Serdar Saatman’ın yazıp yönettiği ‘Son Zenne’ adlı oyun, bu sezon da Bo Sahne’nin programında. Oyuncuların akılda kalıcı performansları, çoğu izleyicinin hakkında pek de fikir sahibi olmadığı bir dünyayı sahneye taşıyor.
Tiyatro salonuna girdiğinizde kendinizi ucuz kokular ve hüzünlü müzikler içinde, loş bir müzikholde buluyorsunuz. Bekleyiş başlıyor. Bekledikçe gerçekten bir müzikholde olduğunuza giderek daha fazla inanıyorsunuz. Nihayet Zenne sahneye giriyor ve müzik yankılanıyor. Işıltılı kıyafetlerin örttüğü bedeninin müzikle uyumu izleyiciyi şaşırtıyor. Zenne bu şaşkınlıktan faydalanıp bazen yanınıza gelerek, bazen uzaktan göz kırparak sizi güldürüyor. Dans artistik bir figürle sonlanıyor, sahne kararıyor. Fakat ışıklar kararınca gitmek yok, çünkü buraya bir hayata tanık olmaya geldiniz – toplumun görmezden geldiği, hatta yok saydığı bir hayata...
Serdar Saatman’ın yazıp yönettiği, 2015’in Ekim ayından beri Bo Sahne’de izleyiciyle buluşan ‘Son Zenne’, konusu ve oyuncuların performansıyla dikkat çeken bir oyun. Yarkın Ünsal, Cansu Fırıncı ve Sevtap Özaltun’ın canlandırdığı karakterler, birçoğumuzun hakkında fikir sahibi olmadığı bir dünyayı ete kemiğe büründürüyor.
Karanlığa inat renkler
Öncelikle, Zenne’nin yaşadığı bodrum katının karanlığına inat kurduğu renkli dünya ilginizi çekiyor. Göz alıcı kumaşlarla bezenmiş, birçok renkli kıyafetin yer aldığı bu odada Zenne’nin yalnızlığıyla baş başa kalıyorsunuz. Bu yalnızlık, Şahin’in sahneye girmesiyle sona eriyor. Şahin’i tanıyorsunuz, zira o, toplumdan hiçbir zaman uzak olmadı. Cinsiyetçi günlük dille beslendi; adaletin, cinsel yönelimi çoğunluğunkinden farklı olanlar için tecelli etmediği durumlarla karşılaştıkça korkusuzlaştı. Evli olmasına rağmen Zenne’den bir türlü vazgeçemeyen Şahin, cinsel kimliğini açıkça dile getirmekten aciz olsa da, sistemin hep kendisinden yana olduğunun farkında. Oyunda, bu farkındalığın verdiği gücün bir insanın hayatını ne ölçüde etkileyebileceğini görüyorsunuz. Zenne’nin ruhu bu işkence seanslarında çöküntüye uğrasa da, içinde hep temiz tutmaya çalıştığı, mahrem bir yer var. Doğru zamanda açılmayı bekleyen, kirletilmesine izin verilmeyen, sahnenin köşesindeki oda ile onun iç dünyası arasındaki güçlü ilişki, oyun süresince seyirciye hissettiriliyor.
Şahin ve Zenne’nin hikâyesine, kırılgan duruşu ve mahcup tavırlarıyla Nesime de ekleniyor. Üçüncü sayfa haberlerinde boy boy fotoğrafları çıkmış Nesime ile Zenne arasında hiçbir bağ yokken, deprem gecesindeki ortak bir anı, karakterleri birbirine bağlıyor. Bu bağ, iki karakterin hem dışlanmışlıkları, hem de geleceğe duydukları umutla güçleniyor. Oyunun başından beri kapalı olan odanın kapısı açılınca, Zenne ve Nesime’nin dünyaları iyice iç içe geçiyor. Zenne’nin ve Nesime’nin geleceğe dair umutlarını elinde tutan Şahin ise, güçlü olmanın verdiği hazzı sonuna kadar yaşıyor. Oyunun sonunda Zenne yine renkli kıyafetler içinde ve kıvrak figürlerle dans ediyor. Bu defa ona gülemiyorsunuz. Oyunun başlangıcındaki kahkahalarınız yüzünüzde donup kalıyor.
‘Son Zenne’, 15 Ekim - 26 Kasım arasında Cumartesi ve Perşembe günleri, Beyoğlu’ndaki Bo Sahne’de izlenebilir.