Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü’ne layık görülen Onnik Şenorkyan, 62 yıldır Cağaloğlu’ndaki İnkılâp Kitabevi’nde çalışıyor. Şenorkyan, yayıncılık hayatının öyküsünü ve Babıali’nin tarihini anlattı.
‘Kâğıdın ve mürekkebin kokusu insanı büyüler’
ZEYNEP EKİM ELBAŞI
zeynepekim@agos.com.tr
Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, bu yıl gazeteci-yazar İsmail Saymaz, yayıncı Semih Sökmen ve kitapçı Onnik (Orhan) Şenorkyan’a verildi. Şenorkyan, tam 62 yıldır, kesintisiz olarak, Cağaloğlu’ndaki İnkılâp Kitabevi’nde çalışıyor. Babıali’nin belki de en eski çalışanı olan Şenorkyan’ı yerinde ziyaret edip, ondan yayıncılık hayatının öyküsünü ve Babıali’nin geçmişini dinledik.
1939 yılında Kumkapı’da doğan Şenorkyan, ilkokulu Mesropyan’da, ortaokulu Bezciyan’da okuduktan sonra çalışmaya başlamış. “Babıali’ye düştüğüm tarih 1950” diyor, ama öncesi de var. Henüz 11 yaşındayken, eniştesi Garbis Fikri’nin 1927 yılında kurduğu İnkılâp Kitabevi’nde çıraklığa başlamış. Asker dönüşü, kitabevinin daimi elemanı olmuş. Yarım asırdan fazla bir süredir aynı yerde çalışan Şenorkyan, işine duyduğu sevgiyi şu sözlerle anlatıyor: “Geldim ve burada kaldım, iyi de yaptım. Kâğıdın ve mürekkebin kokusunu bir kere alan bir daha bundan vazgeçemez. Bu, sihirli bir kokudur. Nasıl kuyumcu bir eser ortaya çıkardığında gururlanıyorsa, baskıya hazırladığınız bir kitabın basılması da size haz veriyor.”
Şenorkyan, Babıali’nin eski günlerinden özlemle bahsediyor: “İşe başladığım yıllarda buralar çok farklıydı. Babıali yukarıdan aşağıya kitapçıydı. Sadece bir tane kırtasiye dükkânı vardı, bir de, yazar-çizer takımının oturup hasbihâl ettiği Meserret Pastanesi...” Cağaloğlu’ndaki değişimin 70’li yıllarda başladığını söyleyen Şenorkyan, semtin bugünkü halini hiç beğenmiyor: “Babıali bitmiş vaziyette. Her yer dönerci oldu, iki-üç tane kitapçı kaldı. 70’lerden önce bugünkü Nuruosmaniye Caddesi hep matbaaydı. Şimdi oralar turistik yerler oldu. Çok büyük paralara satıldı. Gazeteler, matbaalar gitti. Yavaş yavaş buranın şekli değişmeye başladı. Adamın biri gelip, ‘Buraya otel yapayım, kaç para istersin?’ diyor. Kimileri de dayanamıyor o paraları duyunca, veriyor gidiyor.”
Geçmişte Babıali’de pek çok gayrimüslim de varmış: “Ermeniler çoktu burada. Suret Kitabevi’nin sahibi Ermeni’ydi mesela. Semih Lütfi Kitabevi’nin sahibinin eşi Ermeni’ydi. Museviler de vardı. Kanaat Kitabevi’nin ve Kültür Kitabevi’nin sahipleri Musevi’ydi. Ermeniler en çok matbaalarda çalışırdı. Teknikleri çok kuvvetliydi. O zamanki imkânlara göre yoktan var ederlerdi her şeyi.”
Onnik Bey “Burada Ermeni olmanın pek bir sıkıntısını yaşamadık” dese de, diğer sözleri, bir tür ‘kabulleniş’e işaret ediyor: “Piyasaya girince ismimizi değiştirdik. Herkes beni Orhan diye tanır burada. Anadolu’dan çok müşterimiz vardı. Onlara karşı Ermeni ismini kullansan ters teperdi. Burada sorumluluk aldığımdan beri ismim ‘Orhan’dır benim.”
Cağaoğlu’nda çalıştığı uzun yıllar boyunca, Orhan Kemal’den Haldun Taner’e pek çok yazarla tanıştığını, onların sohbetlerine tanık olduğunu söyleyen Şenorkyan, eniştesi Garbis Fikri’nin anlattığı anılardan birini paylaşıyor bizimle: “Nazım Hikmet gelirmiş dükkâna. İki şiirini bırakır, ‘Garbis, bana 20 lira ver’ dermiş ve parayı alıp gidermiş. Tabii, o zamanlar Nazım Hikmet’in kitaplarını basmak ne mümkün... Kendi el yazısıyla şiirleri vardı bizde ama sonra korkup imha ettiler onları.”
Cağaloğlu en zor zamanlarını darbe günlerinde yaşamış. Şenorkyan, darbelerden İnkılâp Kitabevi’nin de nasibini aldığını söylüyor: “80’lerde bir gün askerler buraya geldi, bir liste uzattılar bana. Elimize listedeki kitapların olup olmadığını sordular. ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ da vardı liste de. Tuttum, verdim kitabı. Aldılar patronu, Selimiye’ye götürdüler. Civardaki bütün dükkânların sahipleri on gün aynı koğuşta kaldılar, zor sıyırdılar. Başka şeyler de olmuştur ama onları anlatmayayım şimdi... Zor durumlarımız oldu. Onun için çok dikkatliyizdir. Bizim işimiz problemli iştir.”
Onnik Şenorkyan kitap dünyasına yarım asırdan daha uzun bir süre emek vermiş bir çınar. Pek çok kişinin belki tanımadığı bu emektar isim, şimdi aldığı ödülle gündemde. Yaşarken gördüğü bu değer, Şenorkyan’ın, onlarca yıllık emeğinin boşa gitmediğinin de bir göstergesi.