Türkiye tek taraflı aldığı bir kararla, Avrupa’da kültür ve medya sektörlerini destekleyen ‘Yaratıcı Avrupa’ programından çekildi. Türkiye’nin 1 Haziran 2017 tarihi itibariyle programdan çıkışı için Avrupa Komisyonu yetkilileriyle müzakerelere başlandı. Türkiye’nin bu kararının arkasındaysa Dışişleri Bakanlığı bulunuyor.
Bakanlık, Yaratıcı Avrupa programının Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılı çerçevesinde yapılan ‘Ağıt’ isimli müzik projesini desteklediği için ayrılma kararı aldı. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ile SALT gibi kurumların da destek aldığı program, Türkiye’nin kültür-sanat ortamına büyük maddi katkı sunuyor.
‘Yaratıcı Avrupa’, Avrupa Komisyonu’nun kültür ve medya sektörlerini desteklemek amacıyla 2014’te başlattığı bir çatı program… 2020’ye kadar devam edecek olan bu programın, 1 milyar 460 milyon Euro bütçesiyle 2 bin 5 yüz sanatçı ve sektör çalışanını, 2 bin sinemayı, 8 yüz filmi ve 4 bin 5 yüz kitap çevirisini mali açıdan desteklemeyi amaçlıyor. 2016’da da sektördeki küçük işletmeler için 750 milyon Euro tutarında bir finansal garanti sistemi kurulması düşünülüyor. ‘Yaratıcı Avrupa’, AB üyesi ülkelerden her tür yaratıcı kültür girişiminin başvurusuna açıkken, AB üyesi olmayan ülkeler arasında program için uygunluk kriterlerini sağlayan ülkelerden girişimler de programdan destek görebiliyor. Türkiye de bu ikinci kapsamda Avrupa Komisyonu’yla yapılan anlaşmayla 2014’ten itibaren programı mali açıdan desteklerken, ülkedeki kültür-sanat girişimleri de programın mali gücünden faydalanıyordu. Türkiye’nin her sene vermek durumunda olduğu miktar 2015 yılında yaklaşık 2 milyon 4 yüz bin Euro oldu. Türkiye programdan ayrılma kararıyla artık böyle bir katkıda bulunmayacak, ülkedeki kültür-sanat girişimleri de programdan faydalanamayacak.
‘Onlara sorun’
Agos’a konuşan Avrupa Komisyonu Kültür, Eğitim ve Spor Departmanı Sözcüsü Nathalie Vandystadt, Komisyon’un Türkiye’nin 1 Haziran 2017 itibariyle programdan ayrılması temelinde koşulların müzakere edildiğini söyledi. Vandystadt, “Bu çok talihsiz bir durum olsa da, Komisyon, Türkiye’nin bağımsız kararına saygı duyuyor. Bunun nedenleriyle ilgili daha fazla bilgi almak için Türkiye’deki yetkililerle görüşmeniz gerekiyor” diye konuştu. Ankara’daki AB Türkiye Delegasyonu da farklı bir açıklamada bulunmadı.
Türkiye’nin 2014’te Avrupa Komisyonu’yla yaptığı anlaşmanın altında AB Bakanlığı’nın ve Kültür Bakanlığı’nın imzası bulunuyor. Ancak programdan ayrılma talebi Dışişleri Bakanlığı’ndan gelmiş. Kültür Bakanlığı’ndaki ‘Yaratıcı Avrupa Masası’ bölümünden yetkililer, “Konuyla Dışişleri Bakanlığı ilgileniyor” derken, programdan ayrılma kararı da orada mı alındı sorusuna “Evet” şeklinde yanıt verdiler.
Agos’a bilgi veren kaynaklara göre, Dışişleri Bakanlığı’nın ‘Yaratıcı Avrupa’ programıyla ilgili ‘rahatsızlığı’ yaklaşık bir sene öncesine dayanıyor. Programın, Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılı çerçevesinde 1 Mayıs 2015’te başlayıp 30 Nisan 2017’de sonlanacak ‘Ağıt’ isimli müzikal projeye 200 bin Euro desteğini açıklamasıyla konu Dışişleri Bakanlığı’nın önüne geliyor. Bilgi aldığımız kaynaklar, Dışişleri Bakanlığı’nın proje kapsamında yapılan konserlerden ve projenin Avrupa Komisyonu’nun internet sitesindeki sunuluş biçiminden büyük rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor.
Yeni değil
Dresden Senfoni Orkestrası’nın 30 Nisan 2016’da Ağıt eserini icra edeceği konserden önce, konserin sunuşu için hazırlanan metne itiraz eden Dışişleri Bakanlığı, o dönem istediğini almayı başarmıştı. Türkiye’den gelen baskı sonucu bir açıklama yapmak zorunda kalan Avrupa Komisyonu sözcüsü, “Projenin sunumunda kullanılan kelimelerin tepki doğurması sebebiyle Komisyon bu metni bir süreliğine geri çekmiştir. Yeni bir proje sunuş metni önümüzdeki günlerde yayınlanacaktır” diye konuşmuştu. Yayından kaldırılan metinde Ermeni Soykırımı vurgusunun yanı sıra Türkiye tarihinde yaşanan diğer katliamlara ve insan hakları ihlallerine de yer verilirken, yayınlanan ikinci metinde sadece soykırım ifadesine yer veriliyor. Metnin altında da Avrupa Komisyonu’nun bu içerikten sorumlu olmadığı, ifadelerin yazarın sorumluluğunda olduğuna dair bir not düşülmüş. Ancak Dışişleri Bakanlığı bunula yetinmeyip ‘Yaratıcı Avrupa’ programından tümden çekilme kararını aldı. Ayrılık kararı haberi yeni gündeme gelmiş olsa da Brüksel ve Ankara’dan ulaştığımız kaynaklar aslında kararın pek de yeni olmadığını doğruluyor.
Dresden Senfoni Orkestrası Direktörü Markus Rindt, söz konusu konserden önce yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Avrupa Komisyonu’ndan Ağıt projesine verilen 2 yüz bin Euro desteğin geri çekilmesini talep ettiğini dile getirdi. Bu talebin Komisyon nezdinde yanıtsız kalmasıyla Dışişleri Bakanlığı programdan ayrılış sürecini hızlandırıyor.
Ağıt projesi Dresden, İstanbul, Yerevan, Belgrad ve Madrid’de farklı orkestralarla yapılacak işbirliğiyle düzenlenecek senfonik konserlerden oluşuyor. Sanat performanslarının yanı sıra konuyla ilgili paneller ve atölye çalışmaları da düzenleniyor. Esere katkı sunan üç besteci ise Vache Sharafian, Zeynep Gedizlioğlu ve Helmut Oehring… 3 farklı orkestranın destek verdiği konserlerde Avrupa ülkelerinden 14 müzisyen, Ermenistan ve Türkiye’den altı solist ve bir vokal grubu katkıda bulunuyor. Projenin arkasındaki sivil toplum kuruluşlarıysa Türkiye’den Anadolu Kültür, Sırbistan’dan No Borders Orchestra ve Almanya’dan Dresden Tiyatrosu… Ağıt ilk ikisi ‘Hasretim’ ve ‘Dede Korkut’ olan, Anadolu ve Kafkasya kültürü ile tarihinin yansıtıldığı üçlemenin son eseri. Eser arkasındaki isimlerden biri de Almanya’da yaşayan besteci ve gitarist Marc Sinan.
Ağıt projesine katkıda bulunan müzisyenlerle konuyu konuştuk. Besteci Marc Sinan ve Dresden Orkestrası Şefi Markus Rindt, “ Bu olay Türkiye’nin bizim barışçıl sanat projemizi alet ederek Türkiye’deki sanatçıları cezalandırma girişimidir” dedi. ‘Notes from the Silent One’ (Suskundan Notlar) eseriyle Ağıt projesi kapsamında yeni eser yazan üç besteciden biri olan Zeynep Gedizlioğlu ise, “Temelinde esas olarak barış ve diyalog kavramını olduğuna inandığım bu proje, birçoğumuzun hayal bile edemeyeceğimiz çok direkt, samimi, gerçek ve insani bir karşılaşma ve diyaloğun gerçekleştiği bir tecrübe oldu” dedi.
Asıl maksat ne?
Yaratıcı Avrupa programı Türkiye’deki pek çok kültür ve sanat girişimi için hayati önemde zira bu destek olmadan projelerin hayata geçme ihtimali oldukça düşük. SALT Araştırma ve Program Direktörü Vasıf Kortun, L’Internationale Müze Konfederasyonu olarak 2017 için ‘Yaratıcı Avrupa Programı’na yeniden başvurmak üzereyken bu haberi aldıklarını belirtiyor. L’Internationale kamuya açık müzeler için uzun vadeli, sürdürülebilir bir model oluşturmayı hedefleyen Avrupa çapında en büyük konfederasyon. SALT ise konfederasyon üyeliğiyle Yaratıcı Avrupa programının mali kaynaklarına erişim sağlama şansına erişmişti. SALT bu sayede konfederasyondaki beş müzeyle işbirliği yapma ve bu müzelerin arşiv ve koleksiyonlarına erişim imkânına sahip olmuştu. L’Internationale yönetimi de ‘Köprüleri Yıkmak: Türkiye'nin Yaratıcı Avrupa Programı'ndan Çekilmesi Üzerine’ başlıklı bir bildiri yayınlayarak bu kararı kınadı. Vasıf Kortun, Ağıt projesinin göstermelik bir sebep de olabileceğini söylüyor ve “Bir projeden ötürü tüm Yaratıcı Avrupa programlarından çekilmek yerine o projeye özgü rahatsızlık bildirmek mümkündü. Ama öyle olmadı. Asıl maksat ülke dışından Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına gelen desteğin zorlaştırılarak, özerk kurumlar üzerindeki mali baskının yoğunlaştırılması mı acaba? Hindistan, Çin, Mısır ve Rusya’da durum son yıllarda böyle… Türkiye bu ülkeler yerine demokrasi geleneği olan örneklerden öğrenmeyi, iyi örnekleri takip etmeyi tercih etseydi keşke. Türkiye ötesinden gelen desteğin kuruması, daha da yerelleşmek, daha da içine kapanmak, bu kapanmaya alışmak anlamına da gelebilir. Kapanmanın kimsenin birlikte yaşamayı istemediği böyle bir ortamda gerçekleştiğini düşünürsek, durumun ne kadar tehlikeli olduğunu anlayabiliriz, mesele paradan çok öte” diye konuştu.
İKSV’nin de bu programdan yararlandığı çalışmalar oldu, hazırlığı devam eden başvuru süreçleri de vardı. Bu konuda görüşlerini sorduğumuz İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bütçesi toplam ülke bütçesinde ancak yüzde 0,5’lik bir pay oluşturabiliyor. ‘Yaratıcı Avrupa’, AB üyesi olmadığımız halde yararlanabildiğimiz bir programdı bu. Türkiye olarak bizim yeniden bu program içinde yer alabilmemiz çok önemli. Kültüre ayrılan kaynaklar git gide azalırken en azından bu tür farklı kaynakların önünün kesilmemesi gerekiyor” diye konuştu.