Sansürün sınırlarını gerilere itmek

Türkiye Yayıncılar Birliği'nin yazıları ve kitapları nedeniyle yargılanan, hüküm giyen yazar ve yayıncılara destek olarak her yıl verdiği düşünce ve ifade özgürlüğü ödülleri sahiplerini buldu: İsmail Saymaz, Metis Yayınevi adına Semih Sökmen, ve Onnik Şenorkyan. Törende konuşma yapan Ragıp Zarakolu, yayıncıların 'sansürün sınırlarını gerilere itmek' gibi bir sorumluluk taşıdıklarını söyledi.

Ragıp Zarakolu, yayıncıların 'sansürün sınırlarını gerilere itmek' gibi bir sorumluluk taşıdıklarını söyledi.

Zarakolu, Türkiye Yayıncılar Birliği'nin, 'Düşünce, İfade ve Yayınlama Özgürlüğü' ödül törenine katılarak, yayıncıların sansür konusunda üzerine düşenlere değindiği 'Sansür ve sorumluluk' başlığını taşıyan bir konuşma yaptı.

2012 yılı Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü, dün (5 Haziran 2012) Taxim Hill Hotel’de gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. Ödüller, Gazeteci-yazar İsmail Saymaz, yayıncı Semih Sökmen ve kitapçı Onnik Şenorkyan’a verildi. 

Türkiye Yayıncılar Birliği her yıl düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele eden, yazıları ve kitapları nedeniyle yargılanan, hüküm giyen yazar ve yayıncılara bu mücadelelerine destek vermek üzere Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü veriyor.

Ödüller sahiplerini buldu

Bu yıl ödüller, “Postmodern Cihad” isimli kitabı nedeniyle hakkında üç dava açılan gazeteci yazar İsmail Saymaz’a, hakkında “dini değerleri aşağılama” suçlamasıyla açılan davada ajandayı hazırlayan yayın yönetmeni, editörler, grafiker ve düzeltmenin yargılandığı “inanmama özgürlüğü” konulu “İllallah” ajandasını yayınlayan Metis Yayınevi adına yayın yönetmeni Semih Sökmen’e ve 62 yıldır Cağaloğlu’nda İnkılap Kitabevi’nde mesleğini aralıksız sürdüren kitapçı Onnik Şenorkyan’a verildi. Törene çok sayıda yazar, yayıncı ve gazetecinin yanı sıra Türkiye Yayıncılar Birliği üyesi ve Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı, yayıncı Ragıp Zarakolu da katıldı. 

Düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde yasal engel

Törenin açılış konuşmasını yapan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celal, bu yıl düşünce ve ifade özgürlüğü alanında iç yakıcı gelişmeler yaşandığını; yazarlara, yayıncılara, gazetecilere ve aydınlara yönelik tutuklamalar, yayınlama özgürlüğüne yönelik yasaklamalar ve sansür niteliğindeki uygulamaların görülmemiş boyutlara ulaştığını belirtti. Kitapların hala suç delili sayıldığını, daha önce görülmemiş biçimde yayınlanmamış kitap ve çeviri taslaklarının örgüt dokümanı olarak sunulduğunu, kitap listelerinin bile suç sayıldığını söyleyen Celal, Terörle Mücadele Yasası’nın 6 ve 7. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun çok sayıda maddesinin düşünce ve ifade özgürlüğü önünde ciddi engeller oluşturduğuna dikkat çekti. 

Genel Sekreter Kenan Kocatürk’ün Yayınlama Özgürlüğü Raporu 2012’den bölümler okumasının ardından Türkiye Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ragıp Zarakolu kısa bir konuşma yaptı.

Kültürel sansür

Yayıncıların sansür karşısındaki sorumluluğunu vurguladığı konuşmasında Zarakolu , Belge Uluslararası Yayıncılık'ın, tarihsel olarak militarizm ve resmi ideoloji, Kürt Sorunu ve Ermeni Soykırımı başta olmak üzere birçok tabu konunun tartışılmasında öncülük yaptığını hatırlattı. 

Komite Başkanı Zarakolu, Türkiye'de sansürün, sansüre karşı bir çeşit savunma refleksi olarak gelişen online yayıncılık, Facebook, Twitter ve Youtube gibi yeni iletişim kanalları üzerinde de kendisine yeni yetki alanları yaratmakta gecikmediği tespitinde bulundu. Zarakolu, sansürün üç farklı düzeyi olduğunu belirterek, 'Birinci düzeyi, devletin dayattığı sansür olarak nitelendirebiliriz. İkinci aşamada ise ekonomik temelli bir sansür vardır. Sansürde üçüncü düzey ise oto-sansürdür. Ve nihayet, ancak yeni tartışılmaya açılan kültürel sansürdür' diye konuştu.

Ragıp Zarakolu konuşmasına şöyle devam etti:

Birçok konu derinlemesine tartışılamıyor

'Kültürel sansür başlığı altında, milliyetçilik ve cinselliğe ilişkin birçok konu, maalesef yüzeysel ve yavaş olsa da, tartışılmaya başlanmıştır. Ancak nasyonal ego, kültürel baskı yoluyla kontrol altında tutulan birçok konunun tartışılmasına ve anlamlı bir eleştirelliğe izin vermiyor. Son derece önemli konular Türkiye’ye çok yetersiz biçimde yansıyor.'

Zarakolu, eğitim, sağlık, bireysel yaşam ve din gibi konuların Türkiye'de 'kültür ve nasyonal ego' nedeniyle derinlemesine tartışılamadığına dikkat çekerek, 'dinsel geleneklere, dinsel yorumlara' ya da 'tarihsel dini figürlere ilişkin, farklı bakış açısına sahip, anlamlı bir çözümleme yapan kitap ve makaleler nerede' diye sordu.

Ragıp Zarakolu, Türkiye'de 26 bin kitabın yasak kitaplar listesinde yer aldığını belirterek konuşmasını şöyle bitirdi:

'Yayıncı olarak üstümüze düşen sorumluluk'

'Yayıncılar olarak elbette Kürt sorunu, militarizm, resmi tarih, devlet terörü, polisin büyüyen rolü ve kontrol gücü, yasal sistemin yaşadığı kriz, üstüne kitap yayınlamaya devam edeceğiz.

Ama sansürün sınırlarını gerilere itmek gibi bir misyona sahip olduğumuzu asla unutmamalıyız. Bu sansür ister devlet tarafından dayatılsın, ister oto sansür olsun, isterse kültürel sansür olsun… Sansür ile mücadele etme hakkımız var. Ama bu aynı zamanda, yayıncı olarak üstümüze düşen bir sorumluluk…'