüğü çatışmadan kabul etmezler.
Suriye’de bir Kürt devleti veya özerk bir Kürt siyasi yapısı kurulursa, kim yönetime gelir? PKK mı, Barzani mi, Suriyeli diğer Kürt gruplar mı? Yoksa hepsi birleşir mi?
Suriye Kürtleri kendi yönetimlerini kendileri oluşturacaklar. Onları ne Barzani, ne de PKK yönetecek. Suriye Kürtleri hiç örgütlenmemiş ve örgütlenmeyi bilmeyen insanlar değil ki! Bu insanlar, yıllardır çok ciddi olarak siyaset yaptılar. Kendi oluşumları, kendi siyasi partileri var. Suriye siyasetinde 1950’den beri varlar. Dışarıdan başka bir harekete, partiye ihtiyaçları yok onların. Aralarında fikir alışverişleri olur, nasıl bizde BDP ile Barzani arasında ziyaretler oluyorsa bunlar olur ama Suriye Kürtlerini dışarıdan bir Kürt hareketi yönetmez.
Suriye’de en güçlü siyasi grup PYD. PYD, PKK’nın uzantısı değil mi? PYD’nin Kandil’de kurulduğu anlatılıyor.
Hayır. PYD’yi, PKK’nın kurduğu bir örgüt olarak tanımlamak, Suriye Kürtlerinin siyasal eğilimlerini hiç bilmemek ve PYD’nin toplumsal tabanını anlamamak demektir. Türkiye’de temel sorun, Suriye Kürt hareketi üzerine yapılan araştırmaların sınırlı olmasıdır. Ben Suriye’nin Kürt ve Dürzî bölgeleri dâhil bütün bölgelerini dolaştım. Biz önce Suriye Kürtleri kimdir sorusunu cevaplamalıyız. Suriye Kürtlerinin bir bölümü, yüzyıllardır bölgede yaşayan Kürtlerdir. Osmanlı döneminde kaymakam ve valiler onlardan atanıyordu çünkü Osmanlı bu Kürt beylerine güveniyordu.
Suriye’deki Kürtlerin diğer bölümü kim peki?
Esad rejiminin pasaport, kimlik vermediği Kürtler bunlar. Bizde bu Kürtler, “kimliği bile olmayan Kürtler” diye anlatılıyor. Ama bu kimliksizler kimdi, bunu kimse sorgulamıyor. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insanlardır. 1920’lerde Türkiye’de bir şekilde isyana katılan ve ailesiyle birlikte sınırın öbür yanına giden Kürtler bunlar. Mesela Sason İsyanı’na katılmış, başarısız olmuş ve ailesiyle hattın öbür yanına yani Suriye’ye kaçmış.
Kimliksiz denen Kürtler aslında Türkiye’den kaçan Kürtler mi?
Evet öyle. Yoksa Suriye’de diğer Kürtlerin kimliği hep oldu. Biz bunu görmüyoruz. Artık şunu görmek lazım. Suriye Kürtleri diye bir şey var ve örgütlüler. Kendi askerî yapılanmaları var. Türkiye, sınırda tampon bölge oluşturup, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını taşıyan kişilere mi Kamışlı’da müdahale edecek?
Suriye’deki Türkiye Kürtlerinin nüfusu nedir?
1962 sayımında çıkan rakam bugüne getirildiğinde, bu sayı 300-500 bin arasında. Bunlara bir de Türkiye’deki Kürtlerle yaptıkları evlilikleri eklersek, Suriye’deki Türkiye Kürtlerinin sayısı bir milyona yaklaşıyor. PYD’nin toplumsal tabanının önemli kısmı da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan işte bu Kürtlere dayanıyor. Mesela geçenlerde PYD’li biriyle konuştum. On yıl önce gelip Türkiye’den kimliğini almıştı. Çünkü isyandan dolayı Suriye’ye giden babası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı.
PKK ile PYD arasındaki ilişki nedir?
Aralarında toplumsal olarak iç içe geçmişlik var bir kere. Ayrıca aynı ideolojiye sahipler. PYD de PKK gibi ulusalcı, Kürt milliyetçiliği söylemini kullanıyor. İkisi de gerek Suriye’deki gerek Türkiye’deki Kürtlerin statü taleplerini destekliyor. İkisi de seküler fikirleri ve hayatı benimsiyor. Ama şu var. PYD, PKK’nın kurduğu, yönettiği bir örgüt ve siyasi parti değil. PYD’nin geçmişi 1950’lere kadar gidiyor. Aralarında bir ast-üst ilişkisi yok. Bugün PYD’yi PKK yönetmiyor. Suriye Kürtleri PKK’nin yönetimini kabul etmezler ama birlikte hareket etmeyi kabul ederler. Bugün Suriye Kürtleri kendi yaşadıkları bölgelere uygun siyasal yapılar oluşturuyorlar.
Peki, neden PKK’nın bayrağını kullanıyorlar?
Kürt bayrağıyla PKK bayrağını insanlar karıştırıyor. Bizim Suriye’de PKK bayrağı dediğimiz şey genelde Mahabad’ın bayrağıdır. Bugün bütün Kürt oluşumlar, 1946’da İran’da kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin bayrağını kullanıyorlar. Irak’taki Kürt yönetimi de, Suriye’deki Kürtler de, PKK de bu bayrağı kullanıyorlar. Kendi parti bayrakları var ama, Kürt bayrağı olarak bütün Kürtler bu bayrağı kullanıyor. Suriye’de televizyonda gördüğümüz bayraklar genelde bu bayraktır. Bir de PKK’nin içinde yüzde 20-25 Suriyeli militan var deniyor.
Yok mu?
Onlar Suriyeli Kürtler değil ki! Onlar, Türkiye’den Suriye’ye giden Kürtlerin çocukları. Bunların ailelerinin, akrabalarının önemli bir kısmı Türkiye’de yaşıyor.
Konuyu daha nete getireyim. Bu durumda Türkiyeli Kürtler, PYD kanalıyla Suriye’de siyasi statü mü elde edecekler?
Aynen öyle. Bakın... PYD’nın tamamı değil ama bir kısmı Türkiye’deki Kürtlerin uzantısı. Zaten o yüzden PKK ile ilişki kuruluyor.
Peki, Suriye’de yeni kurulacak Kürt devleti ile Barzani’nin ilişkileri ne olur? Barzani ile PKK arasında çatışma çıkar mı?
Çıkmaz. Çünkü bu sorunu ulusal bir sorun olarak görüyorlar ve silahlı çatışmaya girmezler. Zaten birbirleriyle hiçbir zaman çatışmayacaklarını çok net ifade ediyorlar. Birbirleriyle sadece yarışıyorlar. Nitekim Barzani PYD’nin çok ciddi bir toplumsal tabanı olduğunu gördü ve kendisine yakın siyasi partilerin yönetimde yer almalarını sağlamak için Kürtleri birleştirmeye çalıştı. Suriye Kürt Ulusal Konseyi kuruldu. Irak sınırından Suriye’ye giren silahlı insanlara gelince... Çıkan haberler yanlıştı.
Barzani’nin Suriye’ye gönderdiği peşmergeler değil mi onlar?
Bunlar peşmerge değildi. Suriye ordusundan ayrılan Kürt askerler vardı ve bunlar Erbil bölgesine geçmişlerdi. Irak’ta eğitimlerine devam ettiler ve Suriye’ye döndüler. Bakın... Mayıs 2011’de ben, Nakşibendî şeyhi ve sosyalist kesimler de dâhil, Kürt hareketinin liderleriyle görüştüm. Suriye Kürtlerinin konsepti o zamandan belliydi.
Neydi hedef?
Kürtlerin siyasi statü talepleri vardı. Bu konuda aralarında bir tartışma yoktu. Zaten bu konuda anlaşmazlık olsaydı, Barzani çizgisindeki Kürt gruplar bugün Türkiye’nin desteklediği Suriye Ulusal Konseyi’nde bir koltuk alırlardı. Almadılar. Çünkü Suriye Ulusal Konseyi Kürtlerin siyasi statü taleplerini kabul etmiyor.
Siyasi statü istekleri engellenirse savaşacaklarını söylediniz. PKK’nın ve Barzani’nin desteğini almadan savaşabilirler mi?
Savaşırlar çünkü silahlılar. Kendi askerî yapılanmaları var. Zaten bugün Suriye’de Kürtler de dâhil bütün etnik gruplar, bütün mezhepler, bütün kesimler silahlı. Yaşanan iç savaş herkesi silahlı milisler oluşturmaya ve kendini korumaya itti. Ama şu da var. Kürtler bu gibi sorunlarda ulusalcı davranmayı öğrendiler. Eğer Kürtlere karşı bastırma olursa, sadece PKK değil Barzani güçleri de devreye girer. Barzani, “Suriye’de Kürtlere karşı bir güvenlik boşluğu ve sorun yaşanırsa, burada yetiştirdiğimiz askerleri bölgeye göndereceğiz” diyor.
Kürdistan’ın, Kuzey Irak’tan Akdeniz’e kadar uzanan bir toprağa yayılacağı da söyleniyor. Böyle büyük bir Kürt devleti oluşabilir mi?
Oluşamaz. Demografik olarak bu mümkün değil. Çünkü etnik temelli bir devlet kurmaya kalktıklarında binlerce Arap’ı o bölgeden sürmeleri gerekir. Buna ne Kürtlerin gücü yeter ne de dünya buna izin verir. Mesela bugün Kürtler Haseki vilayetini alıyorlar ama Haseki vilayetinden Halep vilayetine gelinceye kadarki sınır bölgesinde çoğunluğu oluşturmuyorlar. Yani sınırda bazı bölgelerde ve kasabalarda varlar ama çoğunda yoklar. Sınırda Türkmen ve Arap köyleri de var. Hatta bazen 100-150 kilometrelik sınır boyunca hiçbir bir Kürt yerleşim birimi yok.
Kürtler neredeler?
Suriye’de Kürtler iki bölgedeler. Bir Kürt Dağı denen bölgedeler. İki, Haseki bölgesindeler. Kürtlerin çoğunlukta olmadığı arada kalan bölge ise 600-700 kilometrelik bir sınırı kapsıyor ki, Kürtler Haseki ve Halep bölgelerinde siyasi statü istiyorlar. Aslında Kürtler, federal bölgeden ziyade, çoğunlukta oldukları kasabaları ve mahalleleri yönetmek istiyorlar. Suriye’nin bölünmesini desteklemiyorlar. Yerel yönetimlerin çok güçlü olduğu bir yapı istiyorlar. Bu yapıda her etnik ve mezhepsel grubun kendine özgü hak ve yetkileri olacak.
Kürtlerin siyasi statü talebi karşılanmazsa ne olur?
İşte o zaman otonomiden bağımsızlığa kadar giden yolu açarsınız. İç savaş yaşanır ve halklar arasında toplu yer değiştirmeler olur. Halep ve Haseki bölgelerinde Kürtler ciddi olarak yoğunlaşır. Kürt devleti, Irak ve Türkiye sınırının birleştiği Haseki vilayeti bölgesinde kurulur. Kürt devletinin Türkiye ile sınırı Nusaybin’in güneyinden başlar Irak sınırına kadar gider.
Sizce Türkiye Suriye politikasını değiştirecek mi?
Türkiye bugün uyguladığı stratejiyle Suriye’yi birarada tutamaz, aksine bölünmeye götürür. Türkiye’nin bugünkü Suriye politikası sadece Kürt devletini değil, Suriye’de Alevi ve Dürzî devletlerini de ortaya çıkarır. Ama tabii Türkiye’nin Suriye politikası değişebilir. Ve değişmesi de gerekir. Bence hükümetin içinde fraklı eğilimler var. Dışişleri, Suriye politikasından vazgeçmeyecek görünüyor ama ben hükümetin, Dışişleri’nden bağımsız olarak Suriye’yle ilgili farklı stratejileri hayata geçireceğini düşünüyorum. Çünkü “Kürt devletinin oluşmasını askerî güç kullanarak engelleriz” derseniz, Suriye’deki savaşın bir parçası olursunuz ve otonom bölgeyi kurmak isteyen Kürtlerle savaşırsınız.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu yarın Irak Kürdistan’ına gidiyor. Sizce Davutoğlu Barzani’den ne isteyecek?
Suriye’deki Kürt hareketinin kontrol altına alınması için Barzani’den bir girişim isteyecek. Oysa Barzani de, PYD de dâhil Suriye’de Kürtlerin statü taleplerine kimse gem vuramaz. Bu talebin karşısında bir politika izlerse, Barzani biter. Suriye demokratikleşecekse, Suriye’deki tüm halklar belli ölçülerde özgürlüklerini elde edeceklerse, Kürtler bundan niye mahrum kalsın ki?
Kürtler Suriye’de bir devlet ya da özerk yönetim kurarsa, Türkiye’deki PKK’lıların politikası ne olur?
Her şeyden önce PKK moral olarak çok güçlenecek ve söylemleri daha çok toplumsal taban ve destek bulacak. Türkiye artık Kürt sorununu çözmek için daha hızlı adımlar atmak zorunda kalacak. PKK, Suriye’de elde edilmiş hakların Türkiye’de de elde edilmesi için siyasal baskıyı arttıracak. Devlet bu taleplere olumsuz yaklaşırsa, çatışma süreci derinleşecek.
Suriye’de bir devlet ya da özerk bir yapı kurulması, PKK’yı siyasallaştırır mı?
Suriye’de bir Kürt siyasi yapısının oluşması PKK’yı her halükârda etkileyecek. Eğer Türkiye’de siyasetin önü açılırsa PKK siyasallaşacak. Açılmazsa çatışmalar derinleşecek. Türkiye’deki silahlı hareketin siyasi bir harekete dönüşmesi tamamen Türkiye’nin demokratikleşmesine bağlı. Anayasa yazım süreci, bütün toplumsal kesimlerin taleplerini karşılarsa PKK siyasallaşır.
Güneyimizde bu kadar uzun sınırlara sahip bulunan bir Kürt devleti oluştuğunda Türkiyeli Kürtler ne yapar?
Şunu görmek lazım: Suriye’de kurulan bir Kürt siyasi yapısı sadece PKK’yi değil, Türkiye’deki bütün Kürtlere büyük bir moral destek olur. Temel haklarının verilmesini çok daha güçlü bir şekilde talep ederler. Suriye’deki Kürtlerin elde ettikleri hakların aynısının kendilerine de verilmesini isterler. Yerel yönetimlerde özerkliğin de ötesine geçerler. Bölgesel özerklik talep ederler. Unutmamak lazım ki, Türkiye’deki Kürt toplumu Suriye Kürtleriyle daha entegredir. Bu insanlar geçmişte Erbil’e değil, Suriye’ye kaçtılar. Suriye’deki Kürt siyasi yapısı, Türkiye’yi Irak’takinden çok daha fazla etkileyecek.
Güneyimizde Kürt devletleri büyürken, Türkiye’nin Kürt vatandaşlarına karşı hâlâ eski politikalarını sürdürmesi mümkün olabilir mi?
Artık kesinlikle mümkün değil. Kürtçe seçimlik ders açalım mı açmayalım mı tartışmaları artık geride kaldı. Siyasal statü tartışması ortaya çıkıyor artık.
Türkiye, Suriye’de bir Kürt devleti kurulmasına hazır mı?
Hazır olmadığını yapılan açıklamalardan görüyoruz. Herhâlde zamanla alışmak zorunda kalacak. Çünkü Türkiye, Suriye’ye müdahale ettiği takdirde bunu ne içerisi, ne Suriye ne de dünya kabul eder.
Başbakan Erdoğan ise oraya müdahale edebileceğimizi söyledi. Uluslararası hukuk açısından Türkiye’nin oraya müdahale hakkı var mı?
Sıcak takip doğrultusunda girip çıkarsınız ama “burada bir siyasal statü oluşursa, ben bu yapıyı tampon bölge oluşturarak engellerim” derseniz, ki şimdi bunu diyorsunuz , uluslararası hukuk Türkiye’ye böyle bir müdahale hakkı tanımıyor. Ayrıca böyle bir durumda BM Güvenlik Konseyi’nde de Türkiye aleyhine kararlar çıkabilir. Tampon bölge oluşturmak ciddi bir risktir. Bunu İsrail 1982’de Suriye’de yaptı ve bu uygulama İsrail’in karşısına çok güçlü bir Hizbullah yapısı çıkarttı.
Türkiye müdahale etmeye kalkarsa, Suriye’deki diğer Kürtler ve Türkiye’deki Kürtler ne yapar?
“Suriye’de otonom Kürt bölgesi kurulursa, PKK burayı üs olarak kullanacak” deyip, buraya askerî müdahale gerçekleştirmek ve siyasi statüyü ortadan kaldırmak ciddi bir felakete yol açar. Türkiye gerekçesi veya bahanesi ne olursa olsun, Suriye’ye müdahale ederse bu bir Türk-Kürt savaşına dönüşebilir. Çünkü...
Evet...
Çünkü bu müdahaleye, Irak’taki ve Türkiye’deki Kürtler de askerî yöntemlerle karşı çıkarlar. Çünkü izlenen politika etnik temelli olacağından etnik bir karşılık bulur. Suriye’de Sünni Arapların otonom bölgelerini desteklerken, Kürtlerinkine etnik nedenlerden ötürü karşı çıkmak, doğal olarak bir Kürt refleksi yaratır. Türkiye, Suriye’de yanlış bir strateji uyguluyor ve bu yüzden de olayların gerisinde yürüyor. Her türlü etnik, dinî ve mezhepler üstü kapsayıcı bir politika uygulasaydı, Suriye’deki Alevi, Dürzî ve Kürt muhalifler Türkiye’de toplanırdı ama Türkiye herkesi kucaklamadı.
Gelişmeler Türkiye’yi aşmaya mı başladı?
Gelişmeler, baştan itibaren Türkiye’yi aşıyordu ama Türkiye’nin Suriye’de düzen kurucu bir rol oynama iddiası sorunu daha da çıkmaz bir yola soktu. “Suriye’yi ben belirleyeceğim” demek doğru değil. Suriye’yi Suriye halkı belirleyecek. Halkını öldüren Esad rejiminin gitmesi zorunlu ama kurulacak yeni rejimin de sadece Sünni Araplara değil, tüm Suriye halkına hitap etmesi gerekiyor.
AK Parti ne zamandır Sünni bir dış politika izliyor?
2010’dan itibaren Irak’taki seçimlerle beraber Sünni bir politikaya kayıldı ve Suriye’de bu Sünni politika derinleşti. Yoksa daha önce Sünni bir politika izlenmedi. Tam tersine Başbakan Şiilerle ilişki kurmak için önemli adımlar attı, Şiilerin camilerini ziyaret etti. Ama sonra, bölgede Sünni gruplarla ve özellikle Müslüman Kardeşler ayağı üzerinden politikaya kalkıştık ve büyük bir hata yaptık. Bugün bırakın bölgede düzen kurmayı ve merkez ülke olmayı, biz artık bölgede çekim merkezi olmaktan da çıkıyoruz. Şiiler için artık çekim merkezi değiliz. Aksine onların varlığını tehdit eden bir dış politika izliyoruz. Batı kamuoyu da Suriye’deki İslami rejimden korkmaya başladı bugün.
Peki, ABD, Suriye’de yeni bir Kürt devletini destekliyor mu?
Amerika, Kürtlerin haklarının askerî güç kullanılarak bastırılmasına karşı çıkabilir ama Türkiye’yi rahatsız edecek ilişkilere girmez Suriye’de. Nitekim Suriye’deki Kürt siyasi hareketleriyle ilişkilerini arttırmadı.
Rusya’nın tavrı ne olur?
Rusya da Kürt meselesinde Türkiye’yi rahatsız etmek istemiyor. Sadece bu yılsonu itibarıyla 40 milyar dolarlık bir ticaret öngörülüyor Rusya’yla. Ayrıca nükleer anlaşma da imzalandı. Rusya, Türkiye’yle ekonomik ilişkileri sekteye uğratmak pahasına Kürt hareketiyle ilişki içine girmez.
Avrupa Kürt devleti konusunda ne yapar?
Avrupa Kürt meselesinde demokratik taleplerin karşılanmasına taraftar. Kürt yapısının korunması konusunda bir söylem geliştirir Avrupa.
Türkiye’nin dış politikası yeni gelişmelere hazır mı sizce yoksa Türkiye geçmişte kalmış şartlara göre mi politika belirliyor?
Türkiye, Suriye’de geçmişte kalmış şartlara göre bir politika belirledi ama, diğer Arap ülkelerinde öyle yapmadı. Tunus’tan itibaren Arap Baharı sürecinde doğru bir politika izledi. Mesela Mısır’da çok doğru yaptı. Suriye’de ise bütün halkı kapsayıcı bir politika izleyemedi. Suriye politikası yüzünden de bugün bırakın Suriye’deki Alevileri, Hatay’daki Alevileri bile kaybetmekle karşı karşıyayız biz. Aynı şekilde Suriye’deki Kürtleri kazanmak yerine Türkiye’deki Kürtleri kaybetmekle yüz yüzeyiz biz. İzlenen Suriye politikası, özellikle Antakya, Adana ve Mersin bölgesindeki Arap Alevileri çok rencide ediyor.
Hangi açıdan rencide ediyor?
Bu kesimler şu anda ciddi bir tepki içindeler. Çünkü Suriye rejimini kendi mezhepdaşlarının yönettiği bir rejim olarak görüyorlar. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye’yle ilgili olarak sürekli “Alevi rejimi, Nusayri rejimi, azınlık rejimi” diye söylem geliştirmesinden rencide oluyorlar.
Suriye’de nasıl bir gelişme bekliyorsunuz?
Suriye’de şu anda iç savaş yaşanıyor ve bu iç savaş derinleşecek. Çünkü savaşın tarafları henüz uzlaşma noktasında değiller. Askerî olarak birbirlerini yenebileceklerini düşünüyorlar. Yenemeyeceklerini düşündükleri zaman uzlaşma gündeme gelecek.
Peki, Suriye’deki bütün bu gelişmelere bakarak savaş mı yoksa barış mı bekliyorsunuz?
Şu anda Suriye ile Türkiye arasında üstü kapalı bir savaş durumu sürüyor zaten. Sınırlar artık geçirgen oldu. Sınır bölgelerindeki hastaneleri ziyaret ettiğinizde görüyorsunuz, onlarca yaralı var. Bölgede sürekli çatışma sesleri ve askerî sevkiyatlar var. Maalesef Türkiye’nin bugünkü politikası, Suriye’de bazı gruplarla savaşı içeren bir politika. Bu politikanın özeti şu: Esad devrilsin ve Kürtler o bölgede siyasi statü elde etmesin! Türkiye kendi Kürt sorununu çözmek zorunda. Biz Kürt sorunuyla daha fazla böyle yaşayamayız. Görüyorsunuz... Bu sorunu çözmemenin ciddi sonuçları oluyor.