1856’da Konya Akşehir’de, Ermeni Kilisesi’nde çözülememiş bir dava*

Münih Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Enstitüsü'nde Osmanlı ve Türkiye Çalışmaları Bölümü'nde öğretim üyesi ve doçentlik adayı Talin Suciyan, İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin Paris’teki Boğos Nubar Paşa Kütüphanesi’nde bulunan arşivindeki bir belgeyi inceliyor.

1856 yılında Konya Akşehir’deki Ermeni toplumu tarafından Patrikhane’ye gönderilen bir “arz-ı mahzar” içeriği, dilsel özellikleri ve bağlamıyla dönemin Ermeni toplumu örgütlenmesi ve Patrikhane ile ilişkisine dair çok ilginç veriler sunuyor.  Belgede ensest, zina ve çocuk öldürmenin bir arada olduğu  Akşehir’deki çözülemeyen dava için İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nden yardım isteniyor. Belge, Ermeni Nizamnamesi’nin onaylanmasından önceki dönemde, vilayetlerde Ermeni Kilise hukukunun işleyişine ilişkin önemli veriler sunuyor. Makale ilk olarak “Aurum” dergisinin Kış 2017  dönemi 2’inci sayısında yayınlandı.

(Belgenin transkripsiyonu)

“Artaratad Sr(a)p(a)z(a)n D(yar)N  Hayr Hokevor, Sph(o) karşabaratst gı baknemk. a(menay)n khonarhutyamp. 

1856 S(e)b(e)d(e)mp(e)r [Eylül] 4, Akşehir

Bizim S(r)P(a)z(a)N Efendimiz, ve Azkayin Joğovk Amira ağalarımız, efendilerimize ricamız, Azkımızın [milletimizin] içinde bu günlerde Havadkımıza [inancımıza] muğayir bir kimse peydah olub, bu kimse Azkımızın vergü akcesini derner [toplar] idi, yani millet kehyası mersumun ismi babıçcı [pabuççu] h(a)cı  yeğiyanın oğlu h(a)cı hagop. mersum kimse kendi kız garındaşının kızı ile zina edip, ve dişehlinin [kadının] ehli [kocası] iki senedir diyar(-ı) akherde olub, bu mersum kimsenin evünden iki dişehli bu dişehlinin önüne düşüp, aylazki [Müslüman] ebesine geo(ö)türüp, boyunda[2] [?] zinadan kalan çocuğu telef etdiriyorlar, bu iş Azkımıza duyuldukdan songra [sonra] aylazkidede duymadık az kalıyor, ve bu günlerde bu dişehlinin ehli dakhi [dahi] diyar(-ı) akherden gelib, pederiyle ikisi birlikde gelib meclisimize dava ettiler, bizler dakhi bu dişehlinin gerek validesinin gerek kendisini meclisimize getirdik, bu çocuk kimden oldu deyü sival [sual] etmemizde, dayımdan oldu deyü cevab verdi, bu seo(ö)zü duymamızda çok takatdi  etdik dişehliye ve bir ikide çarpışdırıb vurduk kendisine ki bu dünyada olmuş şey deyil, bu senin dayındır bunga [buna] bu iftirayı etme. bu minval çok zor etmemizde kimsenin yüzünü geo(ö)rmedim dayımdandır diyerek cevab verdi, ve bunun üzerine bu dişehlinin gerek ehli gerek gayın pederi ayak basdılar ki bu keyfiyete SrP(a)z(a)N Badriark Hayrımıza [Episkopos/Kadasetli Patrik Babamızın] yaz: ille biz bu murdarı kabul etmeyiz deyü, bizler dakhi Azkımızın içinde bu emsal işi geo(ö)rmediğimiz içün,  bizler bir veçhile bu işin burda kapanmasının yolunu bulamadık aylazki şerahatına düştüğünde beş altı gişiye küllü gadir olucak, onun içün efendilerimize ricamız, bu kimsenin gerek nenfiliğilen[3] [?] gerek ol tarafa geo(ö)türdüb prgiçe [Surp Prgiç Hastanesi] atmağılan ne türlü icraya müsdahak ise icra etmenize rica ederiz, ki bir dakhe Azkımızın içinde bu türlü iş khuku [vuku] bulmasın. Gerek akher millete gerek aylazkiye kepaze olduk bu babde hramanınıza [emir] meo(ö)htacız. Bu murafayı etdiğimizde  Garkavorlarımız [din görevlileri] da içimizdedir. Gerek işkhan [ayan, bey] gerek garkavor bir veçhile bu işe biz burda çare bulamadığımız içün siz efendilerimize duah ederiz icabını siz efendilerimiz bilirsiniz…..”

İsimler ve Mühürler.[4]

***

Bu makalede, İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin 19. yüzyıl arşivi üzerine yaptığım çalışmadan bir dilekçeyi, dilekçenin dilini, içeriğini ve bağlamını tartışacağım. Konya Akşehir’deki[5] Ermeni cemaatinin hukuki sürecinden geçtiği anlaşılan dava konusu, sürecin yerel cemaat tarafından sonuçlandırılamamasından dolayı ve davacının talebi üzerine başkentteki İstanbul Patrikhanesi’ne bildirilir. Dilekçenin bir dizi özelliği var. Öncelikle, nadir bir birincil kaynak olarak, dilekçe vilayetlerdeki hukuki süreçlerin Ermeni milleti içinde işleyişine dair önemli bilgiler içeriyor. İkincisi, Ermeni harfli Türkçe bir dilekçe olmasıyla İstanbul Patrikhanesi ile iletişimin dil ve içerik açısından çeşitliliğine iyi bir örnek sunuyor. Üçüncüsü, ensest, zina ve kürtaj gibi üç çok can alıcı konunun 19. yüzyıl ortasında Akşehir’de Ermeni cemaati içinde nasıl bir yankı bulduğuna ilişkin ipuçları veren oldukça orijinal bir dava örneği.

Ermeni harfli Türkçe dilekçeler

Doçentlik çalışmam kapsamında, vilayetler ile İstanbul Ermeni Patrikhanesi arasındaki yazışmaları, davaları, Ermeni Nizamnamesi öncesi ve sonrası pratikte mevcut uygulamaları, bu uygulamaların daha geniş bir çerçevede Osmanlı bürokrasisi ve yönetim şekli açısından ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorum. Bu belgelerin çoğunluğunun dili Ermenicedir. Ayrıca, önemli miktarda Osmanlıca yazışma mevcuttur. Girit’in İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin salahiyeti altında olması hasebiyle Rumca yazışmalara da rastlamak mümkün. Bunlarla birlikte, bu belgeler arasında Ermeni harfli Türkçe belgeler de bulunmaktadır. Çok genel bir şekilde ifade etmem gerekirse, önemli manastırların bulunmadığı, nispeten küçük yerleşim yerlerinden, özellikle 1840’lı, 50’li yıllarda (yani Batı Ermenicesinin standardizasyonunun henüz başladığı dönemlerde) gönderilen dilekçelerin çoğunlukla Ermeni harfli Türkçe yazılmış olduğu dikkatimi çekti. Bu özelliğiyle Ermeni harfli Türkçe, edebiyat ve gazete yayıncılığı dışında bir resmi  yazışma dili olarak karşımıza çıkmakta ve bürokrasinin çok dilli ve çok alfabeli işleyişine ilişkin daha fazla düşünmemiz gerektiğine işaret etmektedir. 


* Bu makaleyi okuyup detaylı raporlar veren Aurum’un hakemlerine teşekkür ederim. Ayrıca, beni bu makaleyi yazmaya teşvik eden Dimitri Theodoridis’e, benimle makale ile ilgili fikirlerini paylaşan Nevra Ünver Lischewski’ye, Gülhan Balsoy’a, Nazan Maksudyan’a da müteşekkirim.

[2] Orijinal metinde պօյունտա, okunuş itibariyle “boyunda” şeklinde translitere edilmiştir; ancak bağlam açısından çok açıklayıcı değildir. Bu kelimenin belirsizliği, çocuğun “telef” edilmesinin kürtaj yoluyla mı yoksa doğum ertesinde mi olduğunu muğlaklaştırıyor.

[3]Orijinal metinde նէնֆիլիղիլէն, okunuş itibariyle “nenfiliğilen” şeklinde translitere edilmiştir, fakat anlamlı bir kelime değildir. İkinci n (ն) harfi yazılmamış olsaydı bu kelimeyi “nefiliğilen” şeklinde okuyup nefy (sürgün) cezasından söz edildiğini düşünmek mümkün olabilirdi.

[4]BN APC/CP1/1- 005. İstanbul Patrikhanesi Arşivi, Akşehir Dosyası.

[5]Dilekçenin yazıldığı Akşehir, Ermeni Patrikhanesi’nin idari bölümlenmesinde Konya’ya bağlıdır. Bu metinde Konya geçmese de, Arşiv’in Akşehir dosyasında Konya ile ilgili başka belgelerin de bulunması Akşehir’in Konya salahiyetinde olduğunu doğrular. 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

Kategoriler

Dosya Orta Sayfa


Yazar Hakkında