‘Trump, Irak’ta azınlıklar özerk bölgesini destekleyecektir’

Amerika Mezopotamya Organizasyonu Başkanı David William Lazar, ABD Başkanı Donald Trump’ın hem seçim kampanyası döneminde aktif olarak çalışan hem de Trump’ın Ortadoğu danışman kurulunda yer alan bir isim. Lazar, hem Irak ve Suriye’deki Hıristiyan azınlıkların durumunu ve taleplerini hem de Trump’la birlikte değişen ABD’nin Ortadoğu ve göçmen politikaları hakkındaki sorularımıza yanıt verdi.

Irak’taki azınlık grupları bir süredir Ninova bölgesinde kendilerine ayrılmış özerk bir bölge için talepte bulunuyor. ‘Rafidein Koalisyonu’ adı altında birleşen Türkmenler, Ezidiler ve Süryaniler, Şengal, Ninova ve Telafer olmak üzere Bağdat yönetimine bağlı üç kantonlu özerk bir bölge için taleplerini mart ayı başında bir bildiriyle uluslararası kamuoyuna açmışlardı. Bağımsız Ezidi Yüksek Şurası Başkanı Naif Dawoud ve Türkmen Kurtuluş Vakfı Başkanı Ali Akram al Bayati’nin dışında bildiride imzası bulunan bir diğer kişiyse Amerika Mezopotamya Organizasyonu Başkanı David William Lazar’dı. Lazar, ABD’nin kırk beşinci başkanı olan Donald Trump’ın hem seçim kampanyası döneminde aktif olarak çalışan hem de Trump’ın Ortadoğu danışman kurulunda yer alan bir isim. Amerikalı Süryani toplumunun önde gelen isimlerinden olan Lazar, hem Irak ve Suriye’deki Hıristiyan azınlıkların durumunu ve taleplerini hem de Trump’la birlikte değişen ABD’nin Ortadoğu ve göçmen politikaları hakkındaki sorularımıza yanıt verdi.

Sizin de Amerika Mezopotamya Organizasyonu başkanı olarak destek verdiğiniz Al Rafidein Koalisyonu’nun yakın zamanda yayınladığı bildirisiyle, başta Hıristiyan azınlıklar olmak üzere Irak’taki tüm azınlıkların bölgedeki özerklik talebi iyiden iyiye dilendirilmiş oldu. İsterseniz bu konuyla başlayalım. Irak ve Suriye’deki Hıristiyan azınlıkların durumuyla ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz? Özerklik talebi neden gerekliydi?

Irak’taki etnik-dini azınlık toplumları, kuruluşundan beri ülkeyi yöneten tüm o gaddar rejimlerin elinde çok acılar çekti, ancak ABD’nin 2003’teki Irak işgaliyle birlikte bu toplumların çektiği acılar daha da arttı. Dini milis gücü kılığındaki Şii ve Sünni suç çetelerinin hedefinde oldular, bu katlanılamaz durum azınlık toplumlarından çok sayıda insanın komşu ülkelerde sığınak aramaya veya Avrupa, Kanada, ABD ve Avusturalya’da yerleşme imkanlarını kovalamaya itti. Ezidiler, Süryaniler ve Türkmenler başta olmak üzere bu azınlık grupları etnik ve mezhepsel çekişmeler nedeniyle hem Arap hem de Kürtler tarafından marjinalleştirildiler. Daha büyük etnik gruplar arasındaki güç savaşıysa bu azınlıklara karşı ayrımcılığı daha da pekiştirdi. Bağdat’ın Erbil ve Sünni Arap liderlerle kurduğu işlevsiz ilişki IŞİD’in yükselişine ve bu da binlerce kişinin katline ve köleleştirilmesine ve tabii ki yüz binlerce insanın yerinden edilmesine yol açtı. Hem Irak ordusunun hem de Kürt güçlerinin bu azınlık gruplarından olan Irak vatandaşlarını IŞİD katliamlarından korumaktaki başarısızlıkları bizim için bir uyandırma alarmı oldu. Arap ve Kürt olmayanlar olarak, Irak anayasasına uygun şekilde, farklı etnik ve dini temellere dayalı üç kantondan oluşan özerk bir bölge adına stratejik olarak güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyordu.

Irak’ta ve Suriye’de yaşanan durumu belirttiğiniz noktaya getiren siyasi gelişmeler neler oldu? Batı ülkelerinin, uluslararası toplumun ve Türkiye’nin bölge siyasetini de bu bağlamda değerlendirebilir misiniz?

IŞİD’in yükselişi sadece Irak’ın iç siyasetindeki çıkmazdan ve bu çıkmazın yarattığı vakum etkisinden kaynaklanmadı, aynı zamanda bölgesel rekabetten ve Irak’la Suriye’nin komşularının yürüttüğü vekalet savaşından da kaynaklandı. Bu bölgesel güçlerin ayrıca onların her birini arkadan destekleyen ABD ve Rusya gibi süper güçleri de var. Bizim düşüncemize göre Irak ve Suriye’deki bataklığa doğrudan ya da dolaylı olarak bulaşmış hiçbir ülke, bu iki ülkenin etnik ve mezhepsel çizgilerle bölündüğünü görmek istemiyordur, fakat aynı zamanda diğer güçler ellerini kuvvetlendirmesin diye kendi yerel müttefiklerini etkin bir şekilde destekliyorlar. İki ülkede de, savaş halindeki farklı grupların, yerinden yönetimlere ayrılmış, açıklıkla belirlenmiş ‘iç sınırları’ olan federal Irak ve Suriye altında, kendi kontrol alanlarında, kendilerini yönettikleri bölgeler olacağına inanıyoruz. Şii Araplar kendi kontrollerindeki bir bölge için talepte bulunuyorlar, keza Sünni Araplar da öyle ve tabii ki kendi bölgeleri olan Kürtlerse bağımsızlık peşinde ya da en azından Barzani tarafı bunun için bastırıp duruyor, ki bu bizce olabilecek bir şey değil çünkü bağımsız bir Kürdistan, zaten istikrarsız bir durumdaki bu ‘mahalleyi’ daha da istikrarsız hale getirecektir. Öte yandan, IŞİD alt edildikten sonra, geçici olarak bir araya gelmiş ‘mevcut müttefiklerin’ silahlarını birbirlerine doğrultacağına inanıyoruz. Araplar ve Kürtler, sanki onlarınmışçasına tarihsel anayurdumuz üstünde hak iddia ettiği için, böyle bir durumda bu bitmeyen savaşın kurbanları yine Süryaniler, Ezidiler ve Türkmenler olacak. Bahsettiğimiz bölgeyi gelecekte yaşanabilecek bu tarz çatışmalardan uzak tutmak istiyoruz ve bunu yapabilmenin tek yoluysa Irak anayasasına başvurmak ve Irak’ta bir Rafidein bölgesi kurulması için uluslararası destek aramak.         

Bölgedeki diğer aktörler Irak’taki azınlıkların özerklik talebine nasıl bakıyor? Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Suriye’de YPG’nin etkin olduğu Suriye Demokratik Güçleri, Türkiye’nin ABD’nin ve Rusya’nın desteklediği farklı gruplar ve Bağdat yönetimi... 

İşin açıkçası Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bu konuda ne düşünüyorsunuz diye sormadık, fakat buna karşı çıkacaklarını sanmıyorum çünkü kendi bölgelerini Amerika ve Avrupa kaynaklı uluslararası koruma altında ve oradan gelen finansal kaynaklarla kurdular, Irak’taki Kürt liderlerinin Rafidein Bölgesi’ni kurmamıza yönelik çabalarımıza karşı çıkması ikiyüzlülük olacaktır. Kürdistan Yurtseverler Birliği ve Goran hareketinin de böyle bir bölgeyi destekleyeceklerini umuyoruz. Kürdistan Demokratik Partisi ve Barzani liderliğindeki harekettin de muhalefet göstermemesini bekliyoruz. YPG’ye gelirsek, bu tamamen Irak’la ilgili bir mesele ve bu konuda karar verecek olanlar Irak’taki halk ve Bağdat’taki Irak hükümeti… Kendi bileşenlerine ve Irak’a ihanet etmiş olan geleneksel Sünni Arap liderliğinden muhalefet bekliyoruz tabii ama IŞİD ve diğer cihatçı suçlulardan çekmiş olan Sünni Arapların çoğunluğunun bölgeyi destekleyeceğine güvenimiz de tam.

Peki, nasıl bir özerklik öngörüyorsunuz? Yönetimi, savunması, kurumları, ekonomisi ve dış ilişkileri…

Önerdiğimiz Rafidein bölgesinin Bağdat’a bağlı kendi parlamentosu ve hükümeti olacak. Yerel kurumların oluşturulması için uluslararası destek arıyor olacağız, ancak kendi yerel savunma birimlerimizin Irak ordusunun ya da milli savunma birliklerinin bir parçası olup ekonomimiz de Bağdat’la ilişkili olacak. Bağdat’tan farklı bir dış politika yürütmeyeceğiz, yine de Irak elçiliklerindeki ofislerimizde bölgemizdeki turizm ve yatırım olanaklarını tanıtacak temsilcilerimiz olacak.   

Kampanya sürecinde sizin de desteklediğiniz ve Ortadoğu politikaları için oluşturulan danışma heyetinde de yer aldığınız Sayın Donald Trump’ın, Amerika’da başkanlık koltuğuna geçmesiyle genel olarak Ortadoğu’nun ve özel olarak Hıristiyan azınlıkların koşullarının nasıl evirileceğini öngörüyorsunuz? Irak’taki özerklik talebinin zamanlamasının Amerika’daki gelişmelere uygun olduğunu söyleyebilir miyiz? Suriye’de de Hıristiyan azınlıkların benzer talepleri olabilir mi?

İlk olarak Sayın Trump’ın seçim kampanyası sürecinde Ortadoğulu Amerikalılardan destek alabilmek için oluşturulan Amerika Ortadoğu Koalisyonu’nunda bizzat bulunmaktayım. Şimdi kesinlikle daha iyimseriz çünkü Sayın Trump sadece bölgedeki Hıristiyanları desteklemek için değil bütün bölge genelinde daha aktif bir rol oynayacak olup Irak, Suriye ve Yemen gibi savaşın vurduğu ülkelere barış ve istikrar getirmek için gerçekten ılımlı unsurlarla bir araya gelecektir. Sayın Trump kampanyası boyunca birçok defa Ortadoğu’daki azınlıklara ve özellikle de Hıristiyanlara yardım edeceğini dile getirdi ki böyle de yapacağına inanıyoruz çünkü bugüne kadar verdiği bütün sözlerini yerine getirdi. Trump yönetiminden bir resmi ağız henüz çıkıp Rafidein Bölgesi düşüncesini desteklediğini dile getirmemiş olsa da önünüzdeki dönemde bu bölgenin kurulmasına destek olacaklarına inanıyoruz. Süryaniler ve diğer Hıristiyanlar, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de, yerel yönetimlerin, insanların etnik kimliğine, inancına veya mezhebine değil coğrafi temellere dayalı olduğu, birleşik, ademi merkezi ve demokratik bir ülke istiyor.        

Geçmiş dönemde Obama yönetiminin IŞİD’in, Ezidilere ve Süryanilere yaptıkları için soykırım ifadelerini geçirdiğini hatırlıyoruz ama bu konuda somut başka adımlar atılmadı. Gelecek dönemde bu konuda bir adım beklenebilir mi?

Maalesef Obama yönetimi IŞİD’in yaptığı katliamları soykırım olarak ifade ettikten sonra bu konuda başka bir adım atmadı. Trump yönetiminin bu soykırımın kurbanlarının hayatını iyileştirmek için somut adımlar atacağına eminiz, zaten bu yüzden Rafidein Bölgesi’nin IŞİD’in esas kurbanları olan azınlıklar için bir anayurt olarak kurulması konusunda destek olacakları düşüncesindeyiz.

Trump yönetiminin değişen göçmen politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuya vize konusunda yaşanan gelişmeleri, son dönemde gündeme gelen ve belli bazı ülkelere ve havayolu şirketlerine uygulanan uçuş kısıtlamalarını da ekleyebiliriz.

Sayın Trump’ın göçmen politikasını destekliyoruz ve bazı ülkelerin vatandaşlarına getirilen uçuş yasaklarını da Müslüman karşıtı politikalar olarak değerlendirmiyoruz. Bu ülkelerin başarısız olmuş hükümetleri var ve ABD’ye gelmek için vize almak isteyen herkes hakkında detaylı araştırma yapmak pratik olarak mümkün değil. Nihayetinde Amerika’yı ve Amerikan vatandaşlarını teröristlerden korumak yönetimin sorumluluğunda…

‘Amerikalı yetkilileri bilgilendiriyoruz’

Amerika Mezopotamya Organizasyonu olarak özellikle Süryani toplumunun talepleri için yoğun faaliyet gösterdiğinizi biliyoruz. Bölgedeki Hıristiyan toplum için geçmişten bugüne kadar ne gibi çalışmalar yürüttüğünüz?

Amerika Mezopotamya Organizasyonu 2009’daki kuruluşundan bu yana Süryani davasında Amerikalı yetkilileri bilgilendirmek için itinalı bir çalışma yürütüp Amerika’nın Ortadoğu’daki azınlıklar ve Süryanilerle ilgili politikalarına yardım amaçlı etki etmeye çalışıyor. Taban hareketlerine dâhil oluyoruz ve Amerikalı Süryani toplumunu arkamızda toplamaya çalışıyoruz. Süryani toplumunun bölgede çektiği acıları dindirmek için Irak ve Suriye’de hem insani yardım kuruluşlarıyla hem de Süryani siyasi partileriyle yakın bir çalışma yürütüyoruz ve aynı zamanda bu iki ülkenin vatandaşları için daha iyi bir gelecek sağlamak için onların adına Washington DC’de ve Birleşmiş Milletler’de savunuculuk yapıyoruz. 

Azınlıklara ait özerk bölge nedir?

Rafidein Koalisyonu’nun bildirisindeki 6 madde 

1- Irak’taki birçok millete, inanca ve kültüre ev sahipliği yapan bir bölge olarak, herhangi bir ırkçı ve mezhepsel bir yönelim olmadan, Irak rejiminin başarısızlığından sonra, yeni bölgenin sınırları içinde bir arada yaşayacak küçük milletleri ve toplumları korumak ve Irak’ta demokrasiye yeni bir yüz kazandırmak için, üç kantonu kapsayacak bir bölgenin sağlanması için çalışmalıyız.

2- Irak’ta yaşayan tüm milletlere özyönetim hakkı, yeni bölge ve kanton kurma hakkı, miras, kültür ve uygarlığını koruma hakkı tanıyan Irak Anayasası’na göre hareket ediyoruz.

3- Rafidein Bölgesi’ni kurmak için bölgesel, ulusal ve uluslararası desteği almak ve herkese barış ve güvenlik mesajları yollamak istiyoruz. Bu projenin amacı, anayasal, idari ve insani haklarımızı kullanıp Irak’ın asıl toplumlarını korumak ve herkesle ilişkimizde açıklık prensibiyle hareket etmek.

4- Irak’taki bütün unsurlarla iyi komşuluk ilişkilerini yürütmek için diyalog yolunu kullanacağız.

5- Koalisyonun kapıları, koalisyona katılmak amacıyla yeni bölgenin sınırları içinde yaşayacak tüm milletlere ve toplumlara ait her tür siyasi ve toplumsal organizasyona açık olacak.

6- Irak’ın toprak bütünlüğünü, halkının ve mirasının birliğini onaylıyor ve ülkenin sosyal dokusunu güçlendirmek istiyoruz. Bölge talebi, Irak’ın bölünmesi amacıyla değil, felaketlerin, soykırım kampanyalarının yeniden yaşanmaması, küçük toplumlara yönelik katliamların önlenmesi ve bu toplumların korunması için herkese tanınan anayasal hakların bir teyidi olacak.     


Kategoriler

Güncel Dünya



Yazar Hakkında