Şarap meraklısıysanız hediye konusunda şanssızsınızdır. Hele mesleğiniz da şarapsa, o zaman daha da şanssızsınızdır. Genelde şarap kadehi, karaf ya da tirbuşon gelir hediye olarak. Hayatta en çok mesai harcadığım şey için yeterince özenip bir şeyler almış olabileceğim gelmez insanların aklına. Ve genelde ben bu hediyelerle öğrenirim, en iyi tabiriyle bu kadar ‘değişik’ şarap aksesuarları olduğunu.
Gelen aksesuarlar arasında en kötüleri, uzak ara tirbuşonlar. Şarabı açmaktan başka neredeyse her işe yarayan, şarap açayım derken sakat kalmanıza neden olabilecekler var.
Şarap açmak için bu kadar çok varyasyon üretilmiş olması başlı başına şaşırılacak bir şey.
Bizi tirbuşona mahkûm eden, Quercus suber cinsi mantar meşesi ağacının kabuğundan elde edilen şişe mantarı, hem şarabı saklamaya hem de yıllandırmaya yarıyor ve 1600’lu yıllardan beri şarapçılıkta kullanılıyor. Fakat tirbuşonun icat edilmesi neredeyse 200 yıl sonra oluyor. İngiliz mucit Samuel Henshall, 24 Ağustos 1795’te, 2061 numara ile tirbuşonun patentini alıyor.
Bu tarihe kadar, ‘tongs’ adı verilen, şişenin boyun kısmının ısıtılarak camın kırılmasını sağlayan bir alet kullanılmış.
Şişenin ağzını kavrayacak şekilde üretilmiş metal bir maşa olan ‘tongs’, ateşte epey ısıtıldıktan sonra şarap şişesinin boynuna bir-iki dakika boyunca temas ettiriliyor. İyice ısınan şişenin boynuna nemli bir bezle soğuğu temas ettirdiğinizde mantarın altından şişe kırılıyor ve şarabınız açılmış oluyor. 1638 yılında Portekizli Cristiano Kopke tarafından icat edilen bu aletle şarap açmak, anladığınız üzere, epey zahmetli. Hâlâ, çok yıllanmış bazı şaraplar için kullanılıyor olsa da, tirbuşondan önce bu yöntemin geliştirilmiş olması epey komik bence.
Şarap açma işini biraz çıkmaza sokan şey, mantarın kendisi. Bir cins ahşap olan mantar, eğer doğru saklanmazsa kurur ve tüm ahşaplar gibi gözenekleri açılır. Şarap için hiç iyi olmayan bu gözenek açılması yüzünden şişeye bolca oksijen girer ki bu da şarabınızın bozulmasına neden olur. Bunu engellemek için şarabın nemli bir ortamda ve yatık olarak saklanması gerekir. Fakat bu nemli ortam ve yatık saklama mantarınızın zamanla çürümesine de neden olur. Bu yüzden, yıllanmış şarapların mantarını açmak her zaman zordur. Zamanla yıpranmış mantarlara, tirbuşonun ‘domuz kuyruğu’ tabir edilen burgusunu soktuğunuzda büyük ihtimalle parçalanacağından şişe ile mantarın arasına giren ince plakadan yapılan tirbuşonlar geliştirilmiş yıllar içinde. ‘Ah-zo’ ya da ‘two prong’ adı verilen bu tirbuşonlar ise 1879 yılında Lucian Mumford tarafından icat edilmiş.
Yerine göre kullanışlı sayılabilecek bu tirbuşonların yanı sıra, iki tarafta kanatları olan ve mantarı çıkarmaktan çok kırmaya yarayan ‘double wing’ var ki, galiba en çok kullanılan onlar.
Hele elektrikli olup sürekli şarj edilmesi gerekenler ya da şişenin içine hava basıp onun basıncıyla mantarı dışarı çıkarmaya yarayan Zihni Sinir icatları da var ki, aman diyeyim, uzak durun.
En kullanışlı olanı, ‘garson tirbuşonu’ diye de adlandırılan ‘leverage’. 1882 yılında Carl Wienke adlı bir Alman tarafından icat edilmiş bu payandalı tirbuşonlar hem kullanışlı, hem ufak, hem de mantarı kırmadan şarabınızı açıyor. Bunda, önce kapsülün üst kısmı tirbuşonun bıçağıyla kesilerek alınır. Ardından tirbuşon son burgusu dışarıda kalacak şekilde mantara sokulur ki mantarın alt kısmı delinip şarabın içine parçalar düşmesin.
Şampanyaya çok düşkün olan Napolyon’un süvari birlikleri Hussar süvarilerinin şampanya açma ritüeli olan ‘Sabrage’ ise tüm alkollü içkiler içindeki en havalı şişe açılışı olabilir. Askerler misafir edildikleri genellikle aristokrat evlerde Napolyon’un zaferlerini kutlarken ‘sabre’ türü süvari kılıçlarını çekip hafif eğdikleri şampanya şişelerini, şişelerin kafalarını tek vuruşla uçurarak açarlarmış. Şampanya, basınçlı olduğundan içine cam parçaları düştü mü diye kaygı duyulmadan, bu şekilde servis edilirmiş ki hâlâ böyle servis yapılan yerler var. Arada benim de yaptığım oluyor. Çok keyifli.
Bütün bu şarap açma yöntemlerinin herhalde en garibanı mantarı şişenin içine iterek açmak. Adada, ilk gençlik zamanlarında tanıdık bakkala babamıza haber eder diye korktuğumuzdan şişeyi açtıramayınca mecburen şarabımızı böyle açardık . Yöntem en gariban olsa da hayatta en çok keyif aldığım şaraplar herhalde bu şekilde içtiklerimdi.
Şarabı nasıl açtığınız önemli değil, mühim olan en kolay yolla şaraba ulaşmak...