Dink cinayeti davasında, dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer savunmasına başladı. Yılmazer, İstanbul ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlilerini suçladı. Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç’in Trabzon Jandarmasıyla olan ilişkilerine işaret etti, “İzah edilemez ilişkileri vardı” dedi. Ergenekon ve KCK operasyonlarıyla ilgili de konuştu.
UYGAR GÜLTEKİN
GÖZDE KAZAZ
Dink cinayeti davası İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediyor.
Dink cinayeti yaşandığı sırada Emniyet İstihbarat Dairesi C Şube Müdürü olan Ali Fuat Yılmazer savunmasını yapmaya başladı. Yılmazer, Dink cinayetinin ardından İstanbul Emniyet İstihbarat Şubesi Müdürü olarak görev yaptı. Yılmazer, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını yöneten polis müdürü olarak biliniyor.
Yılmazer, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında avukat sorunu yaşamaya başlamıştı. Sık sık avukat değiştirmek zorunda kalan Yılmazer’i bu duruşma itibariyle avukat Fatma Saadet Yılmazer savunmaya başladı.
İddianameye sert eleştiriler
Yılmazer, savunmasında davaya konu olan savcılık iddianamesini sert dile eleştirdi. İddianamenin hukuki olmadığını, mahkemenin ise tarafsız olmadığını söyledi.
İddianamede Ergenekon ve Balyoz operasyonlarından ‘kumpas’ olarak değerlendirilmesine de tepki gösteren Yılmazer, “Operasyonların başındaki isim dönemin Başbakanı Erdoğan’dı. Operasyonların kumpas olduğuna dair mahkeme kararı nerede? İddianame hazırlandığı zaman böyle bir mahkeme kararı yoktu. Kumpası kim tescilledi?” diye konuştu.
İstanbul ve Trabzon’u suçladı
Yılmazer, örgüt yöneticisi olduğu yönündeki iddialarını da eleştirdi; devlet hiyerarşisi içinde çalıştığını söyledi.
İstanbul ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin görevlerini yerine getirmediğini ve kendisinin ise herhangi bir sorumluluğu olmadığını savunan Yılmazer, “Kaç tane rapor yazıldı. AİHM kararı var. Hiçbirinde İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevlileriyle ilgili bir sorumluluk atfı yapılmamıştır” dedi.
Dink cinayeti yaşanmadan önce Trabzon İstihbarat Şubesi Müdürü Engin Dinç’e yönelik olarak konuşan Yılmazer, “Şu anda tutuklu olan Jandarma görevlisi Metin Yıldız’la izah edilemez ilişkileri vardı. Cinayet günü görüşmeleri var” dedi.
“Başbakan’dan talimat almadan hiçbir iş yapmadım”
2008-2012 yılları arasında dönemin Başbakanı Erdoğan’la görüşmeler yaptığını söyleyen Yılmazer, Ergenekon operasyonlarıyla ilgili olarak da konuştu. “Hakan Aydın Türkeli ve Selim Kutkan’la başlamıştır operasyonlar. Kumpas yapılmışsa Celalettin Cerrah, Muhammer Güler’in olduğu dönemde yapılmıştır. Operasyon Selim Kutkan’la başlamıştır. Tezgah demeden önce bunları konuşmak gerekiyor”
Yıllmazer, KCK operasyonlarıyla ilgili de konuştu; “KCK operasyonları Başbakan Erdoğan’ın talimatı ve onun çizdiği çerçeve içinde yapılmıştır. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay bu operasyonlara karşıydı. Diyarbakır merkezli operasyonların dahi alt yapısını biz hazırladık. KCK operasyonunda adı geçenlerin kuryelik yaptığını gördük. MİT elemanlarının metropollere bomba taşıdığını bizzat tespit ettim. Başbakan’ın talimatı olmadan yaptığım hiçbir iş yoktur” dedi.
Yılmazer, 1 Mayıs’ın izinli kutlanması için Başbakan Erdoğan’ı da kendisinin ikna ettiğini savundu.
‘Devlet sorumluluğunu yerine getirmedi’
Yılmazer, Dink cinayetine ilişkin olarak şunları söyledi:
“Bu cinayetle soruşturmalar yapıldı, adli işlemler yapıldı. Hiçbir yol alınamadı. Herkesin ortak kanaati, katılı olarak engellenmeyerek yol verilen bir cinayet olduğudur. Devlet sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Hrant Dink’in yaşamı korunmamıştır.”
“Tetikçileri arkasında bir siyasal düzlem vardı. Ve devlette de karşılığı vardı. Bunlar Dink’i korumamak için harekete geçmemiştir.”
“Cinayete giden süreçte bu zemin Türkiye’yi istikrarsızlaştırma sürecinin parçasıdır. Ak Parti’nin iktidarıyla ulusalcılar sistematik şekilde faaliyetlerini arttırmışlardır. Dink’i hedef haline getiren devlet, içindeki uzantılarıyla bunlardır. Kaos arayışına hizmet etmektedir. Biz bu değerlendirmeleri sistematik olarak Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na rapor ettik. Erdoğan, devletin içindeki uzantıların deşifre edilmesi ve olası eylemlerin önüne geçilmesi için bizzat İstihbarat Daire Başkanlığına talimat vermiştir.”
Yılmazer, Dink’in korunması konusunda İstanbul’un sorumluluğu olduğunu savundu: “Dink cinayeti tasarısıyla ilgili herhangi bir bilgi verilmese dair ülkenin durumu dikkate alındığında, Dink’e yönelik açık ve yakın tehlike olduğu, koruma yükümlülüğü olan İstanbul Valilik ve Emniyet Müdürlüğü tarafından bilindiği ve Dink’in öldürüleceğine dair öngörülerinin de bulunduğu, buna rağmen koruma yönetmelikleri uyarınca Dink’in talebi aranmaksızın koruma verme zorunluluğu bulunmasına rağmen bu yapılmamış, öldürülmesi olanaklı hale getirilmiştir. kasıt unsuru aranıyorsa aranacak yer İstanbul’dur.”
‘Veli Küçük’ün adamları bunlar’
Jandarmayla ilgili devam eden soruşturmayla ilgili olarak da konuşan Yılmazer, “Polisin belgeleri didik didik edilirken Jandarma arşivlerinde hiçbir çalışma yapılamamıştır. Kerinçsiz’in Dink davası devam eden günlerde 114 görüşmesi var. İstanbul Jandarması ve Jandarma Genel Komutanlığıyla. Ne olduysa 15 Temmuz'dan sonra oldu. FETÖ’cü oldular. Veli Küçük’ün adamları ne zaman FETÖ’cü oldu?" dedi.