Çoğu zaman rehabilitasyon evresinin yeterince önemsenmeyip lokal müdahalelerin ön planda tutulduğu fizik tedaviyi, ilk Ermeni fizyoterapistlerden biri olan Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uzmanı Murat Gazeroğlu’yla konuştuk.
Travma, yaşlılık, yaralanma veya çeşitli hastalıklar sebebiyle eksilen fonksiyonel hareketlerin geri kazandırılmasında uygulanan fizik tedavi yöntemi, teknolojiye paralel olarak her geçen gün gelişip yaygınlaşmaya ve başarılı sonuçlar elde etmeye devam ediyor. Böylece bağımsız hareket ve yaşam kalitesinin artırılması yönünde hizmet veren fizyoterapistler, hastaların en büyük umut kaynağı oluyor. Çoğu zaman rehabilitasyon evresinin yeterince önemsenmeyip lokal müdahalelerin ön planda tutulduğu fizik tedaviyi, ilk Ermeni fizyoterapistlerden biri olan Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uzmanı Murat Gazeroğlu’yla konuştuk.
Almanya’da aldığı Kompleks Boşaltıcı Fizyoterapi eğitiminin ardından Özsezikli Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde, alanında uzman hekimlerin oluşturduğu özel bir ekibe katılan Murat Gazeroğlu, fizik tedaviyi çeşitli boyutlarıyla ele alan, genç bir uzman ve eğitimci. Adını sıkça duyduğumuz, kimi zaman eksik uygulanan fizyoterapinin bölgesel bir tedaviden ibaret olmadığını savunan Gazeroğlu, tedavinin gereklerini ve çalışma ilkelerini anlattı.
‘Kişiyi hastalığıyla bağımsızlaştırıyoruz’
“Çoğunlukla doğuştan engelli, felç, beyin kanaması veya operasyon geçirmiş, transferi zor olan hastalara hizmet verdiğimizden, ekip olarak, tedavileri hastaların kendi evlerinde sürdürmeyi tercih ediyoruz. Konseptimizin en önemli noktası ‘evde rehabilitasyon’ yani kişinin kendi yaşam alanında rehabilite edilmesi.
Fizik tedavi ve rehabilitasyonun kelime anlamı, basitçe baktığımızda, ‘kişiyi hastalığıyla birlikte bağımsızlaştırmak’. Yani, bir rahatsızlık kişinin beyninde hasar bıraktığında, bu durum hareketlerine yansımış olsa dahi, bundan mutlaka bağımsızlaşması gerekiyor. Bizler de bunu sağlıyoruz.”
Genç uzman, fizik tedavi ile rehabilitasyon arasındaki farka açıklık getirirken, ‘ekip işi’ olarak nitelendirdiği tedavi süreçlerine dair önerilerde de bulundu:
“Fizik tedavi daha basit, ağrılı veya omuz tutulması gibi fonksiyonların azaldığı durumlarda; rehabilitasyon ise, kişinin özgürlüğünü etkileyen ciddi problemlerin yaşandığı durumlarda uygulanır. Fizik tedavi genelde cihazlarla uygulanan bir rehabilitasyon biçimidir; rehabilitasyon ise biraz daha egzersize yani fonksiyonel hayata yöneliktir. Örneğin kas erimesi başlayan felçli bir hastayı elektrikli cihazlarla lokal olarak kuvvetlendirebilirsiniz. Ancak amaç kası kuvvetlendirmek değil, fonksiyonel olarak rahatlatmak olduğu için rehabilitasyon yapıyoruz ve tabii, bu bir ekip işi. Uzman bir hekim teşhisi koyar, kişiyi medikal anlamda takip eder; bunun sonrasında fizyoterapist rehabilitasyon programını çizer, düzenler ve hedefler koyarak kişiyi rahatsızlığından bağımsızlaştırmaya çalışır. Gerekirse, yara bakımı ve medikal tedavi için hemşire, psikolojik destek için bir psikolog görev yapar.
Hasta sosyal ortamında tedavi edilmeli
Murat Gazeroğlu, hastada etkin sonuç alabilmek için kişinin yaşadığı yerde hizmet verilmesinin önemine dikkat çekiyor: “Türkiye’de yapılan en büyük hatalardan biri, yatarak tedavi gören hastaların sosyal ortamlarından uzaklaştırılması. Genellikle hastanın odasına bir yatak konur, sabahtan akşama dek her şey oradadır. Bizler ‘Yatmayın’ diyoruz; ‘Masanızda yemek yiyin, biri yediriyorsa bile masanızda yedirsin, televizyonunuzu yine kendi saatinizde seyredin.’ Yani işimizin dörtte biri psikolojik ortamın hazırlanması. Beynin canlanması ve uzvun kendine gelmesi için bir yol çiziyoruz. Yaptığımız, bir bakıma kılavuzluk. Kılavuzluk ediyorsanız her türlü ayrıntıyı göz önünde bulundurmak zorundasınız. Hiçbir şey yapamıyorsanız bile zarar vermemek zorundasınız.”
‘İnsanlar sizden medet umuyor’
2011 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu felç geçiren İbrahim Tatlıses’in Türkiye’deki tedavi süreciyle de bire bir ilgilenen Gazeroğlu, sanatçının Almanya’daki tedavisinin ardından “Beni kandırdılar, reklam malzemesi yaptılar” dediğini hatırlatarak, sektördeki tüccarlığa da değindi:
“İbrahim Tatlıses’in fizyoterapistiliğini yaptığım dönemde önemli ilerleme kaydetmiştik. Ardından robot tedavileri görmek üzere Almanya’ya gitti. Ancak unutmamak gerekir ki, her tedavinin bir endikasyonu var. Sonunda Tatlıses çıktı, ‘Beni kandırdılar, bu robotları kullananlar için beni reklam malzemesi yaptılar’ dedi. Aslında prosedür belliydi, ben ve bir arkadaşım ilk adımlarını attırmıştık. Almanya’ya gittiğinde birkaç adım atabilir durumdaydı. Evet, para kazanılıyor ama sonuçta insanlar sizden medet umuyor. Dolayısıyla, yürüyemeyen felçli bir hastanın basit bir adım attığını görmenin değeri parayla ölçülemez. Sektördeki fizyoterapist ve öğrenci sayısı gitgide artıyor, artmalı da, ama insanların önce kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor.”
Doğru bir tedavi için...
Masraflı bir tedavi yöntemi olan fizyoterapi ve rehabilitasyonun Türkiye’deki durumuna değinen Gazeroğlu, doğru bir tedavi için ekip çalışmasının şart olduğunu vurguladı:
“Türkiye’de fizik tedavi gelişiyor, devreye robotlar giriyor. Mezuniyet sonrası eğitimler düzenleniyor ama bunlardan kaçının yararlı olduğu tartışma konusu. Önemli olan sertifika değil, uygulamadır. Örneğin, ‘re step’ adı verilen bir teknolojiye sahibiz. Şöyle ki; hepimiz belli bir şekilde, refleks olarak yürürüz, ancak felçli kişilerin tedavi sürecinde yanlış bir yürüme şekli de oluşabiliyor. Bizim uyguladığımız teknoloji, hastaya sürekli bir program çıkarıyor. Kimi zaman çukura basmış gibi, kimi zaman topuklu ayakkabı giymiş gibi, her adımda bunu uyguluyor. Böylece beyni sürekli çalıştırarak, yürümeyi refleks olmaktan çıkarıp motor hareketine dönüştürüyor. Bu adaptasyon sürecinde fizik tedavi ve rehabilitasyon çok önemli bir rol oynuyor; bu yüzden büyük bir ekiple çalışmak gerekiyor. Bizim ekibimizde herkesin nöroloji, ortopedi, denge problemleri veya konuşma terapisi gibi uzman olduğu bir konu var; bunları rehabilitasyon içinde bir bütün olarak takip ediyoruz. Maalesef Türkiye’de hâlâ bu yok. Ancak branşlaşmış olarak, hastanelerde bulunuyorlar.”
“Doğru tedavi için hastaların ve yakınların araması gereken başlıca kriterler fayda, tecrübe ve referans olmalı. Örneğin felçli hastalar için ilk altı ay çok önemlidir. Eğer ilk altı ay içinde tedaviye cevap alınamıyorsa, sonraki evreler daha yavaş ilerleyecektir. Unutulmaması gereken önemli noktalardan biri de, hiçbir hastanın birbirine benzemediğidir.”
Gazeroğlu, tedavinin maddi boyutuna dair sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor:
“Rehabilitasyon değil ama fizik tedavi SSK üzerinden yapılabiliyor. Belediyeler, büyük kurumlar da hizmet verebiliyor. Bizim verdiğimiz tedavide ücretler özel kurumların kendi kliniklerindeki ücretler civarında. Maalesef, fizik tedavi çok ucuz bir yöntem değil. Devlet 30 veya 60 seansı karşılıyor. Tedaviler, personel yetersizliğinden dolayı kimi zaman verimli olamıyor. Öte yandan, ulaşılabilirlik ve hastaya vereceğiniz hizmetin boyutu da fiyat belirlemede önem taşıyor. Bazı durumlarda birtakım cihazlara ihtiyacı olmasına rağmen kişiyi transfer edemiyor veya cihazı götüremiyorsunuz. Bizler bu noktada elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Sonuçta, herkesin parası olmak zorunda değil, ama herkes bir şekilde tedavi olmak zorunda.”
‘Kendi cemaatime hizmet vermek istiyorum’
"İlk Ermeni fizyoterapistlerden ve ilk mezunlardan biriyim ancak sayımız şu an çok yüksek değil. 15 yıldır bu işi yapmama rağmen, özellikle yurtdışında uzun yıllar eğitim aldığım için, Ermeni cemaatiyle çok yakın olamadım. Artık kendi cemaatime hizmet vermek istiyorum. Tüccarlığın devreye girmesiyle maalesef kandırılıyoruz. Bu konuda cemaatin de kafasında net bir fikir oluşturmak istiyorum.”