“Okulların maddi sorunları” içerikli, tek maddelik bir gündemle 21 Mayıs Pazartesi günü gerçekleşen VADİP toplantısında yaşananlar, nasıl diyelim, Ermeni toplumu açısından hem üzücüdür, hem de ibretliktir.
Konu malum, Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu yaklaşık 15 gün önce, Hampartsum yemeğinde söz alarak okulların mali sorunlarından bahsetmiş, Feriköy, Esayan ve Getronagan okullarının ismini vermiş, birleşme olmadığı sürece hastane bütçesinden bu okullara yardım yapılmayacağını ya da cüzi miktarda yardım yapılacağını söylemişti. Şirinoğlu’nun bu sözleri üzerine önce Getronagan mezunları bir bildiri yayınladı ve konunun ele alınış tarzını eleştirdi. Çeşitli mecralarda da eleştiriler oldu. Agos gazetesinde hem bu eleştiriler yayınlandı hem de Şirinoğlu’na destek veren vakıf başkanlarının (Örneğin Feriköy Okulu Vakfı Başkanı Manuk Öger’in) beyanlarına yer verildi.
Şirinoğlu konuşmasına eleştirilere sert biçimde yanıt vererek başladı ve konuyu Agos’a özellikle de Ohannes Kılıçdağı’nın geçtiğimiz haftaki yorum yazısına getirdi. Bu yazıyı da sert biçimde eleştiren hatta çoğu zaman eleştirinin de ötesine geçen Şirinoğlu, yazıdaki “Hangi çalışmaya, hangi etüde dayanıyor” cümlesini merkeze koyarak 2002 yılında yazılmış bir rapordan söz etti. Toplantı girişinde tüm vakıf yöneticilerine dağıtılan “Eğitimi İyileştirme ve Yeniden Yapılandırma Komisyonu” raporunu elinde sallayarak “Bunu okudunuz mu?” dedi. Ortaya çıktı ki hiçbir vakıf yöneticisi okumamıştı. İşin ilginç tarafı kendisinin de okumadığını itiraf etti. Sonuçta salonda raporu okuyan kimse yoktu. Söz alarak 16 yıl önceki bir raporu tartışmanın merkezine koymanın ve bu sert sözlerin uygun olmadığını söyledik ancak Şirinoğlu’nun hiddeti gittikçe arttı ve VADİP’i lağvettiğini, o raporda yazılanların gereği yapılmadıkça da bir daha toplanmayacağını söyleyerek toplantıyı hışımla terketti.
İşler böyle mi yürüyor?
Böylece Türkiye Ermeni toplumunda işlerin nasıl yürüdüğünü bir kez daha görmüş olduk. Şirinoğlu 16 yıl önce yazılmış, kendisinin dahi okumadığı raporu hiddet gösterisinin bir malzemesi yapmakla kalmadı, bu konuyu tartışmak üzere orada toplanan onlarca vakıf yöneticisinin iradesini de hiçe sayarak VADİP’i lağvetti.
Böylece ne olmuş oldu? Konu sakin biçimde tartışılması gereken platformlardan biri olan VADİP’te tartışılamamış, daha doğrusu tartışılmamış oldu. Belki bazı vakıf yöneticileri bilhassa Getronagan için alternatif kaynaklar önerecekti? Belki Beykoz Vakfı’nın kamulaştırmalardan elde ettiği rakamın gelirinden okullara dağıtılacak kaynağın bu yarayı kısmen de olsa kapatabileceğinin üzerinde durulacaktı? Belki Getronagan Vakfı Başkanı iki çift laf edecekti? Ya da belki de vakıf başkanları bahsedilen okulların birleşmesi için bir prensip birliğine varacaktı?
Hayır bunların hiçbiri yapılamadı. Agos’ta çıkan bir yazı o hiddet gösterisine malzeme edilerek toplantı çığrından çıkarıldı ve VADİP de lağvedildi. Bilmiyoruz tekrar toplanır mı...
Açıkçası bu hiddet gösterisinin biraz bilinçli biçimde yapıldığını düşünmekteyiz. Zira kapanıştaki cümle gayet önemliydi. Tekrar edelim, dedi ki Şirinoğlu “Bu rapordakilerin gereği yapılmadıkça bir daha karşıma gelmeyin”
Böylece konunun bırakın VADİP’i, artık herhangi bir platformda soğukkanlı biçimde konuşulmasının önüne geçilmiş oldu. Gördüğümüz kadarıyla birçok vakıf başkanı ya da yöneticisinin de bu duruma önemli bir itirazı olmadı. Bir iki istisna hariç.
Yazının başında “Türkiye Ermeni toplumunda işlerin nasıl yürüdüğünü görmüş olduk” dedik. Boşuna değil. Herhangi bir konu insanların fikirlerini özgürce belirteceği bir biçimde tartışılamıyor, konuşulamıyor. Ağzını açan, bir hiddet nöbetine maruz kalıyor. Geçerken belirtelim ki Sayın Şirinoğlu’nun bazı vakıf yöneticilerine yönelik tanık olduğumuz sert ve mütehakkim yaklaşım tarzı da gerçekten üzücüdür. Vakıflar böylesi bir muameleyi hak etmiyor.
Tabii bir yandan da insanın aklına “Danışma Kurulu VADİP’in yerine mi kuruldu?” tartışmaları geliyor. Başepiskopos Ateşyan’ın özel davetiyle kurulan Danışma Kurulu için böylesi şüpheler vardı. Ancak o vakitler “Hayır VADİP devam edecek” denmişti. Şimdi ister istemez birilerinin “Danışma Kurulu varken VADİP’e ne gerek var” demiş olabileceğini düşünüyoruz. Kimbilir belki de bu abartılı hiddet gösterisi VADİP’i lağvetmek için bir gerekçeydi.
Rapor Agos’ta analiz edilmişti
Gelelim şu meşhur rapora. 2002 yılında yazılmış Sosi Antikacoğlu, Arsen Arşık, Talin Budak, Şahin Çınar, Baruyr Ersaraç, Avedis Hacınlıyan, Arşaluys Kayır, Silva Kuyumcuyan, Aydan Manukyan, Hayk Nişan, Satenik Nişan, Lerna Patosoğlu, Ovsanna Rupinyan, Ayda Manukyan, Ağavni Yezegel gibi isimlerin hazırladığı bu hiç şüphesiz önemli raporu bazı vakıf yöneticileri ve sayın Şirinoğlu okumamış olabilir ama o vakitler bu rapor Agos tarafından okundu ve hakkında Hrant Dink tarafından uzunca bir makale kaleme alındı. İlgililer okusun diye bu yazıyı bu sayımızda aynen iktibas ediyoruz. Umuyoruz ki hem sayın Şirinoğlu hem de diğer ilgililer bu makaleden faydalanacaktır.
İşin bir başka ve önemli boyutu ise şudur: 16 yıl önce yazılmış bir rapordan söz ediyoruz. Vakıfların o zamanki gelir kaynakları ile şimdiki gelir kaynakları arasında dağlar kadar fark var. 2008 sonrası iade edilen mülkler doğal olarak o zamanlar toplumun konusu değil. O mülklerden elde edilecek gelirin eğitim alanında kullanılıp kullanılamayacağı, eğer kullanılacaksa nasıl bir yöntem izleneceği de o raporun konusu değil.
Gerçi diyeceksiniz ki o günün konusu değil de bugünün konusu mu? Hayır bugünün konusu da değil. Olamıyor. Bu konuların kapsamlı bir şekilde konuşulacağı toplantı bahsettiğim şekilde dağıtıldı. Dolayısıyla bunlar bir daha ne zaman konuşulur, bilemiyoruz.
Kaldı ki rapor dikkatli biçimde okunduğunda liseler içinde kapatma değil yeniden yapılandırma önerilmektedir.
Yapılması gereken taze veriler ve yaklaşımlar ışığında bu konunun geniş bir toplantıda konuşulması idi. Ama bunun da ötesinde asıl yapılması gereken böylesi bir toplantının seçilmiş bir patrik başkanlığında tazelenmiş vakıf yönetim kurulları ve uzmanlar eşliğinde yapılması idi.
Bunların yerine Sayın Şirinoğlu’nun “Okullar birleşmezse hastane yardım yapmaz” dayatması ve bunlara itiraz edenler hakkında ileri geri konuşulması ile karşıyayız. Ermeni toplumu gerçekten de bu kadarını hak etmiyor.
Bitirirken son ve önemli bir not daha ekleyelim. Sayın Şirinoğlu o hiddet gösterisinin orta yerinde yazarımız Ohannes Kılıçdağı’nı kastederek “Ona da sıra gelecek” demiştir. Ne kastettiğini bilmiyoruz ama buradan tehdide varan bir anlam çıkıyor. Kendisini en kısa sürede bu konuda bir açıklama yapmaya davet ediyoruz.