Taşnaksutyun Partisi merkez yöneticilerinden Hayg Tiryakyan’ın, namı diğer Hraç’ın Osmanlı Parlamentosu’nda Taşnaksutyun Partisi’nden milletvekili olan Hovhannes Serengülyan’a (Vartkes) gönderdiği mektuba el konulduğu ve bu tarihi belgenin Osmanlı arşivinin tozlu raflarından 95 yıl sonra indiği görülmektedir. Osmanlıca yazılan bu mektup ilk kez 2010 yılında İngilizceye çevrildi, 2013’te ise Nesimi Ovadya İzrail’in ‘24 Nisan 1915’ adlı kitabında Türkçe olarak yayınlandı. Aqunk Net sitesi de geçtiğimiz günlerde bahsi geçen mektuba önce Ermenice, ardından da Diran Lokmagözyan’ın çevirisiyle Türkçe olarak sitesinde yer verdi.
24 Nisan 1915 tarihinde gözaltına alınan, tutuklanan ve ardından sürgüne gönderilen Ermeniler, bulundukları hapishanelerden, tren istasyonlarından ailelerine, dostlarına iki satır da olsa mektup yazdılar. Sürgünlerden bazıları bu mektupları iki lokma ekmek almak için çıktıkları sokaklarda rastladıkları Ermenilerin ellerine sıkıştırdı. Yoksul, emekçi olan bu Ermeniler pek çok riski göze alarak bu mektupları sahiplerine ulaştırdı.
Sürgüne gönderilen Ermeni aydınları uzun süre hapishanelerde kalmadı. Kısa bir konaklama sonrası tekrar yola çıkarıldılar ve en yakın yerde de katledildiler. 1915 sonrasında kaleme alınan tanıklıklardan, nadiren de olsa hapishane yöneticilerinin mektup yazma izni verdiğini ve idarenin kontrolünden geçtikten sonra söz konusu mektupların gönderildiğini okumaktayız.
Çok azı günümüze ulaşan bu mektupların genellikle bir iki cümleyi geçmediği görülmektedir. Mektupların ne kadarının sahiplerine ulaştığını, hangi mektuplara el konulduğunu, hangi mektupların imha edildiğiniyse bilmek olanaklı değil.
Öte yandan 95 yıl gecikerek de olsa, asıl sahibi katledildiği için halkına ulaşan mektuplarla da karşılaşıyoruz.Taşnaksutyun Partisi merkez yöneticilerinden Hayg Tiryakyan’ın, namı diğer Hraç’ın Osmanlı Parlamentosu’nda Taşnaksutyun Partisi’nden milletvekili olan Hovhannes Serengülyan’a (Vartkes) gönderdiği mektuba el konulduğu ve bu tarihi belgenin Osmanlı arşivinin tozlu raflarından 95 yıl sonra indiği görülmektedir. Osmanlıca yazılan bu mektup ilk kez 2010 yılında İngilizceye çevrildi, 2013’te ise Nesimi Ovadya İzrail’in ‘24 Nisan 1915’ adlı kitabında Türkçe olarak yayınlandı. Aqunk Net sitesi de 2017 ybu yıl bahsi geçen mektuba önce Ermenice, ardından da Diran Lokmagözyan’ın çevirisiyle Türkçe olarak sitesinde yer verdi.
1915 soykırımı üzerinden yüz seneden fazla bir zaman geçti. 2017 yılındayız. Ancak seksen milyonu, yani resmi söylemle ‘yüzde doksan dokuzu Müslüman’ olan bu topraklarda, 50-60 bin olduğu dile getirilen Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Yahudiler halen düşman ve yabancı sıfatından kurtulabilmiş değil. Bu kesimlere yönelik nefret söylemi tüm şiddetiyle devam etmekte, devletin bazı bakanları dahi zaman zaman aynı dile kullanmakta, hiç bir resmi makam, nefret dilini ortadan kaldırmak, kınamak için tek kelime dile getirmemektedir. Kürtler ise tüm kayıplarına rağman bir kez daha tarih sahnesini zorlamaya devam ediyor.
İşte böylesi bir ortamda günümüze de ışık tuttuğunu düşündüğümüz bu mektubu; satır satır okunması, üzerinde düşünülmesi için bir kez de biz yayınlıyoruz.
24 Nisan 1915 sabahı Ermeni aydınlarının önemli bir kısmı evlerinden, işyerlerinden tek tek toplanarak ölüm yolculuğuna çıkarıldı. Çok azı geri dönebildi. İlk yolculuğa çıkarılanlar arasında Ermeni siyasi parti yöneticileri, gazete yazarları, öğretmenler, edebiyatçılar, tüccarlar ve pek çok aydın yer alıyordu.
Hatıratlardan, sürgüne gönderilen siyasi parti yöneticilerinin önemli bir kesiminin olup biteni anlamakta zorlandıkları, son ana kadar geri dönme umutlarını koruduklarını okumaktayız. Tiryakyan’ın mektubu özenle okunmalı. İçerdiği görüşler bir propaganda, ajitasyon malzemesi olarak görülmemeli. Zira Tiryakyan’ın dile getirdiği bu düşüncelerin o tarihlerde binlerce karşılığı, pratiği bulunmaktadır. Balkanlar’da, Kafkaslar’da Osmanlı Ordusu içinde her meslekten Ermeninin varlığı ve pek çoğunun bizzat soykırımı örgütleyen Enver, Talat, Cemal tarafından dahi onlarca kez taltif edildikleri dikkate alındığında bu mektupların vuruculuğu bir kez daha anlaşılır.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN