Türkan Elçi: O gittikten sonra önce dilimize sonra gözlerimize kepenkler indi

Diyarbakır Barosu’nun ebedi başkanı, insan hakları savunucusu, avukat Tahir Elçi, katledilişinin birinci yıl dönümünde İstanbul’da anıldı.

Diyarbakır Barosu ve Hrant Dink Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği, Bakırköy Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde dün akşam gerçekleşen gecede Tahir Elçi'nin yanı sıra, bir başka barış güvercini Hrant Dink de anıldı. 

Gecede sahneye konuşmacı olarak Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, eski baro başkanı ve CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Orhan Kemal Cengiz, Ümit Biçer ve Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi vardı; ayrıca gazeteci Burcu Karakaş, Elçi cinayeti dosyasına bakan avukat Mahsuni Karaman’la dosyanın gidişatı hakkında sahnede kısa bir söyleşi yaptı. 

Gecede, Tahir Elçi’yi müzikleriyle anan isimler arasında Zelal Gökçe, Ayşe Tütüncü ve Gökçer Duman, Kardeş Türküler’den Feryal Öney, Dengbej Mahmut vardı. 

Gece boyunca konuşmacılar Tahir Elçi’nin bir insan hakları savunucusu olarak kararlılığını, tek başında tüm hak ihlalleri davalarına yetişmesindeki azmini hatırlattı; ne kadar vicdan sahibi olduğunu vurguladı.  

Özmen: Barışın elçileri unutulmayacak 

Banu Güven’in sunuculuğunu yaptığı gecede, ilk sözü Ahmet Özmen aldı. Özmen, Elçi’nin de Dink gibi barış istemenin bedelini canıyla ödeyenler kervanına katıldığını söyledi, “Zalimler tarihin çöplüğüne bir gün gidecek ama barışın elçileri hiçbir zaman unutulmayacak” dedi. Özmen, hayatını faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına adamış olan Tahir Elçi’nin cinayetinin faili meçhul olmasına izn vermeyeceklerini, dosyanın takipçisi olacaklarını belirtti. 

Tanrıkulu: Bir yıl önce bu kadar hırpalanmış değildik

Eski Diyarbakır Barosu Başkanı, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da söz aldı ve Tahir Elçi’nin Kuşkonar ve Koçağılı bombalanması ve Cizre davalarının açılmasını, köy bombalamalarıyla ilgili AİHM davasında en ağır kararlardan birinin çıkmasını sağladığını hatırlattı, “Bir yıl önce bu zamanlar her şeyimiz eksikti ama bu kadar hırpalanmış değildik. Ama bu günler de geçecek. Hak mücadelesini sürdürmek, Tahir gibi aramızdan koparılan arkadaşlarımıza boynumuzun borcudur” dedi. 

Avukat Mahsuni Karaman ile gazeteci Burcu Karakaş, Elçi soruşturmanın ne durumda olduğunu konuştu.

Cengiz: Elçi ve Dink barışın dilini kullandığı için hedef gösterildi 

Ardından söz alan avukat Orhan Kemal Cengiz, Tahir Elçi’yle 1997 yılından beri tanıştıklarını, başı sıkıştığında danıştığı çok yakın bir dostu olduğunu hatırlattı, ülkenin üzerinde dolaşan o karar dumanın barışın dilini konuşanlara tahammülü olmadığını, en son da Tahir Elçi’yi aralarından aldığını söyledi; “Tahir’i de Hrant Dink’i öldürenler gibi, Ahmet Kaya’yı linç edenler gibi, ülkenin kalleş ruhu öldürdü. Bu ülkenin kadim halklarının dilleri kültürleri inkar edildikten sonra ülkeye bir kara duman çöreklendi. Bu duman, kendisine karşı mücadele edenleri bile kendisine benzetmeyi becerebiliyor. O nedenle bu kara duman, barışın, dostluğun dilini konuşanlardan hazzetmiyor. Elçi ve Dink her zaman barışın, sevginin dilini kullandı. Bu nedenle hedef haline getirildiler. Söyledikleri çarpıtıldı, her ikisi de hukuk tarafından yaftalandı.”

Biçer: Hep vicdanımızdan vuruyorlar 

TİHV Yönetim Kurulu üyesi, adli tıp Uzmanı, Prof. Dr. Ümit Biçer de Tahir Elçi’nin ülkenin vicdanı olduğunu söyledi, “Bizi hep vicdanımızdan vuruyorlar, tıpkı Hrant Dink’i vurdukları gibi. Suça ortak olmayacağımızı söyledik, tıpkı Hrant Dink gibi Tahir Elçi gibi, merhameti, vicdanı, bu toprakların kadim halklarına anlatacağız, barışı haykırmaya, yaşamı savunmaya devam edeceğiz. Sizleri özlemle anıyoruz” dedi.  

Elçi: Uçurumun kıyısında olduğumuzu hep dile getirdi

Tahir Elçi’nin hak mücadelesinde çekilmiş görüntüleri ve Dört Ayaklı Minare önündeki son konuşmasının yayınlanmasının ardından Elçi’nin eşi Türkan Elçi söz aldı. Türkan Elçi, Tahir Elçi’nin kendisine ‘gittikçe Halep’in kaderini yaşayacağız’ dediğini aktardı, “Bir uçurumun kıyısında olduğumuzu durmadan dile getirdi. Ama savaşın içinde bir başına kaldı. Yıllarca verdiği hak mücadelesinde söyledikleri için icazet almak zorunda hissetmedi.” Elçi şöyle devam etti: 

“Sadece mazlumların sesini duyuramamaktan mustaripti. Hiçbir zaman kin, intikam duygularına kapılmadı. Kendisine işkence edenlere adalet isteyecek kadar insandı. Diyarbakır’ın orta yerinde bir polisin ölümünden duyduğu acıyı yüksek sesle dile getirmişti.

“Mağdurların yanındaki duruşu, birilerini rahatsız etti. Toplumun üzerinde bıraktığı etki, Kürtler ve Türkler arasında köprü olabilmesi sebebiyle katledildi. Yaratılan kaotik bir ortamda faili belli olmayacak şekilde katledildi. Beraberce yaşamak isteyenlerin duyguları da onunla birlikte katledildi. 

“O gittikten sonra önce dilimize sonra gözlerimize kepenkler indi. Hayat her gün bir genç ölümün hikayesini, birilerinin hanesine borç, birilerine alacak olarak geçirdi. Çünkü birilerine göre ölümler sadece istatistikti.

“Krallar, vezirler, atlar geçti hayatımızdan, bizler en öndeki piyonlardık.

“Biz sustukça bizi öldürenler konuştu. Onlar konuştukça bizler öldük.”

“Biz acıyı çekenler, balık sessizliğini bozarak ölüm ve öldürülmek miras kalmış diyenlere, reddi miras hakkımızı kullanacağımızı haykırmaktan çekinmeyeceğiz.”



Yazar Hakkında

1987 İstanbul doğumlu. Agos web sitesinin editörü; insan hakları, ifade özgürlüğü, çevre hareketleri, güncel politika ve yaşam haberleri yapıyor.