‘Varlıklı büyük vakıflar seçim yapmak istemiyor’

Ermeni toplumunun önünde iki kritik süreç var. Patrik seçimi ve vakıf seçimleri. Öte yandan Ermeni okulları bütçe sorunlarıyla boğuşuyor. Gündemdeki konulara dair görüşlerini almak için Karagözyan Vakfı Başkanı Dikran Gülmezgil’le buluştuk.

YETVART DANZİKYAN
MİRAN MANUKYAN

Patriklik seçimi yaklaşık dokuz yıldır yapılamıyordu. Biraz geçmişten başlarsak, seçim toplumun içinden kaynaklanan sebeplerden dolayı mı yapılamadı, yoksa dış etkenlerden dolayı mı?

Toplumumuzun temsilcileri süreci maalesef iyi yönetemedi. Çok çelişkili davrandık. Dokuz yıl boyunca hemfikir olamadık, yol haritamızda ayrıştık, sonuç olarak neticeye varamadık. Bazı insanların da seçimi istememesi sebebiyle böyle bir süreç yaşadık. Hoş bir süreç değildi, keşke yaşanmasaydı. Şimdi, gelinen noktada ne yapabiliriz kısmını düşünmeliyiz. 

Geçen hafta salı günü Patrikhane’de bir toplantı yapıldı. Siz o toplantının havasını nasıl tarif edersiniz?

Yapılan toplantılar bende her zaman hayal kırıklığı yaratıyor, çünkü benim toplantı anlayışım çözüm odaklıdır. Bizim toplantılarımızda çözüm hiçbir zaman bulunmuyor. Havada kalan toplantılar sohbet ve dedikodunun ötesine geçmiyor, o da neticeye ulaşmıyor. Eski akil adamları arıyorum; onlar sorunu masaya yatırır, çözüm odaklı çalışır ve başarırlardı. Biz neticeye ulaşamıyoruz. 

Son haftalarda bir tartışma ortamı var. İstanbul Valisi’nin Müteşebbis Heyet’ten memnun olmadığı yönünde haberler geliyor. Resmî bir açıklama yok; Ermeni toplumundan bir ya da iki kişiye söylemiş. Sözünü ettiğimiz toplantı da bunun üzerine yapıldı. Siz bu gelişmelere ne diyorsunuz?

Tüm kabahat bizim cemaatimizde. Eskiden cemaatleri temsilen Ankara’da toplantılar yapardık. Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan’la birkaç kere Ankara’da ziyaretlerde bulunduk. Dönemin başbakanı, günümüzün cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la heyet olarak görüşmelerimiz oldu. Her gittiğimizde sorunlarımızı dinlerdi ve çare üretirdi. Her gidişimizde söz alırdık, toplantının sonunda o sorun çözülürdü. Son zamanlarda Ankara’yla heyet halinde görüşmelerimiz olmuyor, şahsi görüşmeler oluyor. Bu çok etik değil, sonuca odaklı da değil. Şahsi görüşmeler sohbet toplantılarının ötesine geçmez. Bence orada da birlik olmamız lazım. Birlik olamadığımız için de görüşmeler dedikodu aşamasında kalıyor. Tek kişinin cemaat adına konuşmaması lazım, bu doğru değil. Biz Ankara’daki görüşmeleri hem vakıf adına, hem de cemaat adına yapıyoruz. Onlar da bize gerekli sevgiyi ve saygıyı gösteriyorlar. Kurduğumuz bu ilişkileri cemaatin menfaatine kullanmamız lazım. Beni, Dikran Gülmezgil’i iş adamı ve hayırsever kimliğimle değil, Karagözyan Vakfı Başkanı olarak kabul ediyorlar. Ben oraya cemaatimin ve vakfımın sorunlarını anlatmaya gidiyorum, dolayısıyla tabii ki dostluklar oluşabilir ama bu dostluklar şahsi meseleler için değil, cemaatin sorunlarının halledilmesi için kullanılmalı.

Son zamanlarda toplum içindeki algı sizin eskisi kadar devrede olmadığınız, biraz geri çekildiğiniz yönünde. Bu algı doğruysa, neden böyle oldu?

Geri çekilmiş değilim ama patriklik seçiminde taraf olmak istemedim. Geçen seçimlerde bazı arkadaşlarımız kendilerini lanse ettiler ve taraf oldular. Ben o zaman da taraf olmamıştım; ruhani lider seçimlerinde taraf olmak benim tarzıma uygun değil. Ayrıca çok doğru işler yaptığımızı söyleyemeyiz. Eğer doğru yapsaydık, yol haritamızı doğru tespit etseydik, devlet bizi bu noktaya getirmezdi. Bizim acilen sayın Cumhurbaşkanı’ndan randevu talep edip birebir konuşmamız lazım. İnanıyorum ki, biz cemaat olarak bir heyet oluşturup Cumhurbaşkanı’yla görüşürsek, seçim meselesi o anda çözülür. Cumhurbaşkanı bugüne dek cemaatimizin hep arkasında oldu ve sorunlarımızı çözdü. Ben şahsen ve başkanı olduğum vakıf adına Cumhurbaşkanımıza çok minnet borçluyum. Yasaların müsait olmadığı zamanda bir hayalle yola çıktık ve okul bahçemize KEY Plaza’yı inşa ettik. O zamanlar bize “Hayal kuruyorsun, hayal görüyorsun” diyorlardı; biz böyle bir hayali gerçekleştirdik. 

Peki, kendi iç meselemiz olan patriklik seçimini ille Cumhurbaşkanı’na bağlamak doğru mu?

Bu iş maalesef Cumhurbaşkanı’na kadar gitti, Cumhurbaşkanı patriklik seçimini kapsayan açıklamalarda bulundu. Süreci iyi yönetseydik, yol haritamızı doğru seçseydik ve seçimi arzu eden insanlar olsaydı, bu seçimi şimdiye kadar çoktan yapabilmiştik. Seçimin olmamasının ardında birçok faktör var. Cumhurbaşkanı’yla heyet olarak görüşmek şart.  

Vakıf seçimleri uzun süredir yapılamıyor. Devlet ya da hükümet temsilcilerinin de bulunduğu toplantılarda “Cemaatiniz yüzünden yapılamıyor” imasıyla karşılaşıyor, bazı vakıfların bu süreci tıkayan hamleleri olduğu yanıtını alıyoruz. Sizce vakıf seçimleri neden yapılamıyor?

Devletin verdiği yanıta aynen katılıyorum. Patrik seçimlerinde de, vakıf seçimlerinde de birlik ve beraberliğimizi sağlayamadık. Çünkü her vakıf, her başkan bir şekilde Ankara’da dostluklar kuruyor. Ankara, vakıfları ayrı ayrı dinliyor; her vakfımız farklı şeyler talep ediyor. Maalesef Ankara’nın aklını karıştıran ve bu işi bu noktaya getiren AK Parti hükümeti değil, bizleriz. Kendi içimizde birlik ve beraberlik olsa bu sorunları daha kolay çözebiliriz. En önemlisi de, varlıklı büyük vakıfların seçim yapmak istemiyor olması. Ben şahsen ve Karagözyan Vakıfı Başkanı olarak seçim olmamasından rahatsızım. Bir an önce seçim yapmak istiyorum. 

Yaşanan kilitlenmenin çözümlenmesi için nasıl bir öneriniz var?

Vakıflar Genel Müdürlüğü bize “Nasıl bir seçim istiyorsunuz? Nasıl bir yönetmelik istiyorsunuz?” diye sordu. Patrikhane iki alternatifli seçim yönetmeliği yolladı. Ankara’dan buna cevap gelmedi. Süreci yakından takip edemiyoruz.  

Sizce vakıf seçimleri nasıl olmalı?

Karagözyan il genelinde seçim yapıyor. Ben bütün vakıfların il genelinde seçim yapması taraftarıyım. İlçelerde oy veren sayısı azaldı, bazı bölgelerde çok az seçmen var. 30-40 kişiyle yönetim kurulu seçiliyor. Bu doğru değil. İstanbul geneline açılması lazım. 

Her madağda okulların bütçe açıkları gündeme geliyor. Son üç yıldır özellikle okullarımız zor durumda. Herkes kendince bir proje üretmeye çalışıyor. Sizce bu sorun nasıl çözülebilir?

Her sene bütçe açıkları artıyor. Herkes mesela Karagözyan’dan da bir şeyler bekliyor. Ben her zaman, “Karagözyan’ın ihtiyacından fazlası cemaatindir” dedim. Bunu ilk gün de söyledim, bugün de söylüyorum. KEY Plaza’nın biteli üç sene oluyor. Bina bittikten sonra yapmamız gereken yatırımlar vardı, onları yaptık. Binamızı %70 doldurabildik. %30’un genel giderini biz ödüyoruz. Karagözyan’da bir kültür merkezi inşaatımız var. Nadya-Dikran Gülmezgil Sanat Atölyesi’ni hizmete açtık. Kültür merkezinin kaba inşaatını iki milyon dolar harcayarak yaptık; önümüzdeki aylarda inşaatımızı hızlandırıp bitirmek istiyoruz. Bu arada, inşaat ve depremden dolayı 100 yıldır hiçbir renovasyon görmeyen okul binamızı komple elden geçirmeye ve güçlendirmeye karar verdik. Sadece çatı yenilenmesine 1 milyon TL harcadık. Bu yatırımları yaparken diğer okullara yardımcı olmaya çok fazla imkânımız olmuyor. Geçen yıl 300 bin TL dağıttık okullarımıza. Bu yıl da böyle bir bütçe ayırmaya çalışıyoruz. Yatırımlarımız bittikten sonra cemaate, okullara daha fazla yardım edeceğiz.

KEY Plaza’yla ilgili bazı eleştiriler var. “Kıymetsiz kısmı Karagözyan’a kaldı kıymetli kısmı gitti, o yüzden kiraya verilemiyor” deniyor. Bu iddialara, cevabınız nedir?

Öyle bir eleştiri yapmak için art niyetli ve kötü niyetli olmak lazım. Bizim elde ettiğimiz alanlar binanın en değerli yerleri. Kiralanamaması değersiz olduğu için değil, ekonomik şartlardan. Çevrede çok iş merkezi yapıldı ve çoğu boş. O iş merkezleri değersiz mi ?  

Okullar için gündeme gelen ‘ortak havuz’ projesi var. Bu konuda nasıl bir öneride bulunuyorsunuz?

Varlıklı vakıflar ‘ortak havuz’ formülünü kabul etmezler, çünkü harcamalar belli bir disiplin altında yapılacak. Bu onların işine gelmeyebilir. Bazı vakıflar istediğine verip, istediğine vermiyor. Belli bir prensip yok, karar vakıf başkanının iki dudağının arasında... Ben ortak havuzun olması gerektiğine inanıyorum ama olması için buna herkesin inanması, o havuzun şartlarını kabullenmesi lazım. ‘Güç bende, imparatorluk bende’ mantığı aşılmadığı sürece bu havuz kurulamaz.  

VADİP’in çalışmalarını nasıl görüyorsunuz?

Bu ülke yapısıyla ve bugünkü şartlarla VADİP’ten netice alamaz, faydalanamazsınız. Yazık, insanlar orada zaman geçiriyorlar. Peki, VADİP olması gereken bir oluşum mu? Evet, tabii ki öyle. Ama bir tüzüğü, yönetmeliği ve yaptırım gücü olması, yasal bir temele oturması lazım. VADİP’te konuşulanlar sohbet toplantısının ötesine geçmiyor, alınan kararlar uygulanmıyor, uygulanamıyor. Neden? Çünkü bir yaptırımı yok; işine gelen vakıf kararı uyguluyor, işine gelmeyen uygulamıyor. Ben böyle bir oluşumda yer almak istemiyorum. 

Toplumun önünde çözüm bekleyen en acil sorunlar nedir?

Cemaatin huzur bulması ve seyrine oturması için patrik ve vakıf seçimlerinin ivedilikle yapılması gerek. Maalesef bunun çok kolay olacağını düşünmüyorum, çünkü seçimlerin olmasını istemeyen büyük vakıflar var. Eğer bunun tersi olursa cemaatimden özür dilerim, söylediklerimi doğrularlarsa hesap sorarım. Cemaatin vakıf seçimi yapmayan vakıflara hesap sorması lazım. Hiçbir vakıf yönetim kurulu işgalci olamaz, seçilmeden orada oturamaz. Sekiz sene patrik seçimi olmadı ama sekiz seneden sonra halk isyan etti. Cemaatin sınırlarını zorlamamak lazım. “Ben gidersem burası yürümez, ben gidersem burası batar...” Böyle bir mantık olmaz. Cemaatimizde her zaman daha iyi işler yapabilen, yetenekli arkadaşlarımız var. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Mezarlıklara gidin, vazgeçilmezlerle dolu hepsi.  

“Karagözyan eğitimde çağ atladı” 

Karagözyan Okulu’nun eğitim kalitesini nasıl görüyorsunuz? 

Karagözyan eğitim konusunda, samimi söylüyorum ki çağ atladı. Keşke Karagözyan’da okuyan çocukların velileriyle görüşebilseniz; okulun ulaştığı eğitim kalitesini onlardan öğrenebilirsiniz. Günümüzde en iyi eğitim veren okullarda hangi sistem uygulanıyorsa Karagözyan’da da o sistem uygulanıyor. Okulda olması gereken bütün ekipmanlar mevcut; teknolojik ekipmanlarımız çağdaş. Okul işlevine çok müsait, daha iyi hizmet vermemizi sağlayan, tarihî bir binamız var.  

Eskiden olduğu gibi Anadolu’dan çocuk getirebiliyor musunuz? 

Keşke Anadolu’dan her sene çocuklarımız gelse. Her sene birkaç müracaat oluyor, onları değerlendiriyoruz. Yatılı kısmımız halen duruyor, kapamadık. Benim öğrencilik zamanımda öksüz, yetim ve fakir çocuklar Karagözyan’da okuyordu. Şimdi memnuniyetle görüyorum ki varlıklı aileler de çocuklarını Karagözyan’a gönderiyorlar. Bu da, Karagözyan’ın eğitim kalitesinin geldiği noktayı gösteriyor.  

Bazı veliler çocuklarını Ermeni okullarına göndermiyor. Okullarımızda üç bin çocuk varsa, bir üç bini de de dışardaki okullara gidiyor. Bu döngüyü nasıl kırabiliriz? 

Başka okullarda tercihini kullanan velilere seslenmek istiyorum. Biz o tercih ettikleri okuldan çok daha fazla olanak sağlıyoruz çocuklarımıza. Karagözyan’da İngilizce eğitimi üç yaşta başlıyor. Okulumuzun bünyesinde beş İngilizce öğretmeni var. Çok iyi seviyede İngilizce eğitimi alıyorlar çocuklar. Bu sene 48- 49 öğrenci kaydedebildik, en az 8-10 öğrenciyi geri çevirmek zorunda kaldık, çünkü kontenjanımız doldu. Sınıfları belli bir sayıda tutmazsanız eğitim kalitesi bozulur. Okulumuza ‘okul öncesi eğitim’ için üç yaştan itibaren kayıt alıyoruz. Ara sınıflara yeni kayıt almıyoruz. Başka okullardan gelen öğrencileri de almıyoruz.  

Bu öğrencileri kaydetmeyi, eğitim kalitesinin düşeceğini düşündüğünüz için mi reddediyorsunuz? 

Kalitenin düşeceğini düşünmüyoruz ama başka okullardan öğrenci transferi yapmak istemiyoruz. Bir öğrenci istiyorsa üç yaşında bize gelir, üç yaştan itibaren her türlü eğitimini bizden alır, 8. sınıftan sonra hangi okula gidecekse oraya gider. Çok iyi yerleri kazananlara burs olanağı sağlıyoruz. Karagözyan’da öğretmenlere de eğitim imkânı sağlıyoruz. 


Kategoriler

Toplum Vakıflar