Merhaba,
Bu sayımıza Bernard Malamud’un ikinci romanı ‘Çırak’ ile başlıyoruz. 1920’lerde geçen ‘Çırak’ta Morris Bober ve ailesi Brooklyn’de bir bakkal dükkânı işletmekte, kıt kanaat geçinmektedirler. ‘Çırak’ın neredeyse her sayfasında, bakımsız ve kasvetli bakkal dükkânının havası okuyucuyu da içine çekiyor. Buna karşılık roman okurlarına her an önemli bir şeyler olacakmış duygusunu da sürekli hissettiriyor. Kitap hem yazarın kullandığı basit dille rahat okunuyor hem de okuyucunun bir sonraki bölümde ne olacağı merakını sürekli canlı tutuyor. Bürkem Cevher yazdı.
Pulitzer ödüllü yazar Marilynne Robinson, ‘Lila’da barınacak bir yuvası dahi olmayan, sefalet içinde kasaba kasaba gezen ve yaşamak için her türlü işi yapmak zorunda kalan Lila’nın dokunaklı öyküsünü dantel gibi işlemiş. ABD Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği’nin roman ödülüne layık görülen kitap, okurlarını Hıristiyan teolojisini anlamlandıran bir yolculuğa çıkarırken, vaftiz edilerek geçmişinden arındığını düşünen Lila’nın İsa Mesih misali dirilişine şahit ediyor. Nurgül Çelebi Özmen yazdı.
Zaven Biberyan’ın ikinci romanı ‘Meteliksiz Âşıklar’, Türkçeye ilk kez çevrilerek yayımlandı. İlk romanı ‘Yalnızlar’ ve son romanı ‘Babam Aşkale’ye Gitmedi’ arasındaki bu roman da yazarın bütün gözlem ve anlatım ustalığını sergiliyor. Marc Nichanian’ın sunuşundan öğrendiğimiz kadarıyla senaryo hâline getirdiği ve sansür kurulunun müdahalesiyle filme çekilemeyen ‘Yalnızlar’daki sinematografik unsurlar ‘Meteliksiz Âşıklar’da da fazlasıyla var. Banu Yıldıran Genç yazdı.
Keyifli okumalar,
Ferda Balancar
ferda@agos.com.tr