Bir şeyden yeterince anlıyorsan bunu göstermek zorundasın. Tabii, gösterirken biraz daha havalı şekillere girmenin bir mahzuru olmaz. Onun için araya birkaç teknik tabir sıkıştırırsın; Türkçelerini değil yabancı dillerdeki karşılıklarını kullanırsan daha da havalı olur. Mesela öyle köylü gibi ‘gövde’ ya da ‘yapı’ diyeceğine ‘body’, ‘structure’ diyeceksin. Hele Fransızca söylersen çok daha havalı. Mesela, ‘damakta uzun’ mu daha havalı, ‘aromatik persistans’ mı?
Teknik tabirler havalıdır ama yeterli değildir. Üstelik, az bilen dinleyeni sıkabilirler. O yüzden teknik terimleri dozunda kullanıp araya biraz isim sokuşturman gerekebilir. Misal: “En iyi merlotlar Boordeaux sağ yakadan çıkarlar. Geçenlerde bir tadımda Michelle Rolland da – (biliyorsun, kendisi en önemli şarap uzmanlarından biridir) kulağıma eğilip benimle aynı fikirde olduğunu söylemişti.”
Bunlarla başladıktan sonra bir şeyden anladığının en kolay yolu hiçbir şeyi, özellikle de herkesin beğendiklerini beğenmemekten geçiyor. Ne kadar çok beğenmezsen beğeni çıtanın o kadar yukarıda olduğunu gösterirsin. Bunu yaparken bazen de ters köşe yapmak önemlidir. Çok vasat, gözden kaçmış bir şarabı beğenerek ne kadar da avangart olduğunu göstermelisin arada.
Tüm bunları yaptıktan sonra havalı bir sosyal medya isimi bulup tadımlar yaptırmaya bile başlarsın. Hele bir-iki kurs falan da alırsan artık sana karada ölüm yok, yolun açık olsun...
Okuyunca çok komik geliyor ama benim ‘hafız’ dediğim, epey bir şey ezberlemiş ama konuya o kadar da hâkim olmayan ve bu işin havasını atan o kadar çok insan var ki çevrede, şaşarsınız.
Şarap ya da herhangi başka bir konuda ‘uzman’ olmak için tabii ki eğitime, okumaya, teknik tabirlere ihtiyacın var ama bunların tecrübe işi olduğunu unutmamak lazım.
Damak, beş duyumuz arasında en zayıf olanı. Zaten beynimiz de en az ona güveniyor. Bu nedenle çok kolay manipüle edilebiliyoruz. Bu nedenle çok büyük iddialarla ortaya çıkmak büyük hayal kırıklıklarına yol açabiliyor.
Bordeaux Üniversitesi’nden Frederich Brochet, 1998’de yaptığı deneyde, şarap uzmanı 44 kişiye önce beyaz şarapların tadımını yaptırıp not almalarını istedi. Daha sonra aynı şarapları boyayla kırmızı hale getirdi ve beyaz örneklerden daha sıcak servis etti. Sonuç: 44 kişiden hiçbiri şarapların aynı olduğunu anlamadı.
Buna benzer pek çok deney ve araştırma yapılmaya devam ediyor.
Amerika Şarap İktisatçıları Birliği’nin 2006 yılında yayımladığı bir çalışma, çoğu kişinin ‘pâté’ ile köpek mamasını birbirinden ayıramadığını ortaya koyuyor.
Popüler bir blog olan ‘Another Wine’ın (Bir Başka Şarap) editörü Joe Power’ın ‘Şarap Yorumları Saçmalıktır’ başlıklı yazısından: “Bugün, ayağa kalkıyorum ve bağırıyorum: Şarap yorumları saçmalıktır! Eğer şarap hakkındaki yorumlarınızın doğrulanıp doğrulanamayacağını merak ediyorsanız, bu sadece saçmalık. Merak etmeyin. Bizimkiler de saçmalık. Bu sadece canavar doğamız.”
Ama şarap tadımını olumlu ya da olumsuz etkileyen pek çok unsur var: Hangi saatte tattığınız, tadım ortamı, tadımdan önce yediğiniz yemekler ve hatta tadım için getirilen şarapların sırası...
Biyodinamik bağcılık yapan bazı üreticiler nasıl hasadı ayın, yıldızların konumuna göre ayarlıyorlarsa, tadımlarını da benzer bir takvim eşliğinde, göğün ideal durumunda organize etmeye çalışıyorlar.
Yani, şarap tadımı konusunda tartışmalar devam ediyor. Fakat, tartışılan bir yöntem olsa da, tadımlar, bu tadımlarda verilen puanlar, yarışmalar, şarap meraklılarına ışık tutuyor.
Bu puanlara ve ödüllere ‘Allah kelamı’ muamelesi yapmadan, sizden daha fazla şarap tatma, daha fazla şaraba ulaşma imkânı olanların söylediklerine kulak vermekte fayda var. Ama unutmayın; en iyi şarap, en sevdiğiniz şaraptır. Eğer karşınıza beğendiğiniz bir şarap çıktıysa, fiyatına, etiketine bakmayın, hiç sorgulamayın, tadını çıkarın.
Şerefe!