Agos’ta Hrant Dink imzasıyla 6 Şubat 2004’te yayımlanan ve Atatürk’ün manevi kızı, ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’in Ermeni köklerine ilişkin iddialara yer veren yazı, iki hafta sonrasında Hürriyet’te manşet olmasının ardından bir infial dalgası uyandırmış, Genelkurmay Başkanlığı çok sert bir açıklama yapmıştı.
Bu süreci Dink’in Ermeni kimliği üzerine bir yazı dizisinden alıntılanıp çarpıtılan cümlesiyle hedef haline getirilişi ve mahkemelerle bunaltılması süreci izledi. Doğrudan Sabiha Gökçen haberini hedef alan hiçbir yargılama olmamasına karşın, Hrant Dink’in öldürülüşüne giden süreçte, bu haber yolun başlangıcı telakki edildi.
Hrant Dink’in 7 Kasım 2003’te başladığı ve fasılalarla 13 Şubat 2004’e kadar sürdürdüğü ‘Ermeni Kimliği Üzerine’ başlıklı dizi yazılarının sekizincisinden bağlamından tamamen koparılarak cımbızlanan cümle, uzun süre, Dink’in ‘Türk’ün kanı zehirlidir” dediği şeklinde sistematik bir linç kampanyası için malzeme olarak kullanıldı. Aşırı sağcı gazetelerden ana akım medyaya da sıçrayan bu kişilik katli propagandası, Dink’in öldürülüşüne kadar sürecek bir duruşma kıskacının ve açık hedef haline getirilişinin taşlarını ördü. Oysa ironik biçimde, söz konusu yazılar Ermeni kimliği içerisindeki yapıtaşlarını ele alıyor, Diaspora Ermenilerini tarihsel öfkelerinden arınmak üzere barışa ve Ermenistan’ın refahı için çalışmaya davet ediyordu. Öldürülüşünün onuncu yılında, söz konusu yazı dizisinin ilgili üç bölümünün yanı sıra Sabiha Gökçen’in Ermeni köklerine ilişkin iddialara yer veren yazıyı, vesika olarak yayımlıyoruz.