TTK’dan Kemal Çiçek’in “Ermeniler, İngiltere tarafından el konulan 5 milyon Osmanlı altınını İngiltere’den veya müttefiklerden istesin” sözlerine tarihçi Taner Akçam’dan cevap geldi: Bu sözler Ermenilere tazminat ödenmesi gerektiğinin itirafı.
EMRE ERTANİ
emreertani@agos.com.tr
Bugün gazetesinin 22 Haziran Cuma günü manşetten verdiği ‘Ermenilerin kayıp altınları bulundu’ haberinde 1915’te tehcir edilen Ermenilerin 5 milyon Osmanlı altını değerindeki kayıp parasının sırrının çözüldüğü ileri sürülerek, altınlara, İngiltere tarafından el konulduğu iddia edildi. Tarih Tarih Kurumu’ndan (TTK) Kemal Çiçek, “Türkiye’den tazminat talep eden Ermeni Diasporası paraya el koyan İngiltere’den veya müttefiklerden neden talepte bulunmuyor? Asıl adres müttefikler, özellikle de İngiltere” dedi. Çiçek’in bu sözlerini değerlendiren Taner Akçam, Çiçek’in kullandığı ifadelerin, Ermenilerin mallarına devlet tarafından el konulduğunun ve bunların satılarak gelirlerinin hazineye aktarıldığı anlamına geldiğini belirterek, “Çiçek, mallarına el koyulan 1 buçuk milyon Ermeni’nin zararlarının ödenmesi gerektiğini ve dolaylı olarak Ermenilere tazminat ödenmesi gerektiğini kabul etmiş oldu” dedi.
‘Yeni bir bilgi yok’
Kemal Çiçek’in açıklamalarının Ermenilerinin mallarına devlet tarafından el konulduğu ve bunların satılarak gelirlerinin hazineye aktarıldığı anlamına geldiğini söyleyen Taner Akçam, “Acaba bu dönemde altınlarına el konulan Ermenilere bu mallarının karşılıklıları verildi mi, verilmedi mi?” diye sordu. Kemal Çiçek’in bu bilgileri yeni bulunmuş bir bilgi gibi, sansasyonel bir şekilde ortaya çıkarmasını tuhaf ve yakışıksız bulduğunu ifade eden Akçam, “Ciddiyetten uzak bir tutum çünkü İstanbul’dan, Berlin’e para transfer edildiği daha önce defalarca yazılmış ve çok bilinen bir konu. Ortada yeni bir bilgi yok. 2005 yılında Kanadalı tarihçi Kaprielian Churchill, Like Our Mountains, A History of Armenians in Canada adlı kitabında değindi konuya. 2009 yılında Hrayr S. Karagueuzian ve Yair Auron tarafından yayımlanan, A Perfect Injustice, Genocide Theft of Armenian Wealth adlı kitap neredeyse bütünüyle bu konuyla ilgilidir. Ve bu kitapta, İstanbul’dan Berlin’e transfer edildiği söylenen paraya müttefik kuvvetler tarafından Berlin’de nasıl el konulduğu ve daha sonra bunun savaş tazminatı amacıyla kullanıldığı ayrıntılı olarak anlatılır” dedi. “Konu Lozan Antlaşması’nın 58. maddesinde de yer alır”, diyen Akçam, ilgili maddeye göre, Türkiye’nin, Berlin’e transfer edilen altın paralar üzerindeki her türlü haktan vazgeçmeyi kabul ettiğini söyledi. Akçam şöyle devam etti; “Bunlar resmi olarak bilinen şeylerdir, ortada gizli saklı olan bir şey yoktur. Konuyu teknik olarak karıştıran husus İstanbul’dan Berlin’e iki ayrı para transferi yapılmış olmasıdır. Birincisi 1915, ikincisi ise, 1916 yılında aittir. Bu iki ayrı para transferinin miktarları aynı olduğu için karışıklara yol açmaktadır. İtilaf devletlerinin el koyduğu para 1915 yılında gönderilendir. Bu para Almanya ve Avusturya’nın Duyun–u Umumiye’ye verdiği kredidir. Müttefikler, Versay antlaşmasına göre, bu paranın Almanya ve Avusturya’ya ait olduğunu iddia ederek el koydu,” dedi. Yani el koyulan altınların, Ermeni malları ile alakası yok. Bu orijinal kaynağı Almanya ve Avusturya’ya ait olan bir paradır.
Ciddi çalışma gerekiyor
1916 yılında yine aynı miktarda bir paranın İstanbul’dan Berlin’e ve iddiaya göre Talat, Enver ve Cemal paşaların kişisel hesaplarına havale edildiğini söyleyen Akçam, “1916 yılında transfer edilmiş bu paranın nereye harcandığı ve ne yapıldığı konusunda elimizde herhangi bir bilgi yok. Bunun için Alman ve diğer arşivlerde ciddi çalışma yapmak gerekiyor” dedi. Çiçek’in Ermenilerin 1915 için İngiltere’den tazminat istemesi gerektiği iddiasını ise Akçam, şu sözlerle değerlendirdi: “Çiçek, ‘Gitsinler, İngilizlerden istesinler’ demiş. 1916’da, İttihatçıların özel hesabına giden paranın kaynağı hakkında bilgi sahibi değiliz ama bu para Ermenilerin de olabilir. Sözünü ettiğim yazarlar da (Hrayr S. Karagueuzian ve Yair Auron) çeşitli kaynaklardan alıntılar yaparak, bu altınların Ermenilerden el konulan ve Osmanlı bankalarına yatırılmış mücevher ve benzeri kıymetli taşlarlara ilişkin olduğunu söylüyorlar. Nitekim 1924 yılında Türk gazetelerinde Erzurum Valisi Tahsin Bey’in bu yönde demeçleri var. Erzurum’daki Ermenilerin paralarının ve mücevherlerinin bankalara yatırıldığı daha sonra da bunların İstanbul’a transfer edildiği belirtiliyor. Bu paralar ile Berlin’e gönderilen paralar arasında direkt ilişki kurmamız mümkün değil. Fakat öyle de olabilir” dedi.
Dolaylı kabul
Çiçek’in bu sözleriyle mallarına el koyulan 1 buçuk milyon Ermeni’nin zararlarının ödenmesi gerektiğini söylediğini ve dolaylı olarak Ermenilerin tazminat problemi olduğunu, tazminatın ödenmesi gerektiğini kabul etmiş olduğunu ifade eden Akçam “Kemal Çiçek’e şunu söyleyebiliriz, ‘kabul edelim ki bu altınlar Ermenilere ait ve onlara geri verilmesi lazım. O halde sadece İngilizlerin el koyduğu miktarı değil, tümünü ödememiz gerekmiyor mu? Bu tazminat ödenmesi gerektiğinin açık bir itirafıdır. Ve bunu sevinerek sunmalarına ben de seviniyorum. Bu hem Ermenilerin zararların ödenmesi gerektiğinin açık kabulüdür hem de Ermenilere yeni yerleşim yerlerinde hiçbir şeyin verilmemiş olduğunun itirafıdır. Başta Yusuf Halaçoğlu ve Kemal Çiçek olmak üzere TTK’nın bütün memurları Türk inkâr politikasına bağlı olarak yıllardır bizim beynimizi yalanla yıkadılar. Yalan şu, 26 Eylül 1915’te çıkarılan ‘Tasfiye Kanunu’ olarak bilinen yasaya göre Ermenilerin yerleştirildikleri yeni yerlerde el konulmuş mallarının karşılıklarının kendilerine verileceği kanun hükmüdür. Bu kanun hükmüne dayanarak Kemal Çiçek ve Yusuf Halaçoğlu gibi memurlar, inkâr politikasının hizmetçileri olarak yıllarca bizlere Ermenilerin gittikleri yerde mallarının karşılıkları verildiği yalanını söylediler ve insanları uyuttular. Yusuf Halaçoğlu’nun Ermeni Tehciri adlı 2001’de yayımlanan kitabında “İskân mahallerine varan muhacirlerin kendilerine aktarılan bu paralarla işlerini kurmuş ve bölgeye uyum sağlamış oldukları” ifadesi yer alır. Bu yalanı 90 yıldır devam ettirdiler ve bugün artık yalan olduğunu kendilerinden de öğrenmiş oluyoruz” dedi. Osmanlı arşivlerinde bulduğu bir belgeyi yeni kitabında yayımlayacağını belirten Akçam, 1918 Şubat ayında yani İttihat ve Terakki hükümetinin daha işbaşında olduğu sırada, hükümet tarafından hazırlanmış bir rapor bulduğunu, bu raporda Ermenilerin yerleştirildikleri yerlerde onlara hiçbir şey verilmediğinin açık olarak kabul edildiğini söylüyor. Akçam, “1918 Şubat’ında Ermenilere hiçbir ödeme yapılmadığı, hükümetin kendi hazırladığı raporda yer alıyor. Bunun kanunsuz olduğu da raporda açıkça vurgulanıyor. Hukukta kazanılmış hak kaybedilmez” diyor.