Dün kaybettiğimiz Şirin Tekeli’nin anısına Agos’un arşivinden tarihi bir söyleşi: 1997 yılına ait söyleşide Hrant Dink ve Şirin tekeli KA-DER'den, Kadın Eserleri Kütüphanesine, Ermenistan'daki kadın partisinden gayrimüslim feminist hareketine pek çok konuyu tartışıyor.
Feminist aktivist, çevirmen, yazar, Türkiye’de kadın hareketinin öncü isimlerinden Şirin Tekeli’yi kaybettik. Agos’un Arşivi’nden tarihi bir söyleşiyle anıyoruz Tekeli’yi. Bugün artık rüştünü ispatlamış bir dernek olan, mecliste kadın-erkek eşitliğini sağlamak için çalışmalarını devam ettiren KA-DER’in kurulduğu dönemde, 1997’de gazetemizin kurucusu Hrant Dink, Şirin Tekeli’yle bir araya gelmiş ve bu derneğin kuruluş sürecinden yola çıkarak bir söyleşi yapmıştı.
Kadının siyasi hayata katılımının demokratik hayata etkisi, bir ‘kadın partisi’nin mümkün olup olmadığı, Osmanlı dönemindeki gayrimüslim feministlerin Türkiye’deki kadın hareketine etkisi gibi pek çok konuyu masaya yatıran Hrant Dink ve Şirin Tekeli’nin bu söyleşisini tekrar yaıymlıyoruz.
KA-DER’in kurucusu Prof. Şirin Tekeli kadınların sahip olduğu uzlaştırma yeteneğinin siyaset yaşamındaki önemini vurguluyor*
‘Kadınlar dinlemesini biliyor’
Siyaset yaşamında çözüm bulunamayan sorunlar, alışıldık, içi boş sistem eleştirileri süredursun sivil örgüt düzeyinde taptaze bir soluk sessiz ve derinden ilerleyişini sürdürüyor. Kadın duyarlığına sahip, onurlu ilkelere bağlı kadınlara destek vererek meclisteki kadın ve erkek milletvekilleri arasındaki dengesizliği kadınlar lehine ve daha demokrat, ilerici bir Türkiye adına değiştirmeyi amaçlayan bu sivil örgütün adı KADER (Kadın Adayları Destekleme
ve Eğitme Derneği). Söyleşi konuğumuz da KA-DER’in kurucusu, siyaset bilimci Profesör Şirin Tekeli. Şirin Tekeli, örgütün kuruluş aşamasını, umutlarını, kadının toplumsal yaşama katkılarını, kadınlar aracılığıyla Türkiye ve Ermenistan arasında kurulacak köprüleri anlatıyor bizlere.
H. DİNK: Şirin Hanım, öncelikle size KA-DER’in kuruluş nedenlerini, bu sivil örgütün oluşturulmasının arkasındaki dürtüleri soralım.
Ş. TEKELİ – Doğru bir fikri, doğru bir zamanda ortaya atmanın önemli bir kaynak olduğuna inanıyorum. Dolayısı ile bu fikri yaygınlaştırabildiğimiz oranda da gücümüz artacaktır. Türkiye’de tıp, hukuk, bankacılık, sosyal bilimler, bilgisayar mühendisliği, gazetecilik gibi yaratıcı, prestijli pek çok meslekte aynı zamanda edebiyat, güzel sanatlar gibi alanlarda kadınların çok önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Yalnız politikada bir çıkmaz var. Bizim KA-DER’i geliştirmemizin odak noktası bu. Nasıl oluyor da bir toplumda tıp alanında %40’a, üniversitelerde %60’a dayanmış eleman güçleri ile bu kadar hamle yapmış olan bu toplumun kadınları TBMM’de bugün sadece %2-4 oran ile temsil ediliyorlar? Bu dünyanın en geri oranıdır ve nasıl oluyor da 1950’de %1 olan bu oran, nerede ise ancak 1,5 oranında bir artış kaydetmiştir, bizim önümüze koyduğumuz soru bu olmuştur. Biz KA-DER projesi için yola çıkalı aşağı yukarı bir yıl oldu. İlk önce biz bunu 10 kişi ile tartıştık, “Nasıl geliyor size böyle bir şey?” diye sorduk, “Girişelim” dendi. Daha sonra bir dizi toplantı yaparak,en yakınlarımızdan başlayarak, projeyi genişleterek dernekleşmeye gittik. 4 Mart 1997 tarihinde resmi olarak kurulduk. Ekim’de genel duyurumuzu yaptık, örgütlenme çalışmasına yeni başlıyoruz, ama şu anda Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa, Denizli, Marmaris, Balıkesir’e kadar yaygınlaştık. KA-DER’i kurduktan sonra partilerin kadın kolları ile, kadın üyeleri ile temasa geçtiğimizde, burada hakikaten değerli bir potansiyel olduğunu gördük, ama partilerin şimdiye kadar bunları değerlendirmediklerini, erkek egemen bir anlayışla kadınları listelerin hep alt sıralarda bıraktıklarını ve bu yüzden kadınların seçilemediğini gördük. Aslında politikada çok değerli kadınlar var. Biz bu potansiyeli politize etmek istiyoruz, meclise taşımak istiyoruz, meclisten halka yansıtmak, dolayısı ile demokrasiye iyileştirme yönünde katkıda bulunmak istiyoruz. Toplantılarımızın hemen hepsinde bize sistemli olarak bir soru yöneltildi: “Niye bir kadın partisi kurulmuyor?” diye. Bizim projenin ilk bakışta insanlara anlaşılması zor gelen bir yanı da şu veya bu partiyi desteklemiyor oluşumuz. Biz ilkelerimizi benimsemek koşuluyla bütün kadın adayları destekliyoruz, hangi partiden olursa olsunlar.
H.DİNK: Ben de şimdi sormuş olayım. Neden bir kadın partisi kurulmuyor?
Ş TEKELİ - Bir kadın partisi kurulması gerektiği görüşüne itiraz ettik, katılmadık. Birkaç neden var. Biliyorsunuz şu an Türkiye’de parti enflasyonu var. Siyasi irade parçalanmış durumda, en büyük parti % 21 oy alıyor. Böyle bir tablonun içinde, yeni bir parti olarak bir oluşuma girerseniz ne değişecek?
H.DİNK: Ama bu söylediğiniz, “erkek partiler” enflasyonu. Günümüz Türkiye’sinin siyasal yapısı o denli kördüğüm ki bu kördüğümü hep birilerinin kılıcı yerine, çok keskin, hiç alışılagelmedik şok girişimler çözemez mi? Kadınların bu sivri çıkışı yani bir “Kadın Partisi” girişimi de pekala bu şok etkisini gösteremez miydi?
Ş. TEKELİ - Bakın bu sansasyonel bir çıkış, sistem eleştirisi sarsıcı bir şey olabilir. Ama bizim gerçek amacımız, temsil edilmeyen kadınların meclise gitmesi. Biz çok ciddiye alıyoruz bunu. Hiç olmazsa önümüzdeki seçimlerde bu oran %10’a çıkmalıdır. Şimdi kadın partisi olasılığı ise sansasyonel bir çıkıştır, bir tepkidir, bağırır, çağırırız ama öyle bir partiyle gerçekçi bir seçime girilemez, sonuç alınamaz. Böyle bir partiyi gerçekten kurmaya kalkıştığımızı düşünün, çok büyük zorlukları vardır. Size bir örnek vereyim. Böyle bir şok tedavi yakın zamanda İsveç’te yapılmış. İsveç bugün kadınların mecliste en yüksek orana ulaştıkları bir ülke. ’92’de yapılan bir seçimde yükselişi esas olarak Sosyal Demokrat parti yapmış İsveç’te. Sosyal Demokratlar’ın gerilemesiyle koşut olarak kadın temsilcilerde bir düşüş oluyor. Bunun üzerine kıyamet kopuyor. Bir grup kadın çıkıyor, “Bu böyle olmaz, nasıl oluyor da mutlaka biz artmasını beklerken kadın temsilci oranı düşüyor? Eğer buna bir çözüm getiremiyorsanız, biz ayrı bir kadın partisi kuruyoruz” diyorlar ve herkes şaşkına dönüyor, derhal gerekli önlemler alınıyor, bir kadın, bir erkek şeklinde listeler yapılıyor ve ondan sonraki seçimlerde oran % 44’e çıkıyor. 65 milyonluk Türkiye’de kadın partisi kurmak açıkçası bir siyaset bilimcisi olarak bana pek de gerçekçi gelmiyor.
H.DİNK: Peki destekleyeceğiniz kadınlardan beklentileriniz neler? Hangi ilkelere bağlı kalmalarını talep ediyorsunuz?
Ş. TEKELİ - KA-DER’in ilkeleri çok net, demokratik ilkeler. Kadınların yıllardır parlamentodan çıkmasını bekledikleri yasalar var, bunlar çıkmıyor. Belki de meclisteki kadınların bu konuda duyarlılığı yok. Oysa bizim ilk ilkemiz, bizim desteklediğimiz kadın adayların tam da bu konuda kadın duyarlılığına sahip olmaları. Adaylarımız kadın dayanışmasına önem vermeli, kadın sorunlarına kafa yormalı ve meclise girdiklerinde de bu konuda çalışıyor olmalı. Başta Medeni Kanun olmak üzere, kadınlara karşı tüm ayrımcı yasaların değiştirilmesi için çalışılması da önemli bir somut ilkemiz. Şiddete karşı yasaların çıkarılması için çaba sarf edilecek. Üçüncüsü, biz laik Cumhuriyet’in eksiksiz demokrasi haline gelmesini istiyoruz. Bizim temsilcilerimiz bunun yapılmasına da katkıda bulunmak istiyor. Destekleyeceğimiz kadın adayların fanatik, ırkçı olmamasını, barışçı olmasını, savaşa karşı çıkmasını ve çevre dostu olmasını istiyoruz. Bunun dışında tabi bir de bu son yıllarda yaşadığımız temiz toplum problemi ile ilgili olarak, meclise girecek, bizim destekleyeceğimiz kadın adayların hakikaten dürüst, ilkeli, cesur, somut projeleri olan, tribünde boş nutuk atmak değil, iş yapmak için oraya giden, sözüne sahip çıkacak kadınlar olması gerekiyor. Bizim kadınlarımız oraya kendi çıkarları için değil, kadınların ve halkın gerçek temsilcisi olarak gitmeyi taahhüt etmeliler.
H.DİNK: Kadının siyaset yaşamına getireceği artılar nedir sizce?
Ş. TEKELİ - Birincisi kadın politikacılar, erkek politikacılardan farklı olarak iktidarı iktidar için istemiyorlar, iktidarı bir araç olarak, bir şeyler yapmak için istiyorlar. Erkek politikacılar klasik olarak tirbünlere oynarlar, kürsüler, büyük nutuklar, parlak ve içi boş vaatler falan... Baştan aslında bir çoğunun tutunamayacağı bellidir. Bu kadınların, hiç ilgisini çekmiyor açıkçası, bu anlamda erkek politikasını itici buluyorlar. Kendileri girdikleri zaman hakikaten bir projeleri var, onu gerçekleştirmek için giriyorlar. Kadınlar insan ilişkilerinde çok ustalar. Aile içindeki durumlarına bakın, yahut küçük birimlerdeki durumlarına bakın, hep birilerinin arasındaki iletişimi sağlarlar. Anlarlar ve onu çözmeye yönelik iş yaparlar, günlük hayatlarında yaptıkları da budur. Düşünün, modern kadınları bir yandan çalışır, aile sorumluluklarını paylaşmamıştır hâlâ kocası ile, her şey omuzundadır, çocuğun sorumluluğu üstündedir, yaşlının sorumluluğu üstündedir. Ayrıca bütün bunlara ilaveten dernekte çalışır, yahut politika yapar. Kaç atı birden oynatıyor. Bunların birbirleri ile bağdaşmasını sağlamak zor iştir. Kadınlar herşeyden önce dinlemesini biliyorlar. Dolayısıyla çok defa kavgacı ortamlarda diyaloğu, uzlaşmayı, çözümü buluyorlar. Ayrıca siyaset yaşamındaki kadınlar seçmenle sadece bir seçim kampanyası sırasında ilgilenmiyor, onu seçmiş olan insanların sorunları ile tek tek ilgileniyor. Huzur sağlamak için ekip kuruyor. Ona göre bir kadro oluşturuyor ve haftada bir mahalleleri ziyaret ediyor. Bu anlamda, temsilci yani hakikaten halkın temsilcisi, halka yakın olursa, o meclislerden doğru dürüst sesler çıkar. Bizim de KA-DER olarak isteğimiz bu.
“Ermenistan kadın partisi ‘Şamiram’ı tanımak isteriz”
H.DİNK: Gayrımüslim kadınların, bundan 130 veya 140 yıl önce ülkenin yaşamına yaptıkları büyük katkılar, hatta feminist hareketlere kadar gidişler söz konusu. Her alanda hukukta, sendikal, kültürel ve sanat yaşantısı içerisinde çok daha aktifler ve örgütlenmişler.
Ş. TEKELİ - KA-DER’den önce 8 yılımı Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde geçirdim.Sizin bu söyledikleriniz, Kadın Eserleri Kütüphanesi için son derece değerli kaynaklar, çünkü biz orada kadınlarla ilgili şöyle bir şey gördük; aslında eski Türkçe bilmeyen Müslüman kadınların çok büyük bir zaafları var, tarihlerini bilmiyorlar. İngilizce, Fransızca biliyoruz da misal Ermenice bilmiyoruz; yani biz o kaynaklara giremiyoruz. Yine de bizim orada eski Türkçe’yi bilen bir iki tarihçi arkadaşımız vardı, onlarla başlayan çok güzel bir proje gerçekleştirdik. 1869’da Osmanlıca yayımlanan ilk kadın dergisinden Cumhuriyet’e kadar getirdik, belki 40 kadar, bunların bazıları 2-3 sayı çıkmış, ama bazıları da 600 sayı çıkmış. Bütün bunlar tarandı, toplandı, fotokopileri kütüphaneye getirildi. Tam bir koleksiyon yapıldı, başka hiçbir kütüphanede tüm koleksiyonu yok. Bunlar toplandı ve buna göre bir bibliyografya çıkarıldı, bayağı kalın bir eser oldu bu ve tümünün içindekiler dökümü yapıldı, çok iyi bir çalışma oldu. Yalnız bu çalışma gayrimüslimlerin faaliyetlerini, dergilerini içermiyor. Dolayısıyla bu kaynakların kütüphaneye fotokopi şeklinde sağlanması gerekir.
H.DİNK: Öncelikle bunların asıllarının fotokopisi kendi dillerinde olmak üzere Rumca veya Ermenice olarak bu kütüphaneye verilebilir fakat bunların tercümelerinin de bu çalışmalara aktarılması gerekir. Örneğin geçenlerde bir haliyle, gazetemizin tarihten yapraklar köşesinde, iki kadından, mürettip kızkardeşlerden bahsettik. Bunlar 140 yıl öncesinin mürettipleri idi.
Ş TEKELİ - Evet, biz de yaptığımız araştırmalardan çok etkilenmiştik. Bu Osmanlı kadın dergilerinden bazılarını çıkaranlar, yazanlar, mürettipler; her kadın. Bu olağanüstü bir şey, şu anda biz aynı düzeyde değiliz. Bu konudaki yardımları mutlulukla karşılarız.
H.DİNK: Biliyor musunuz bugün Ermenistan çok yeni bir Cumhuriyet, 5-6 yıllık ve “Şamiram” adlı bir kadınlar partisi var ve son seçimlerde 12 milletvekili çıkardılar.
Ş TEKELİ - Sizden özellikle bir ricamız olacak. Bu konuda bizim yeterince bilgimiz yok. Ermenistan’da bir kadınlar partisi kurulduğunu biliyoruz, ama fazla bir şey bilmiyoruz. Oysa bilmek istiyoruz, incelemek istiyoruz. Onlarla bağlantıya geçmek isteriz.
H.DİNK: Biz bugün Ermeni cemaati, 70-80 bin nüfuslu bir cemaatiz. Öğretmen kadromuz 250 kişi ve bunun 230’u kadın. Ama vakıf yönetimlerimiz var ki isterseniz onları yerel yönetim bazında düşünebilirsiniz burada, 300 kişinin 5’i kadın. Yani Türkiye’nin bir yansıması. Öte yandan okullarımızda, kurumlarımızda, kadınlar kolu dediğimiz özel bir sosyal grup var ki işte bunlar da cemaatin motor gücü; bütün sosyal hizmetleri, aktiviteleri alıp onlar götürür. Ama her ne hal ise kadınlarımızaoraya kadar örgütlenme ve oralarla avunma sınırı getirilmiştir. Sırf Ermeni toplumu demeyeyim de genelde azınlık toplumları, kültürlerini koruyabilmek amacıyla fazlasıyla kapalı oluyor. Örneğin biz azınlıklardan da KA-DER’e ilkeleriniz doğrultusunda adaylar katılsa nasıl olur?
Ş. TEKELİ - Çok çok memnun oluruz. KA-DER, TC vatandaşı kadın ve erkek herkese açıktır.
H.DİNK: Örneğin sizi derneklerimizde konferans veya seminerlere davet etsek?
Ş. TEKELİ - Çok memnun oluruz. Tabii, neden olmasın? Bu hem KA-DER’in kendisine güç katar, hem de insanlara öğretiriz. Artık kapalılıkla değil açıklıkla, açılımlarla birtakım değerlerin korunması mümkündür. Birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var. Umarım çok kısa zamanda yeni üyeler kazanacağız. Size çok şey katabiliriz, sizden çok şey kazanabiliriz, diye düşünüyorum
*Bu söyleşi 21 Kasım 1997 yılında Agos Gazetesi’nde yayımlanmıştır.